Geminin rotasını düzeltmeye çalışırken, geri dönmesiiçin bağırdım. İsteseydim bile tekneyi döndürecek yeryoktu, kütük o allahın cezası dumanın arasında, ilerilerdebir yerdeydi, harcayacak vakit yoktu, ben de tekneyikıyıya yanaştırdım - iyice sürdüm kıyıya, çünküsuyun orada derin olduğunu biliyordum.«Irmaın üzerine sarkan çalıları parçalayarak, uçuşandalların, yaprakların arasından yavaşça ilerledik.Aşağıdaki atış birden kesildi - tüfekler boşalınca böyleolacağını biliyordum. Kafamı birden geri çektim, parıltılıbir vızıltı geçti önümden, pencerenin birinden girdi,öbüründen çıktı. Boş tüfeğini sallayarak kıyıya doğrubağıran deli dümencimin arkasından kıyıya baktığımdaiki büklüm koşan, sıçrayan, kayan, belli belirsiz,uçup yiten adamlar seçtim. Pancurun önünde havadabüyük bir şey belirdi, tüfek suya düştü, dümencibirden geriledi, omuzunun üstünden olağanüstü, derin,içten bir bakış baktı, ayaklarımın dibine düştü. Kafasıiki kez dümene çarptı, uzun bir bastonun sapınabenzer bir şey kulübenin içinde sağa sola sallanıp katlanırtaburelerden birini devirdi. O uzun sopayı kıyıdabirinin elinden söküp aldıktan sonra dengesini yitiripdüşmüş gibiydi. İnce duman katı yok olmuş, kütüğüaşmıştık. ve yüz metre kadar sonra kıyıdan geneuzaklaşabileceğimi görmüştüm; ama ayaklarım öylesineıslak ve sıcaktı ki, yere bakmak zorunda kaldım.Adam sırtüstü yatmış, gözlerini bana dikmişti. İki eliyleo bastonu kavramıştı. Bu, kıyıdan atıldıktan, ya dapencereden sokulduktan sonra, adamın böğründe kaburgalarınıntam altında büyük bir yarık açarak ucugövdesine yiten bir mızrağın sapıydı; ayakkabılarımdolmuştu ; dümenin altında kızıl kızıl parlayan, kımıl.tısız bir kan gölü vardı; akıl almaz bir parlaklık vardıadamın gözlerinde. Tüfekler patladı gene. Mızrağı de-71
ğerli bir şeymiş, elinden almaya kalkacağımdan korkuyormuşgibi tutuyor, endişeyle bana bakıyordu. Gözlerimibakışlarından güçlükle aymp dümene döndüm.Buharlı düdüğün başımın üstündeki ipini tek elimle bulupüstüste, hızlı hızlı çekip öttürdüm. Öfkeli, düşmancaçığlıkların gürültüsü birden kesildi ve ormanın derinliklerinden,ancak dünyada umulacak son şey de yokolduktan sonra işitilebilecek titrek, uzun, kederli umutsuzbir bağırış yükseldi. Çalılıkların arasında büyük birkargaşalık oldu, ok yağmuru kesildi, son bir iki el dahaateş edildi - sonra da kıçtaki çarkın tembel vuruşunuiyice duyuran bir sessizlik oldu. Dümeni tam sancağaçevirdiğimde, pembe pijamalı hacı, ter ve heyecaniçinde kapıda belirdi. 'Müdür gönderdi beni -' diye başladıresmi bir sesle, sonra birden sustu. 'Tanrım', dedi,yaralı adama bakarak.«İki beyaz yanıbaşında duruyorduk ve zencinin parlak,meraklı bakışı ikimizi de sarıyordu. Sanki birazdan.anlaşılır bir dille, bize bir soru soracakmış gibiydi;ama tek söz söyleyemeden, tek parmağı oynamadan,tek kaşı titremeden, öldü. Yalnız son anda, bizimgöremediğimiz bir işarete, ya da işitemediğimiz bir fısıltıyakarşılık verirmiş gibi yüzünü astı, asıklık da kara,ölü suratına akıl almaz ölçüde ters, saldırgan birduruş getirdi. Meraklı bakışının parlaklığı hızla soldu,boş bir donukluğa dönüştü. 'Dümeni kullanabilir misin?'diye umutla sordum temsilciye. Çok kararsız görünüyordu,ama hemen koluna sarılınca, kullanmasınıbilse de bilmese de dümene geçmesini istediğimi anladı.Doğrusunu isterseniz, ayakkaplarımla çoraplarımıdeğiştirmek için sağlıksız, dayanılmaz bir istek vardıiçimde. Çok etkilenmiş bir sesle, 'Ölmüş,' diye mırıldandıadam. 'Hiç kuşkun olmasın,' dedim, ayakkaplarımınbağcıklarına asılarak. 'Şimdiye dek Bay Kurtz'72
- Page 1 and 2:
JOSEPH CONRADKARANLIGINYÜREGi
- Page 3 and 4:
DOST KİTABEVi YAYINLARI : BROMAN/
- Page 5 and 6:
JOSEPH CONRAD HAKKINDAİngiliz dili
- Page 7 and 8:
diği o durgun karanlığın içind
- Page 9 and 10:
Güneş battı. Irmağı karanlık
- Page 11 and 12:
filoya yükselebileceğini düşün
- Page 13 and 14:
tüm. Uzun bir süre - altı yıl k
- Page 15 and 16:
çok çabuk oldu. Meğer şirket, k
- Page 17 and 18:
ol mavi, biraz yeşil, bir kaç tur
- Page 19 and 20:
verip v.ermeyeceğimi sordu. Şaş
- Page 21 and 22: içe yaşadığımız herhangi bir
- Page 23 and 24: uzun sürmüyordu bu. Bu duyguyu ka
- Page 25 and 26: artıveren parlaklığıyla, zaman
- Page 27 and 28: Ne ölçüde sinsi olabZeceğini de
- Page 29 and 30: dizlerinin üzerinde doğruldu ve s
- Page 31 and 32: 'ta dibinde. Bütün öbürlerinin
- Page 33 and 34: lunan orta yaşlı zenci ölüsü b
- Page 35 and 36: -bir gülümseY.iş - bir gülümse
- Page 37 and 38: nuz, ayakta da tutuyordu beni, çok
- Page 39 and 40: piç duvarlara mızraklar, kalkanla
- Page 41 and 42: lüyor bunları?' diye sordum. 'Bir
- Page 43 and 44: Bay Kurtz'un da orada olduğunu iş
- Page 45 and 46: sizce reddetmez,' diyeydi. Anlıyor
- Page 47 and 48: şaşırmadım. Merkezde bulunan bi
- Page 49 and 50: saınaz, atılgan olmaksızın açg
- Page 51 and 52: dedi müdür. 'Yardımcısını bur
- Page 53 and 54: Bana ne kadar yakın olduklarını
- Page 55 and 56: imi açmam gerekiyordu. Böyle şey
- Page 57 and 58: lalı bir kalıta sahip olacak ilk
- Page 59 and 60: da da üçer dövme vardı. O da k
- Page 61 and 62: telik şifreyle ! İlginç bir gize
- Page 63 and 64: !erinde küçük, alev alev bir top
- Page 65 and 66: şi gezerken, uyurken, yemek yerken
- Page 67 and 68: arkamdan müdürün sesi. 'Biz varm
- Page 69 and 70: noktada oluştu bu eylem. Bir döne
- Page 71: dişlerini birbirine çarpıyordu.
- Page 75 and 76: dım ... Kim o öyle iç çeken ora
- Page 77 and 78: diken eden düşünce de buydu. Bun
- Page 79 and 80: tu, ancak son sayfanın dibine titr
- Page 81 and 82: kesmişlerdi; Kurtz ölmüştü -
- Page 83 and 84: doğru kaldırdı. 'İngiliz misini
- Page 85 and 86: kir.' Sayfalan karıştırdı. 'Rus
- Page 87 and 88: Bu alçak gönüllü, pırıl pır
- Page 89 and 90: Yeniden dost olana dek bir süre di
- Page 91 and 92: lattı, daha sonraları. Bu konuda
- Page 93 and 94: şesinden bir kaç adam göründü.
- Page 95 and 96: !edikleri Rus, kıyıya bakıyordu.
- Page 97 and 98: «Müdür dışarı çıktı. Kolum
- Page 99 and 100: Kurtz'un verdiğini söyledi. 'Göt
- Page 101 and 102: enzer bir şeyin sezgisi, beni çok
- Page 103 and 104: dağıtırım şu ...' Ne bir sopa,
- Page 105 and 106: doğru bir yığın kara tüy, kuyr
- Page 107 and 108: tü.rn dış görünüşlerine susa
- Page 109 and 110: yesiz, kara başını kapıdan içe
- Page 111 and 112: mek, o iğrenç yemeklerini gövdel
- Page 113 and 114: 'halkçı bir hareketin içinde' -
- Page 115 and 116: dilerinin olduğunu söyleyip el ko
- Page 117 and 118: nız sevginin ve inancın sönmez
- Page 119 and 120: «'Doğru', dedim. 'Verdiği örnek
- Page 121 and 122: DOST KİTABEViYAYINLARIYAPISALCILIK