20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

ŞEREFU’L-MEKÂN Bİ’L-MEKÎN / Rahşan TEKŞEN<br />

Elini çenesinin altına koymuş, sahibinin yolunu gözlüyordu<br />

Akbıyık’ta bir konak. Beraberinde gelecek olan herkesin<br />

yolunu; ailesinin, dostlarının, şakirtlerinin… En çok da<br />

bestekârların, hânendelerin, nâyilerin, tamburîlerin… Belli<br />

ki uzun bir zaman daha bekleyecekti. Zira ileride onu temellük<br />

edecek olan İsmail, henüz on yaşına bile girmemiş<br />

bir sabiydi. Evvela Çamaşırcı Mektebi’ne başlayıp sesinin<br />

güzelliğiyle temeyyüz edecek, mektepte ilahicibaşı olup<br />

Uncuzade Mehmed Efendi’nin dikkatini çekecek ve musiki<br />

nehrine düşecekti. Sonra akıntı nereye götürürse… Önce<br />

Yenikapı Mevlevîhanesi’ne, ardından Enderun’a ve nihayet<br />

Akbıyık’taki konağa.<br />

Mektebin tertip ettiği bir merasimde çocuklar hep bir<br />

ağızdan ilahiler okurken, sürünün içindeki kuşlardan bir<br />

tanesinin başka renkte olması gibi İsmail’in sesi de diğerleri<br />

arasından sıyrılıyordu. Musikide bir üstat olan Uncuzade<br />

Mehmed Efendi’nin kulağı, bu sesi yakalamakta vakit<br />

kaybetmedi. Ailesinden müsaade isteyip onu rahle-i tedrisine<br />

aldı ve kendi konağında meşke başladı. 2 Geniş ağızlı<br />

bir kaptan dar ağızlı bir kaba su boşaltır gibi tek damlayı<br />

zayi etmeden, yüzlerce eser nakletti İsmail’in hafızasına.<br />

Bir gün Tab’î Mustafa Efendi’nin “Yâr hemîşe dilde sühan<br />

elde saz kârımdır” eserini meşkediyorlardı. Nasıl olduysa<br />

meyan kısmı Uncuzade’nin hatırına gelmedi ve devamının<br />

bestelenmesi için talebelerini vazifelendirdi. Eseri<br />

daha önce hiç dinlemediği halde aslıyla aynı şekilde<br />

tamamlayan tek kişi sadece İsmail oldu ve bu vesileyle<br />

musikideki kudretini bir kez daha ispat ederek icazetini<br />

aldı. 3 Hazırladığı besteyi hocasına okurken, sahibinin<br />

sesini ta Akbıyık’tan duyup hayranlıkla dinleyen<br />

konak, dört duvarının arasında derslerin verileceği,<br />

fasılların yapılacağı, eserlerin okunacağı günlerin<br />

giderek yaklaşması heyecanıyla bir kez daha uzattı<br />

başını yola. Bu defa Uncuzade Mehmed Efendi’nin<br />

evladı gibi sevdiği İsmail, hocasının yönlendirmesiyle<br />

Ali Nutkî Dede’nin önüne diz çökmüştü.<br />

Yenikapı Mevlevîhanesi’nin şeyhiydi Ali Nutkî<br />

Dede. Uncuzade Mehmed Efendi’nin yedi yılda<br />

yoğurduğu hamuru şekillendirmesi için ellerine<br />

teslim ettiği büyük musiki üstadı… Takdir-i ilahi<br />

devrin en güzîde hocalarını çıkarmıştı onun karşısına.<br />

Zamanla Ali Nutkî Dede’nin manevî yönünü<br />

de keşfeden İsmail, yirmi yaşlarında olmasına<br />

rağmen, maişetini temin ettiği kalemdeki<br />

görevinden ayrılıp dergâhın bir dervişi olmaya<br />

ve çileye girmeye karar verdi.<br />

98

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!