20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İLİM VE SANAT HAYATINDA KONAKLARIN ROLÜ / Dr. Şemsettin ŞEKER<br />

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

bu kütüphaneler ilme verilen kıymeti gösterir. Devrinin<br />

önemli ilim adamlarından Hoca Hayret Efendi’nin “Bir<br />

âdemin ilmine, yahud cehline, terekesinden çıkacak kitablar<br />

şehadet eder” sözünü burada zikretmekte fayda<br />

vardır. İbnülemin, bu sözün kitabın çokluğuna değil, ilmî<br />

kıymetine dikkat çekmek için ifade olunduğunu belirtir.<br />

Bu kütüphaneleri nefis ve nadir eserlerle tezyîn etmek<br />

adettendir. Teclîd ve tezhip meraklısı olan rical, “musavver<br />

kaplar, münakkaş yazma kitaplar, müzeyyen ve müzehheb<br />

meşâhir-i hattâtîn yazılarıyla tahrir olunmuş Mushâf-ı<br />

Şerîf ve elvâh-ı nefîseye sahiptirler. Konaklara hemen her<br />

gün bir hattat devam eder. Kurʽân-ı Kerîm, Buhâri-i Şerîf,<br />

Şifâ-i Şerîf gibi mühim eserlerden birkaç sayfa kendilerine<br />

yazdırılarak hâneler bereketlendirilir. 1 Buralarda akdedilen<br />

meclislerde bu gibi eserlerin “elvan ve dekâyıkına”<br />

müteallik mübahaselerde bulunulur. İran’ın minyatürüne,<br />

İstanbul’un şemsesine, Edirne’nin usulî kaplarına çok rağbet<br />

edilir. İslâmî ilimler genellikle naklî bilimler olduğu<br />

için, bilginin olduğu gibi korunması ve daha sonraki kuşaklara<br />

bozulmadan aktarılması önemlidir. Bunun en sağlam<br />

yolu da kitapların eski âlimlerin yazdığı şekliyle aynen<br />

hıfz ve istinsah edilmesidir. Harf inkilâbına kadar hat<br />

sanatı eski itibarını, ehemmiyetini kalemler, resmî yazışmalar<br />

ve özellikle konak sahiplerinin himayesiyle devam<br />

ettirmiştir. Ulemâ ve vüzerâ tarafından Mushâf-ı Şerîfler,<br />

Şifâ-i Şerifler, hilyeler, muhtelif camilere, köşklere meşk<br />

ettirilen âyet-i celîleler vasıtasıyla; diğer bir deyişle nadir<br />

ve nefis eserlerin istinsah edilmesi bu sanatın devamı<br />

için fevkalâde ehemmiyeti hâizdir. İslâm âleminde resme<br />

rağbet edilmemesi hüsni hattın millî bir resim ittihaz edilmesini,<br />

dolayısıyla millî sanatlarımızın en güzellerinden<br />

biri addedilmesini beraberinde getirmiş, terakkisine pek<br />

çok çalışılmıştır. Halkı teşvik etmek için Türk hükümdar<br />

ve şehzâdelerinin, mülkî ve ilmî ricalin hüsni hatta rağbet<br />

buyurmaları, okuryazar kesiminin pek çoğunun bir başka<br />

meslek ihtiyar etmeyerek bu sanatı medâr-ı maişet addetmelerine<br />

vesile olmuştur. 2 Diyebiliriz ki millî sanatların bu<br />

şubelerinin muhafazasında ve sonraki nesillere intikâlinde<br />

konak ve yalılar mühim bir fonksiyon icra etmişlerdir. Bu<br />

manada her bir yalı ve konağın sanat evi hüviyetini hâiz<br />

olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Konakların bir diğer hususiyeti de camiler, medrese ve<br />

mektepler haricinde eğitim hayatının feyizli bir devresini<br />

de ihtiva etmesidir. Geniş bir nüfusu da ihtiva eden konak<br />

ve yalılarda verilen eğitim şahısların ilmî, fikrî, edebî şahsiyetlerinin<br />

oluşması için fevkalâde önemli bir basamak<br />

hüviyetindedir. Biraz imkânı olanlar çocuklarını mektep<br />

yahut medreseye göndermeyip devrin ilim ve irfanıyla<br />

iştihar eden zatlarından ders almalarını sağlamışlardır.<br />

Lisan, edebiyat, mûsikî, hat, tezhip gibi konularda hususî<br />

muallimlik yapan hocalar, 3 hâne sahibinin çocukları ile sâir<br />

mensuplarına ilim ve hüner öğretip, sanat meşk ettirmişlerdir.<br />

4 Özellikle Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz<br />

devirlerinde her büyük konak “dârü’l-fünûn-ı millîden” bir<br />

şube hükmündedir. 5 Çocukluk ve mektep hatıraları okunduğu<br />

vakit görülür ki bu senelerde yaşadıkları ve okudukları,<br />

dimağlarına ve zihniyetlerine yön vermiş, müelliflerin<br />

evvela yetişme tarzına, daha sonraları da eserlerine yansımıştır.<br />

Özellikle 19. asırda konak ve köşklerdeki hususî<br />

kütüphanelerde okunan eserler;<br />

1. Geleneği temsil eden eserler<br />

2. Yeni devre ruh veren müelliflerin eserleri<br />

3. Batılı müelliflerin eserleri<br />

olmak üzere üç farklı zihniyete mahsustur. Evlerde okunan,<br />

diğer bir deyişle halk irfanının tesisinde rolü bulunan<br />

eserler arasında “Muhammediye, Mesnevî, Mevlîd-i Şerîf,<br />

Kısâs-ı Enbiyalar, Bostan ve Gülistan, Divanlar, Kerbelâ<br />

mersiyeleri, Mızraklı İlmihâl, Âşık Garip, Hz. Ali Cenkleri,<br />

Battalnâme, Bin Bir Gece Masalları, Yunus Emre ilahileri”<br />

dikkati çeker. Asrın son çeyreğine kadar yaygın olarak<br />

okunan bu eserlerin yerini önce Namık Kemâl, Ziya Paşa,<br />

Ahmed Midhat ve Abdülhak Hamid gibi yeni bir edebiyat,<br />

düşünce telâkkisiyle yazanlar almış, asrın sonlarına doğru<br />

ise Batılı müelliflerin yazdıklarının yavaş yavaş evlerde yerini<br />

almaya başladığını görürüz.<br />

Kitap meraklıları ile onların oluşturdukları hususî kütüphanelerin<br />

ilim ve edebiyat tarihimizde müstesna bir yeri<br />

vardır. Hastalık derecesinde kitap düşkünü olan zatlar ve<br />

hâneleri, eser kaleme alanların karşılaştıkları müşkilleri<br />

çözmek için müracaat ettikleri yerler arasındadır. Zamanın<br />

“ârif-i kâmil”i olan ve Cevdet Paşa’nın “millet-i İslâmiye<br />

içinde yerine konmaz âdemlerden biri” şeklinde tavsîf<br />

ettiği 6 Şeyhülislâm Arif Hikmet’in hânesinde 12 bin kitap<br />

vardır. Bunlardan üç bin kadarını Medine’de inşa ettirdiği<br />

kütüphaneye göndermiş, kalan kısmını da götürmek üzere<br />

hazırlık yaparken vefatı vuku bulmuştur. Cevdet Paşa<br />

Encümen-i Dâniş’te kendisine havâle olunan Tarih’inin yazımı<br />

sırasında Efendi’nin dillere destan kütüphanesinden<br />

pek ziyade istifade etmiştir. 7 Edebiyat, felsefe ve matematiğe<br />

dair ilimlerde verdiği derslerle meşhur Kethüdâzâde<br />

Arif Efendi’nin 8 her ilme mahsus kırk sandık dolusu nefis<br />

yazma kitaplarının büyük kısmını vefatından sonra Şeyhülislâm<br />

Ârif Hikmet Efendi satın alarak Medîne-i Münevvere’de<br />

tesis ettiği kütüphanesine göndermiştir.<br />

Bu devirde kütüphanesiyle meşhur ricalden biri de Yusuf<br />

Kamil Paşa’dır. “Dârü’l-Hikme” olarak nitelendirilen Vezneciler’deki<br />

konağında devrin ricali tefsîr-i şerîf okurlar. Bu<br />

mecliste Mustafa Fâzıl Paşa okuyucu, Cevdet ve Şîrvânîzâde<br />

Rüşdü Paşalar gibi ulemâ kökenli vezirler mukarrir, Âlî<br />

ve Fuad Paşalar ile bir kısım zevât dinleyici sıfatıyla bulunmuşlardır.<br />

Konağın sahibi ise bu mecliste mümeyyizlik<br />

vazîfesini îfâ eylemiştir. 9 Buraya devam edenler tarafından<br />

Paşa’ya takdim edilen kasîdeler birkaç cildi dolduracak<br />

67

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!