20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KAZANCIGİL KONAĞI’NDA BİR GECE / Halil SOLAK<br />

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

Konağın iki kapısından alttakinin<br />

girişinde Tevfik Remzi<br />

Bey’in muayenehanesi, personel<br />

odaları ve kalorifer dairesi<br />

bulunuyormuş. Birinci<br />

katta ise sayısı 20 bini aşan<br />

kitaplarıyla dev bir kütüphane<br />

karşılarmış misafirleri. Burada<br />

sadece tıpla alakalı kitaplar<br />

olduğunu düşünürseniz yanılırsınız.<br />

Arapça, Farsça, Fransızca,<br />

Almanca ve Rumcaya<br />

vâkıf olan Tevfik Remzi Bey<br />

çocukluğundan son nefesine<br />

kadar bitmez tükenmez<br />

bir okuma aşkıyla yaşamıştır.<br />

O kadar ki, çok okumaktan<br />

dolayı gözleri genç yaşta bozulmuş<br />

ve taktığı gözlük yüzünden<br />

arkadaşları arasında<br />

“Camekân Tevfik” diye anılır<br />

olmuş. Lise arkadaşı Vedat<br />

Nedim Tör, ondan “Tevfik’i<br />

mütemadiyen kitap okurken<br />

hatırlıyorum” diye bahseder.<br />

Ömrü boyunca siyasete bulaşmayan,<br />

tarih, felsefe ve bilhassa sosyolojiye duyduğu<br />

büyük alaka dolayısıyla daima okuyan, zamanının çoğunu<br />

150 metrekare civarındaki bu kütüphanede geçiren Tevfik<br />

Remzi Bey için ünlü sosyoloji profesörü Ziyaeddin Fahri<br />

Fındıkoğlu ise şöyle der: “O sosyolojiyle hekimliği buluşturmuştur.”<br />

Yahya Kemal Sahnede<br />

Kütüphaneden merdivenlere yönelip üst katlara<br />

çıkıldığında, çeşitli büyüklüklerde yemek odaları,<br />

salonlar, yatak odaları ve en üst kattaysa eski usûl<br />

büyük bir çamaşırhaneyle evde çalışan iki hanımın<br />

kaldığı odalar bulunurmuş.<br />

Tevfik Remzi Bey kütüphanesinde istirahat halinde.<br />

Şayet günlerden perşembe, vakit de akşamüzeriyse,<br />

geniş bir ailenin ikâmet ettiği bu konakta,<br />

nüfus iki üç katına çıkarmış. Zira müdavimler birer<br />

birer kapıyı çalar, hafif bir akşam yemeğinden sonra,<br />

‘sohbet sanatı’nın en iyi icra edildiği sahnelerden<br />

biri olan Kazancı Konağı’nın klasik tarzda döşenmiş<br />

geniş ve güzel salonundaki yerlerini alırlarmış.<br />

Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sını<br />

okuyacak seviyeye getirmiş<br />

evin küçük oğlunu. Yinanç,<br />

toplantılarda heyecanlı konuşması<br />

ve tarihî hadiseleri<br />

âdeta yaşarmışçasına anlatmasıyla<br />

herkesi kendine hayran<br />

bırakırmış.<br />

Konağın bir başka önemli<br />

misafiriyse Yahya Kemal’miş.<br />

Kendi Gökkubbemiz şairi<br />

geldiğinde her zamankinden<br />

başka bir teşrifatın işlediğini<br />

tahmin edebiliriz. Türk<br />

ve Fransız şiirinden örnekler<br />

okuyup onları izah eden Üstad’ın,<br />

üslûbu, jest-mimikleri<br />

ve şakalarıyla şimdiki ‘talkshow’culara<br />

taş çıkarttığını<br />

söylüyor evin oğlu Aykut Kazancıgil.<br />

Ciddiyetiyle meşhur<br />

diplomat Numan Menemencioğlu<br />

bile onun esprilerine<br />

dayanamaz, kahkahalarla<br />

gülermiş. Sohbetiyle meclisleri<br />

süsleyip revnak veren,<br />

eskilerin ‘mîr-i kelâm’ dediği insanlardan olan Yahya Kemal<br />

konuşurken Sabri Esat Siyavuşgil, şairin ağzının içine<br />

bakarmış. Dikkatini çeken bu durum üzerine Aykut Bey,<br />

bir gün babasına, “Bu adam niçin Yahya Kemal’e düşman<br />

gibi bakıyor?” diye sormuş. Babası da gülümseyerek şöyle<br />

demiş: “Hayır, bilakis, söylediği bir kelimeyi dahi kaçırmak<br />

istemiyor da ondan öyle dinliyor.”<br />

En hurda teferruatı dahi hatırlayan, hafızasıyla ünlü<br />

tarihçimiz Mükrimin Halil Yinanç, birkaç saat erken<br />

gelirmiş konağa Tevfik Remzi Bey’in oğlu Aykut’a Osmanlıca<br />

öğretmek için. İyi bir hoca olduğuna şüphe<br />

olmayan Mükrimin Halil Bey, üç ayda Ahmed Cevdet<br />

Küçük salonun bir köşesi.<br />

77

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!