You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İSTANBUL<br />
KÜLTÜR ve SANAT<br />
DERGİSİ<br />
MÜNİF PAŞA KONAĞI'NIN RENKLİ MİSAFİRLERİ VE BİR SOHBET MECLİSİNDE YAŞANANLAR / Kasım HIZLI<br />
Eski İstanbul’un eğlence ve tenezzüh<br />
âlemlerini şiirlerine yansıtarak bugün<br />
tarih olmuş devirleri kelimelerle tasvir<br />
eden şair Nedim, İstanbul’u methettiği<br />
“Bu şehr-i Stanbul ki bî misl<br />
ü bahâdır/Bir sengine yekpâre Acem<br />
mülkü fedadır” kasidesinin bir beytini,<br />
kıymet yetiremediği bu şehrin ilim<br />
ve irfan hayatına hasretmiştir:<br />
Kâlâ-yı maarif satılır sûklarında<br />
Bâzâr-ı hüner, maden-i ilm ü ulemâdır<br />
İlim ve irfan menbaı olan İstanbul’un<br />
bu özelliği, şark toplumları için bilinen<br />
ve her zaman istifade için can<br />
atılan bir durumdur.<br />
İstanbul’un ilim irfan kaynayan bir<br />
şehir olması hem medrese ulemasının<br />
bolluğundan hem de bu ilim<br />
irfan hayatına katkıda bulunan hatta<br />
çoğu kez bu ortamları oluşturan<br />
devlet adamlarının varlığından ileri<br />
gelmekteydi. Zira marifet iltifata tabiydi<br />
ve her şey gibi bilgi ve hüner de<br />
tâlibini bulamadığı yerden elini ayağını<br />
çekiyordu. Fakat İstanbul kendi<br />
iç dinamikleri vasıtasıyla ve en çok<br />
da ilim irfana hâmî olan devletlûler<br />
vasıtasıyla merkez olmayı sürdürdü.<br />
İlim meclisleri ve salonlar, yeni şairlerin<br />
hünerlerini gösterip isbat-ı vücud<br />
ettikleri 1 , bir nevi reklamlarını yaptıkları<br />
yerlerdi. Buralarda hem bilgi<br />
alışverişi hem gelenek ve görgü aktarımı<br />
olduğu gibi yeni fikirler neşv ü<br />
nema imkânı bulurdu. Bu husus, yani<br />
fikirlerin yayılması, özellikle Tanzimat<br />
sonrası salonlarının ve kültür meclislerinin<br />
icra ettiği bir fonksiyondu.<br />
“Bu konaklarda yapılan tartışmalar,<br />
Batı’nın kültürel mirasının parçası<br />
olan fikirleri Türkiye’ye getirme teşebbüsleriyle<br />
eş zamanlı olarak yürütülmüştü.<br />
Kültürel Avrupalılaşma, bu<br />
salon faaliyetlerinin neticelerinden<br />
biri idi.” 2<br />
Münif Paşa<br />
Tanzimat devrinin hem fikir hem<br />
de idari vazifelerdeki velûdluğuyla<br />
dikkat çeken siması Münif Paşa ve<br />
birkaç defa değiştirdiği konağı, geniş<br />
yelpazeden ilim, sanat ve politika<br />
adamının toplanma yeri idi. Tabi<br />
bunda Münif Paşa’nın tabiatının katkısı<br />
büyüktü:<br />
“Münif paşa hassas bir şair, ince bir<br />
nâsir, mütevazi, maârif-perver zarif<br />
bir zat idi. Zamanının nazırları içinde<br />
firavuna rahmet okutacak kadar vezaret<br />
şânını muhafaza için ceberrut<br />
görünenlere hiç benzemezdi. Zamanımızın<br />
tabirince tam demokrat bir<br />
nâzır idi. Küçükle küçük büyükle büyük<br />
idi, fakat daima büyük idi.<br />
Salonunda her biri birer meziyet sahibi,<br />
içtimaî rütbece en düşüğünden<br />
en yükseğine kadar zevat bulunurdu.<br />
Mesela bir gece orada bulunan zevat<br />
şunlardı: Hasan Fehmi Paşa, Meclis-i<br />
Maarif reisi Dağıstanlı Hamdi Efendi,<br />
Aristidi Paşa, Tüccarbaşı Halil Efendi,<br />
bu zatın damadı, bir Buharalı, Hindli<br />
Çermeçer (Mecusi İskender), on dört<br />
yaşında idadi talebesinden Kilisli Necib<br />
Asım Efendi ve diğerleri. Bu zevatın<br />
hepsi de paşanın ayrı ayrı hürmetine,<br />
iltifatına nail olurdu.” 3<br />
Münif Paşa İstanbul’da birkaç konak<br />
değiştirmişti. İlki Cağaloğlu’nda idi.<br />
Sonra Bozdoğan Kemeri civarında<br />
bir konağa taşındı. “Bozdoğan Kemeri<br />
konağının yukarı katında ve selamlık<br />
kısmında salonlar vardı. Bu salonlar<br />
ufak ufak odalar idi. Salonlara<br />
çıkılınca sohbet başlar, çaylar içilirdi.<br />
İlimden, fenden, yeni icatlardan bahsedilirdi.”<br />
4<br />
Münif Paşa kadar renkli olmasa da<br />
onun gibi konağında zevk sahibi insanlarla<br />
görüşüp konuşmayı seven<br />
bir devletlû daha vardı. Geniş kütüphanesi<br />
Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne<br />
bağışlanan Batumlu Hasan<br />
Fehmi Paşa, Münif Paşa’nın konağına<br />
gider, yârenlik eder, Münif Paşa ve<br />
misafirleri ise bazen ona gelirdi. Münif<br />
Paşa ve Hasan Fehmi Paşa’nın misafiri<br />
olup hem kitap meraklısı hem<br />
politikaya yakın, heveskâr müşterek<br />
dostları vardı. Zira bu konaklar bürokratlık<br />
ve politika âlemine atlayabilmek<br />
için pek müsait mekânlardı.<br />
Bu heveskârlardan biri Louis Sabuncu,<br />
bir diğeri ise Şekip Arslan idi.<br />
Her ikisi de Ortadoğulu Osmanlı vatandaşı<br />
olan bu zıt karakterli adamlar,<br />
birkaç defa Münif Paşa konağında<br />
görüşme fırsatı buldular. Sabuncu<br />
aslen Süryani olan Mardinli bir gazeteci<br />
idi. Evvela Beyrut’ta sonra Amerika<br />
ve İngiltere’de Osmanlı hilafeti<br />
aleyhine yayınlar yapmış, o günlerde<br />
ise İngiliz menşeli bir demiryolu<br />
şirketine ihale kapabilmek için İstanbul’a<br />
gelmişti. Şekip Arslan ise<br />
Cebel-i Lübnanlı bir Dürzî idi. Müslüman,<br />
kendini ve dünyayı tanımaya<br />
çalışan, Başkent’te kendine bir çevre<br />
edinmeye çalışan bir gençti.<br />
1<strong>26</strong><br />
Şekib Arslan, Sabuncu ile tartışmanın geçtiği<br />
yıllarda, 25 yaşında iken