20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

AHMED GÜNER SAYAR İLE İSTANBUL’UN KÜLTÜR MEKÂNLARI / Müslüm <strong>YIL</strong>MAZ<br />

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

Rahmetli Sabri Ülgener’den duyduğum kadarıyla, Salı akşamları,<br />

İstanbul Üniversitesi’nde görev yapan, Hitler’in<br />

idaresinden kaçmış Alman akademisyenlerin tertip ettiği,<br />

aralarına bazı Türk hocaları da davet edildiği bir ilim<br />

meclisi vardı. Bu mekâna dahil olmanın şartı, bir programa<br />

bağlı olarak, katılımcıların bir kitap okuması ve kitabın<br />

üzerine o toplantıda konuşulmasıydı.<br />

İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Raif Yelkenci'ye imzaladığı Midhat Paşa ve Yıldız<br />

Mahkemesi nüshası. Pek aziz ve muhterem Şeyh-ül-kutup Raif Yelkenci Beyefendi'ye<br />

tilmiz ermeganı. İ. H: Uzunçarşılı, 9.11.1967<br />

Bey-paşa konaklarındaki kültür meclisleri hakkında<br />

bize neler anlatabilirsiniz?<br />

Bey ve paşa konakları, içinde hem musiki meşklerinin yapıldığı<br />

hem de farklı gecelerde, kültürel sohbetlerin yapıldığı<br />

yerlerdi. Bunlardan en meşhur olanı İbnü’l-Emin<br />

Mahmud Kemâl [İnal]’in konağıydı. İbnü’l-Emin Mahmud<br />

Kemâl Bey, son Osmanlıdır. Konağında, hüsn-i hat ve yazma<br />

nadide kitaplarla çevrili bir salonda, musiki meşk edilir<br />

ve ilmî sohbetler yapılırdı. Konaklardaki, bir takvime bağlanmamış<br />

bu tarz toplanmaları çoğaltmak mümkündür.<br />

1940’lardan sonra, Ekrem Hakkı Ayverdi’nin başını çektiği,<br />

Fatih Eskiali’deki müze yavrusu evinde, bu defa bir programa<br />

bağlanmış ilmî sohbetlerin müdavimlerinden oluşan<br />

küçük bir topluluk katılırdı. Aralarında, Ekrem Hakkı<br />

Ayverdi, Sabri Ülgener, Uğur Derman, Semavi Eyice, Fuad<br />

Bayramoğlu gibi isimlerin bulunduğu bu topluluk, muntazam<br />

aralıklarla birinin evinde toplanırdı. Toplantı günü,<br />

sıra kimde ise, ev sahibi yemek verirdi. Sonra, daha önceden<br />

belirlenmiş bir üye, görevi gereği, ilmî bir konuda<br />

konuşurdu. Mesela, Uğur Derman hat sanatı üzerine, Fuat<br />

Bayramoğlu Beykoz işi Türk cam sanatı üzerine konuşmasını<br />

yapar, bu minval üzerine sohbet de açılmış olurdu.<br />

Sabri Ülgener ise divan edebiyatı ustalarından hareketle,<br />

iktisadi zihniyet dünyamıza ışıklar salardı.<br />

İstanbul'da kültür mekânı olarak tanımlanabilecek<br />

oteller de vardı değil mi?<br />

Evet, kültür mekânlarının bir başkası da otellerdi. Beyoğlu,<br />

Tepebaşı’nda bulunan lüks otellerde varlıklı kimseler,<br />

küçük sohbet meclisleri oluştururdu. Yahya Kemâl Beyatlı’nın<br />

da bu şekilde, soluğu uzun düşmüş küçük bir meclisi<br />

vardı. Ayaspaşa’daki Park Otel’de bir araya gelinir, Yahya<br />

Kemal’in doyumsuz sohbetleriyle gece yarılarına kadar<br />

burada kalınırdı.<br />

Bir de Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki toplanmalardan<br />

söz edebiliyoruz. Buraya, Mükremin Halil Yinanç, Ahmed<br />

Hamdi Tanpınar, Ali Nihat Tarlan, Rıfkı Melül Meriç ve Abdülbaki<br />

Gölpınarlı gibi, 1900 kuşağına mensup, üniversite<br />

de görev yapan akademisyenler gelirdi.<br />

Söz Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne gelmişken<br />

kütüphanenin hemen yanıbaşındaki, sizin<br />

yetişmenizde de büyük bir tesiri olan Sahhaflar<br />

Çarşısı’ndan bahsedebilir misiniz?<br />

Bu mekân, ilim dünyasının kalbinin gayri resmi olarak<br />

attığı bir yerdi. Sahhaflar Çarşısı, yalnız kitap, makale, risalenin<br />

alınıp satıldığı yer değildi. Bu mekân, sanki görünmeyen<br />

bir üniversite, hemen her dükkân da, birer<br />

minyatür sohbet meclisiydi. Çarşı’ya beklenmedik anlarda<br />

sürpriz kitap girişleri olurdu. Belki çoktandır aranılan bir<br />

kitap yığınlar içerisinde gelir, Sahhaflar’a düşerdi. Bütün<br />

yapılacak iş, diz çöküp, yığın halindeki bu kitaplar arasından<br />

bir şeyler bulup çıkarmaktır. Asıl söylemek istediğim<br />

hadise, Sahhaflar Çarşısı’ndan alınan her nadide kitabın<br />

bir hazine olduğu. Satılan eserle beraber, birer minyatür<br />

ilim ve tasavvuf meclisi haline gelen dükkânlarda, o eserin<br />

mütalaası yapılır, sohbete konu olurdu. Mesela, satılan<br />

Niyazi Mısrî Divanı ise, kitapçı Niyazi’den beyitler okuyor,<br />

dinleyenler buna eklemeler yaparak tasavvufi bir hava esmesine<br />

neden oluyordu.<br />

Çarşıda farklı öneme haiz dükkânlardan biri<br />

Raif Yelkenci'ye aitti. Bu dükkân nasıl bir kültür<br />

meclisiydi?<br />

Raif Yelkenci’nin sahhaf dükkânı çok önemli bir kültür<br />

mekânı idi. Bu mekâna kimler gelmiyordu ki, isimlere bakın:<br />

Fuad Köprülü, İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, İsmail<br />

Hakkı Uzunçarşılı, Süheyl Ünver, Muallim Cevdet İnançalp,<br />

Osman Nuri Ergin, Mükremin Halil Yinanç, Ali Öztaylan,<br />

Samiha Ayverdi, Faik Reşit Unat, Fevziye Abdullah Tansel.<br />

Elbette bu liste rahatlıkla daha da uzatılabilir, şu kadar ki,<br />

ünlü müsteşrikler bile bu dükkânın müdavimleri arasındaydı.<br />

Bir gün, ünlü Selçuklu tarihçisi Mükremin Halil Yinanç,<br />

Raif Efendi’nin dükkânına geliyor. Açılan sohbette<br />

konu, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna gelince Raif Efendi<br />

yerinden kalkıyor, raftan bir yazma kitap indiriyor. “Mükremin!<br />

Yanlış biliyorsun” diyor, o yazma kitabı okumasını<br />

31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!