20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

DOĞAN HIZLAN İLE İSTANBUL'UN ESKİ MEKÂNLARI / Betül EREN<br />

Yakın tarihimizde kültür sanat sohbetlerine ev sahipliği<br />

yapmış, döneminin entelektüellerinin mesken tutuğu İstanbul<br />

mekânları üzerine Doğan Hızlan ile söyleştik. Beyazıt<br />

Devlet Kütüphanesi’yle başlayan sohbetimiz İstanbul’un<br />

farklı semtlerinde pek çok durağa uğrayarak şehrin<br />

kült pastaneleri ve pastane kültürü bahsiyle nihayetlendi.<br />

Bir İstanbul beyefendisinin şahitlik ettiği İstanbul'u, onun<br />

yaşantısı ve seçkin zevkleri üzerinden dinlemek kentle ilişkimize<br />

yeni bir bakış kazandırdı. Okurken sizin de keyif<br />

alacağınızı umuyoruz.<br />

Doğan Bey, öğrencilik yıllarınızda Çınaraltı’nın<br />

arkadaşlarınızla buluştuğunuz mekânlar arasında<br />

olduğunu rahmetli Sennur Sezer’den dinlemiştim.<br />

50’li yıllarda Çınaraltı nasıl bir yerdi, anlatabilir<br />

misiniz?<br />

Beyazıt’ta üniversiteden çıkan herkes Çınaraltı’nda otururdu.<br />

Çınaraltı’nda oturmamızın bir nedeni Sahaflar Çarşısı’na<br />

yakın olmasıydı. İkincisi; aklımıza takılan bir şey olduğunda<br />

Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne gitmemizdi. Beyazıt<br />

Devlet Kütüphanesi’nin benim hayatımda önemli bir yeri<br />

vardır. Oranın müdürü rahmetli Muzaffer Gökman, aile<br />

dostumuzdu. Ben sabahleyin bir görev gibi Beyazıt Devlet<br />

Kütüphanesi’ne giderdim. Yukarıda büyük, oda gibi<br />

bir yer vardı. Orada çalışırdım. Muzaffer Gökman, devlete<br />

müthiş bağlı biriydi. Odanın yüksek tavanında zayıf bir ışık<br />

vardı, hiçbir şey göremiyordum. Bir gün, “Efendim hiçbir<br />

Şimdi, Markiz yapıldığı zaman<br />

Markiz’e gelen kimse yok. Onun için<br />

de eski Markiz yok. Mekânları yeniden<br />

kurmanın faydası yok, o mekânları<br />

yaşatan kimseler, o mekânları<br />

yaşatacak insanlar olmadıktan sonra…<br />

şey göremiyorum” dedim. “Devlet bu kadar veriyor, sen<br />

git paranla al” dedi. Ben de gittim oraya paramla masa<br />

lambası aldım.<br />

Aşağıda tuhaf bir şekilde çay filan veriliyordu kütüphanede.<br />

“Çaylar içiliyor, akşam giderken parası veriliyor” dedi.<br />

“Aa, öyle mi, paralı mı? Ben ikram zannettim” dedim. “Evladım<br />

devlet sana mı bakacak zannediyorsun?” dedi. Böyle<br />

bir hatıram var orada.<br />

O kütüphanede çok çalıştım. Oradaki kütüphanecilerin<br />

birçoğunun bende büyük emeği vardır. Beyazıt Devlet Kütüphanesi<br />

daha sonraları bir ödül vermeye başladı ve ilk<br />

ödülü ben aldım yıllar önce. Muzaffer Gökman’ın kütüphanecilikte<br />

enteresan bir yönü vardı. O zamanlar küçük<br />

bir yerdeydi kütüphane. Yanda bir bina vardı, o binaya<br />

herkes talipmiş. Muzaffer Gökman da Ankara’ya gitmek<br />

için kendi cebinden bir otobüs bileti almış. Başbakanlığın<br />

kapısına gidip Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin müdürü<br />

Beyazıt Devlet Kütüphanesi<br />

58

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!