Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SEZAİ KARAKOÇ’UN “HATIRALAR”INDA İSTANBUL KAHVELERİ / Cem SÖKMEN<br />
İSTANBUL<br />
KÜLTÜR ve SANAT<br />
DERGİSİ<br />
çay içilirdi. Biz de acaba ne konuşuluyor diye yanlarına<br />
gitmişsek, bize de çay gelirdi. Ödemeye kalkarsak: ‘olmaz<br />
ocaktandır’ derlerdi, ödetmezlerdi. Sonra tanışmış olduk.<br />
Bu grup Muzaffer Hoca (Muzaffer Ozak) ve cemaatiydi.<br />
Muzaffer Hoca hikâyeler anlatırdı.” 3 Laleli’deki Acem’in<br />
Kahvesi'nden sonra sıra en uzun süre devam ettiği Beyazıt’taki<br />
Marmara Kıraathanesi’ne gelir. Marmara Kıraathanesi’nin<br />
müdavimleri arasında yine Ziya Nur Aksun ve<br />
Muzaffer Ozak gibi önceden tanıdığı simalar vardır: “Laleli<br />
Kahvesinin ön kısmı oturmaya elverişliydi. Arka kısmında<br />
tavla oyunundan dolayı büyük bir gürültü olurdu.<br />
Bizim için sürekli oturulabilecek bir kahve değildi.<br />
Gayr-i şuuri bir şekilde bir kahve arıyorduk arkadaşlarla.<br />
İşte, bu sırada, İstanbul Üniversitesi’nin<br />
Beyazıt Camii ve Meydanının alt tarafında, ana<br />
cadde üzerinde bir kahve açıldı. Kahve önceleri<br />
bilardo salonu şeklinde idi. Sonra bilardo masaları<br />
belli bir sınırda kaldı. Kahvenin kapısı Beyazıt<br />
Meydanına, Üniversiteye bakıyordu, güneyinde<br />
ise Marmara görünüyordu penceresinden (tabii<br />
gündüzleri). Kahveye Marmara Kıraathanesi ismi<br />
verilmişti. Kahve, üniversite öğrencileri ve halkın<br />
her kesimi tarafından dolup taşıyordu. Biz kapı<br />
tarafında birkaç masada oturuyorduk. Zamanla<br />
bizi tanıdılar ve o kısımda oyuna izin vermediler<br />
kahveyi işletenler. Kapısı her zaman açıktı<br />
kahvenin. O zamanlar kahvede kalorifer de bulunmadığından<br />
kışın üşüyüp dururduk. Genç<br />
olduğumuz için dayanırdık herhalde. Arkadaşlarımızdan<br />
Ziya Nur’un bir masası vardı adeta.” 4<br />
yerindeki muhafazakar insanlar nezdinde tanınmasına yol<br />
açar. Görüşmek isteyenler artık onu Marmara Kıraathanesi’nde<br />
bulabileceklerini bilirler. Sezai Karakoç o günleri şu<br />
cümlelerle hatırlar: “Ve yine İstanbul. Bayazıt ve civarında<br />
iftarlar. Gençlerle birlikte. Teravih ve sonra kıraathane. İstanbul<br />
Üniversitesinin karşısında. Arkadaşlarla buluşma.<br />
Sohbetler. Sağ-sol kavgalarının kızıştığı ortamda yazdığımız<br />
yazılar. Gelenler gidenler Anadolu’dan gelenler de bizi orada<br />
arıyor. Kitaplarımız orada gazete yazılarımız ilkin orada<br />
ortaya çıkıyor. Dostluklar, nadiren de olsa kırgınlıklar. Sanki<br />
ikinci ev, ikinci yazıhane orası. Ramazan bütün cepheleriyle<br />
Sezai Karakoç, Marmara Kıraathanesi’ni benimsedikten<br />
sonra 1958-70 arasındaki yıllarda<br />
dostları ve talebeleriyle en çok bu mekânda<br />
görüşür. Marmara’daki ilk yıllarında tanıdığı<br />
isimleri şöyle anlatır: “Marmara Kıraathanesine<br />
arkadaşlarımızdan Ziya’dan başka Kamil (Öztürk),<br />
S.B.F.’yi bitirdikten sonra İktisat Fakültesi’ne<br />
asistan olan Mehmet Genç, o zamanlar<br />
öğrenci olan Mehmet Çavuşoğlu ve Erol Güngör<br />
gelirdi. Yine oraya devam edenlerden<br />
birçok arkadaşımız oldu. Cemal Hatiboğlu<br />
(Filozof Cemal), Hilmi Oflaz, Refik Demir ve<br />
Mehmet Levendoğlu (Yazıcıoğlu) ve daha<br />
birçok arkadaş. Giderek Marmara’da bizler<br />
olaylar kızıştıkça birbirimizle daha yakın bir<br />
arkadaşlık kurmuş olduk. Siyasi toplumsal<br />
olaylar bizi birbirimize yaklaştırmıştı. İhtilalden<br />
sonra bu daha da arttı.” 5 Sezai Karakoç<br />
27 Mayıs sonrasında ve özellikle Diriliş dergisinin<br />
ikinci döneminde edebiyata eğilimli<br />
üniversite öğrencileriyle de ilgilenir. Aynı<br />
yıllardaki gazete yazarlığı Türkiye’nin her<br />
137