You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İSTANBUL<br />
KÜLTÜR ve SANAT<br />
DERGİSİ<br />
EDEBİYATÇILARIN VE GAZETECİLERİN BULUŞTUKLARI MEKÂNLAR / Erdem YÜCEL<br />
diğer yazarlar, dostlar, okuyucular gazeteyi ziyaret ederlerdi.<br />
Siyasi olayların, gündemin yanı sıra edebiyat ve<br />
kültür ağırlıklı sohbetler edilir, çeşitli fıkralar, anılar anlatılırdı.<br />
Tercüman, Bizim Anadolu, Hergün, Yeni Tanin, Yeni<br />
İstanbul, Günaydın ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdığım<br />
günlerde bu toplantılara çoğu kez katılmış ve ustalardan<br />
epeyce bilgilenmiştim. Cumhuriyet gazetesinde rahmetli<br />
Elif Naci’nin sohbetlerine doyum olmazdı. Topkapı Sarayı<br />
Müdür Yardımcılığı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi yöneticiliğini<br />
yapmasının yanı sıra D Resim Grubunu kuran ressamlardan<br />
Elif Naci’nin sohbetleri gerçekten insanın bilgi<br />
dağarcığını zenginleştirirdi. Gönülden sanatkâr ve daima<br />
neşeli olan Elif Naci, Çallı İbrahim’in öğrencilerindendi.<br />
Dönemin ünlü yazarlarından Celal Esat Arseven, İsmail<br />
Hakkı Baltacıoğlu, İ. Galip Arcan, Çetin Altan, Melih Cevdet<br />
Anday, Cevat Fehmi Başkut, Nurullah Berk, Recep Bilginer,<br />
Sedat Çetintaş, Atilla Dorsay, Muhsin Ertuğrul, Bedri<br />
Rahmi Eyüboğlu, Burhan Felek onun yakın dostlarından<br />
yalnızca birkaç örnektir. Bunların çoğunu yakından tanıma<br />
olanağını bulduğum için her zaman kendimi mutlu saymışımdır.<br />
Elif Naci çoğu kez bizlere anılarını anlatırdı. Vaktiyle Sultan<br />
Abdülhamid devrinde bir çeşmenin açılış merasiminde<br />
padişah Vilayetin Alaybeyi’nin (jandarma kumandanı) bir<br />
şeyler söylemesini istemiş... Kumandanın okuması yazması<br />
olmadığından eline tutuşturulan kâğıtta yazanlar kendisine<br />
ezberletilmiş. Gelgelelim halk huzurunda, Saye-i Şahanede<br />
nutuk vermek kolay değil. Adam kürsüye çıkmış<br />
bir temenna etmiş ve başlamış konuşmaya:<br />
“Şevketlû, kudretlû, mehabetlû, padişahımız essultan ibni<br />
sultan essultan El-gazi Abdülhamid han hazretleri…”<br />
Nutkun alt tarafını unutmuş. Bakmış ki olacak gibi değil<br />
bir kere daha aynı sözleri söylemiş gene arkası gelmemiş.<br />
Üçüncü defasında nutkun alt tarafını getiremeyince “Çeşmeyi<br />
yaptıran iyi adamdır vesselam” deyip kürsüden inmiş.<br />
Elif Naci’nin anlattıkları unutulur cinsten değildir. Vahdet<br />
Gültekin’in deyişiyle ölçülü, dengeli, bilgili ve görgülüdür.<br />
Hesaplı kitaplıdır; hazır cevaptır.<br />
-Nasılsınız Naci Bey<br />
-E, valla iyiyim… İyiyim ya, demin suratımda bir şey pır pır<br />
ediyordu, sizi gördüm geçti.<br />
-Bana güvenciniz, üfürüğe inancınız varsa, okuyayım mı;<br />
üfleyeyim isterseniz.<br />
-Beyefendi benim okunacak yerim kaldı mı ki. Ezelden<br />
çarkıma okunmuş benim.<br />
Yazarların Buluştukları Kitapçılar<br />
Edebiyatçıların, yazarların, gazetecilerin ve okumaya meraklı<br />
kişilerin çoğunlukla buluştukları yerlerin başında<br />
şehrin belli başlı yerlerindeki kitapçı dükkânları gelirdi.<br />
Beyazıt yapı topluluğunun arkasındaki tarihi Sahaflar Çarşısı<br />
eski ve yeni kitapların alınıp satıldığı, yazarların, okuyucuların<br />
kaynaştıkları şehrin en önemli kültür mekânlarından<br />
birisiydi.<br />
Beyazıt Camisi’nin solundaki taşlıktan Kapalıçarşı’nın Sedefçiler<br />
Kapısı’na açılan yerde bulunan Sahaflar Çarşısı<br />
1460 ve 1894 yıllarındaki İstanbul depremlerine kadar<br />
ayakta kalmıştır. Depremden sonra Sahaflar Çarşısı o zamanki<br />
ismiyle Hakkaklar Çarşısı denilen bugünkü yerine<br />
taşınmıştır.<br />
Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre; eski yazmaların alınıp<br />
satıldığı çarşıda Sahhaflar loncasına bağlı elli kitapçı<br />
dükkânı bulunuyormuş. Osmanlı döneminde tereke kitapları,<br />
ailelerden arta kalan kütüphaneler ve yazmalar<br />
buraya getirilir ve müzayede yoluyla satılırmış. Ne acıdır<br />
ki; bir insanın yaşamı boyunca topladığı, üzerine titrediği<br />
kitaplar ölünce mirasçıları tarafından yok pahasına elden<br />
çıkarılmaktadır. Çarşının kendine özgü tellalları, bohçalar<br />
içerisinde meraklılarına nadir yazmaları götüren bohçacıları<br />
varmış. Yazarların, kitap meraklılarının, ilim sahibi insanların<br />
sıkça uğradıkları yerlerin başında gelen çarşıdan<br />
medrese öğrencileri de çeşitli ihtiyaçlarını karşılarlarmış.<br />
Kitapları alıp satan sahaflar çıraklık ve kalfalık dönemlerini<br />
geçirmeden ustalığa yükselemezlermiş. Dükkânlar dua ile<br />
açılır ve kapatılırmış. Sahaflar Loncası’nın piri çarşının ilk<br />
kitapçılarından olduğu söylenen Basralı Abdullah Yetimi<br />
Efendi’ymiş.<br />
Ne yazık ki, tarihi Sahaflar Çarşısı 1950 yılında yanmış,<br />
içerisindeki binlerce yazma ve basılı eser kül olmuştur.<br />
İstanbul Belediyesi yanmayan yerleri kamulaştırıp, ahşap<br />
dükkânları da betonarmeye çevirerek, çarşıyı bugünkü<br />
durumuna getirmiştir. Ayrıca çarşının ortasına da ilk Türk<br />
matbaacısı İbrahim Müteferrika’nın büstünü yerleştirmiştir.<br />
Bugün çarşıda 17’si çift katlı, 23 dükkân bulunmaktadır.<br />
Ne var ki günümüzde Sahhaflar Çarşısı eski canlı görünümünden<br />
uzaklaşmış eski yazmaları satan bir-iki kitapçı<br />
dışında adeta kırtasiye dükkânlarına dönüşmüştür.<br />
Sahhaflar Çarşısı’ndaki dükkânlarda, benim de tanık olduğum<br />
gibi birçok edebiyatçı, bilimsel kişiler bir araya gelerek<br />
sohbet eder, birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunurlardı.<br />
Bunların başında da rahmetli Hacı Muzaffer’in, Aslan<br />
Kaynardağ’ın ve İbrahim Manav’ın dükkânları gelirdi.<br />
Günün hemen her saatinde o dükkânlarda sohbet eden,<br />
tartışan yazarları, ilim adamlarını görebilmek mümkündü.<br />
50