20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

BEYAZIT’TA BİR KÜLTÜR MECLİSİ: DARÜLKEMÂL / Ahmet KARA<br />

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

Konağın Meşhur Müdavimleri<br />

Süleyman Nazif, Mahmud Kemâl Bey’in konağı için “Darü’l-Kemâl”<br />

tabirini kullanmış ve konak bu tabir ile meşhur<br />

olmuştur. Darülkemâl’in müdavimleri devrin kültür,<br />

edebiyat ve mûsikî âleminin önemli şahıslarıydı. Bunların<br />

en bilinenleri; Said Halim Paşa, Münif Paşa, Hersekli Arif<br />

Hikmet Bey, Ali Emîrî Efendi, Mahmud Esad Bey, Beyazıt<br />

Kütüphanesi hafız-ı kütübü Tahsin Hoca, Mehmed Âkif,<br />

Babanzâde Ahmed Nâim, Süleyman Nazif, Abdülhak Hamid,<br />

Yahya Kemâl, Mehmed Fuat Köprülü, Osman Turan,<br />

Mithat Cemal, Hüseyin Vassaf, Ahmet Hamdi Tanpınar,<br />

Hasan Âli Yücel, Mükrimin Halil Yinanç, Alaaddin Yavaşça,<br />

Faruk Kadri Timurtaş ve Hamid Aytaç’tır.<br />

Pek çoğu döneminin kuvvetli kalemşörlerinden olan<br />

müdavimler hatıralarında veya yazdıkları çeşitli yazılarda<br />

Darülkemâl’i anlatmaktadırlar. Kimi, bu kültür meclisine<br />

katıldığı ilk gecenin kendi ruh âleminde bıraktığı izleri<br />

anlatırken, kimi de hanenin ve aynı zamanda meclisin<br />

sahibi Mahmud Kemâl Bey ile meclise katılanlar arasında<br />

geçen hadiselere değinir.<br />

Dillere destan bu konak günümüze ulaşmadığı gibi ne<br />

yazık ki konağı, özellikle de içini, gösteren bir fotoğrafı<br />

yahut tasviri de bulunmamaktadır. Ancak konağa giden,<br />

meşhur meclislere katılanların yazdıklarından bir konak<br />

tasviri çıkarmak mümkün olabilir.<br />

Darülkemâl’in Tasviri<br />

Beyazıt’tan Mercan’a inerken Mühürdar Emin Paşa Sokağı,<br />

13 numarada bulunan ve Mahmud Kemâl Bey’e babadan<br />

kalma 3 katlı kâgir Mühürdar Emin Paşa Konağı’na az ışıklı<br />

ve bol rutubetli bir avludan geçilip, camekânlı bir kapıdan<br />

girilirdi. Her basamağı eski bir<br />

ses veren merdivenlerden yukarı,<br />

ikinci kata çıkıp tam ortasında<br />

uzunca bir masanın<br />

bulunduğu sofaya ulaşılırdı.<br />

Bu sofadan muhtelif odalara<br />

girilirdi. Birinci kapı Mahmud<br />

Kemâl Bey’in çalışma odasıydı.<br />

Bu odanın pencereleri bahçeye<br />

bakardı. İkinci kapı ise pencereleri<br />

sokağa bakan ve hiç<br />

bir zaman açılmayan misafir<br />

odasına açılırdı. Sağda yatak<br />

odası, mutfak ve banyoya açılan<br />

kapılar mevcuttu. Üst katta<br />

ise Mahmud Kemâl Bey’in kütüphanesi<br />

bulunuyordu. Buraya<br />

Kemâl Bey’den başka kimse<br />

giremezdi.<br />

İrfan Serpen Yuva<br />

“İstanbul’un kendini ilme vermiş insanları<br />

arasında Darülkemâl ismini almış olan bu<br />

ev, üstat Mahmud Kemâl İnal’ın, daha doğrusu<br />

İbnülemin Mahmud Kemâl’in, bütün<br />

müştaklarına feyiz ve irfan serpen yuvasıdır.<br />

Darülkemâl artık üstadın evi olmaktan çıkmış,<br />

ilmî tetkikler yapan zümrenin hazine-i<br />

kemâli olmuştur. Her ilim düşkünü oraya<br />

gider, üstadın elini öper, orada bilmediğini<br />

öğrenir, kafasını yeni baştan kemâlât ile<br />

doldurarak çıkar. Darülkemâl nev’i şahsına<br />

münhasır bir üniversite, İbnülemin Mahmud<br />

Kemâl de bu üniversitenin nev’i şahsına<br />

münhasır rektörüdür.”<br />

“Muhibbi kadirşinas Taha Toros’a” imzalı bu fotoğrafta İbnülemin İstanbul Üniversitesi'ndeki<br />

jübilesinde, 1953 (Taha Toros arşivi, Şehir Üniversitesi)<br />

Konağın en meşhur bölümü misafir odasıydı. Sofadan<br />

misafir odasına girildiğinde kapının hemen yanında bir<br />

koltuk, onun yanında kırmızı kadifeyle kaplanmış bir kanepe<br />

bulunurdu. Odaya girer girmez karşıda çini bir soba<br />

vardı. Sofa, çalışma odası ve misafir odasının duvarları boş<br />

yer kalmamacasına Osmanlı devrinin meşhur hattatlarının<br />

elinden çıkmış kimi tezhipli, kimi ebrulu levhalar ile<br />

kaplıydı. Sanat eseri hüviyeti taşıyan sehpaların üzerleri<br />

de her biri yine sanat eseri olan antika eşyalar ile doluydu.<br />

Mahmud Kemâl Bey, tarihî eşyalar, antikalar ve yazma<br />

kitaplarla dolu konağıyla, onu Topkapı Sarayı ile kıyaslayacak<br />

kadar övünürdü.<br />

Hasan Âli Yücel<br />

Mahmud Kemâl Bey, misafir<br />

odasına girildiğinde kapının<br />

yanında bulunan kadifeyle<br />

kaplanmış kanepede oturur ve<br />

gelen misafirleri ilmi hüviyetleri,<br />

yaşları, dostlukları ve vefa<br />

derecelerine göre karşılardı.<br />

Sevmediklerine pek aldırış<br />

etmezken, sevdiklerine, özellikle<br />

uzaktan gelen dostlarına<br />

özel alaka gösterirdi. Mahmud<br />

Kemâl Bey misafirlerini, ilmî<br />

seviyeleri veya dostluk derecelerine<br />

göre kendince belirlediği<br />

yerlere oturturdu. Mesela<br />

meclise yeni katılmaya başlayanlar<br />

soba ile duvar arasındaki<br />

sandalyelere otururlardı.<br />

83

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!