20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

ŞEREFU’L-MEKÂN Bİ’L-MEKÎN / Rahşan TEKŞEN<br />

Dipnotlar<br />

1 Yılmaz Öztuna, Dede Efendi, Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, Ankara 1997, sf.62-108.<br />

2 Rauf Yektâ, Esâtiz-i Elhân, Evkaf-ı İslamiye<br />

Matbaası, İstanbul 1925, 3.Cüz, sf. 141-<br />

150.<br />

3 M. Fatih Salgar, Ölümünün Yüz Ellinci<br />

Yılında Dede Efendi, Ötüken, İstanbul<br />

1995, sf. 13-28.<br />

4 M. Fatih Salgar, Ölümünün Yüz Ellinci<br />

Yılında Dede Efendi, Ötüken, İstanbul<br />

1995, sf. 13-28.<br />

5 Yılmaz Öztuna, Dede Efendi, Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, Ankara 1997, sf.62-108.<br />

6 Rauf Yektâ, Esâtiz-i Elhân, Evkaf-ı İslamiye<br />

Matbaası, İstanbul 1925, 3.Cüz, sf. 174-<br />

175.<br />

7 Yılmaz Öztuna, Dede Efendi, Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, Ankara 1997, sf. 10-21.<br />

8 M. Fatih Salgar, Ölümünün Yüz Ellinci Yılında<br />

Dede Efendi, Ötüken, İstanbul 1995, sf.<br />

29-40.<br />

Dede Efendi'nin Cankurtaran'daki evi<br />

Tanımadığımız Meşhurlar<br />

(...) " Bilhassa Zekâi Dede bu çocukta<br />

parlak bir istikbal gördüğü<br />

için, meseleyi büyük Dede<br />

efendiye anlatıyor ve şu cevabı alıyor:<br />

— Bir gün getir de dinleyelim!.<br />

İşte bu suretle bestekâr Arif beyi<br />

Zekâi Dede de, büyük Dede<br />

efendiye tanıştırıyor. Bunun da<br />

nasıl olduğunu bestekâr Arif bey<br />

talebelerine ve yakınlarına bir<br />

kaç kere şu suretle anlatmıştır:<br />

— Zekâi Dede, beni İsmail Dedenin<br />

evine götürmek üzere annemden<br />

izin almış. Fakat bana nereye gideceğimizi<br />

hiç söylemedi. Kalktık.<br />

Sultanahmette Kabasakalda Dede<br />

efendinin konağına gittik. [Dede<br />

efendi için vaktile ihtifal yapılan konak].<br />

Hiç unutmam. Şöyle geniş bir avlu.<br />

Yatık, alçak basamaklı çifte merdivenlerde,<br />

limon gibi sarı, ince mısır<br />

hasırları... Sofalar da öyle. Devrin<br />

musiki ilâhları hep orada. Ben bir<br />

köşeye büzüldüm. Evvelâ düğün<br />

var zannetmiştim. Cemaatle namaz<br />

kılınınca kendi kendime: «Düğün<br />

olsa namaz kılınmaz!.» dedim. Nihayet<br />

tahta tablalarla yemek geldi.<br />

Yer sofraları kuruldu. Tahta kaşıklar,<br />

büyük bakır lengerlerle yemekler...<br />

Hepimiz yedik. Yemekten sonra:<br />

— Buyrunuz meşk odasına!.. dediler.<br />

Dede efendinin konağında büyük bir<br />

meşk odası vardı. Köşede yüksek bir<br />

minderde saz benizli kısa sakallı iyi<br />

yüzlü bir adam, Dede efendi oturuyordu,<br />

ötekiler, hepsi de sakallı sakallı,<br />

ihtiyar musikişinaslar Dede ile<br />

aralarında epey bir hürmet mesafesi<br />

bırakarak çok ileriye yere, saygılı tavırla<br />

diz çökmüşlerdi. Buradaki ak<br />

sakallı telâmizden, talebelerden en<br />

genci Zekâi Dede idi. Ve yaşının nispeten<br />

küçüklüğü dolayısile en başta<br />

oturuyordu ötekilerin yaşlarını bundan<br />

çıkarmak kabildir.<br />

Ak sakallı şakirtler başlar öne eğilmiş<br />

sükût içinde duruyorlar. Nihayet<br />

Zekâi Dede, büyük Dede efendiye:<br />

— Geçen hafta bahsettiğim Arif<br />

bendenizi getirdim efendim.. dedi.<br />

Büyük Dede efendi cevap verdi:<br />

— Öyleyse bize bir şey okumazlar<br />

mı?<br />

Ben fena halde sıkıldım. Ter içinde<br />

kaldım, Zekâi Dede kulağıma eğildi:<br />

— Oku oku.. diye mırıldandı.<br />

Ve bir ilahi okudum…” Hikâyenin<br />

buraya kadar olan kısmını Arif beyin<br />

talebelerine anlattğı şekilde tesbit<br />

edebiliyoruz.<br />

Küçük Arif, büyük musiki üstadının<br />

karşısında ilâhiyi okuyunca Dede<br />

efendi o kadar mütehassis oluyor ki o<br />

sakalları göbeklerinde büyük musiki<br />

üstatlarının en gerisinde olan Arife:<br />

— Gel, otur buraya oğlum!..<br />

sözlerile, minderde ve yanında<br />

yer gösteriyor. Ve işte o zaman<br />

meşhur sözünü söylüyor:<br />

— Bu çocuk hepimizi geçecektir!..<br />

Dede efendi bunun üzerine kendi çıraklarından<br />

Eyübî Mehmet efendiyi,<br />

Arif beye hoca tâyin ediyor. Yalnız<br />

Arif beyle Eyübî Mehmet efendinin<br />

sanat zevkleri pek kaynaşamıyor.<br />

Hikmet Feridun Es, Akşam gazetesi<br />

102

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!