20.01.2017 Views

YIL 2016 SAYI 26

1453_sayi_26_web

1453_sayi_26_web

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBUL<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

DERGİSİ<br />

SEZAİ KARAKOÇ’UN “HATIRALAR”INDA İSTANBUL KAHVELERİ / Cem SÖKMEN<br />

yansıyor oraya. Işığıyla, aydınlığıyla,<br />

aynalığıyla, loşluğuyla, gölgeleriyle,<br />

kabartmalarıyla. Kuruluşunu ve çok<br />

sonraları kapanışını gördüğümüz kahve.<br />

Sonra ona bir yazlık kısım eklendi.<br />

1962-1970 arasında geceleri genellikle<br />

oradaydık. 1965’e kadar yazları<br />

memuriyet dolayısıyla Anadolu’nun<br />

muhtelif yerlerine gittim. 1965’de Maliye<br />

Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü<br />

kontrolörlüğünden ayrıldım. Diriliş’in<br />

ikinci ve kesin doğuşu 1966’da<br />

oldu. Geceleri kıraathanedeydik. Evlerimiz<br />

elverişli değildi buluşmalara.<br />

Yazıhanelerimize gündüz gelenler çok<br />

sayıda değildiler. İşleri ve okulları dolayısıyla<br />

gündüz gelemeyenler gece<br />

Sezai Karakoç<br />

kahvede yanımıza geliyorlardı. Diriliş’in çıkışı kahvede bir<br />

esinti, dalgalanma doğururdu. Olaylar farklı ve çeşitli yorumlarıyla<br />

oraya yansırdı. Dergi kapandıktan bir süre sonra<br />

yazmaya başladığım Babıali’de Sabah Gazetesi daha geceden<br />

kıraathaneye gelirdi. Çok defa Sütun yazılarımı orada<br />

yazmıştım. Ve ordan götürür, matbaaya verirdik. Bütün<br />

bunlar gece olurdu. Ramazan geceleri, bu faaliyetlere bir<br />

bereket ufku ve sağnağı gibi tesir ederdi.” 6<br />

Sezai Karakoç’un tarihi yarımadadaki başka bir mekânı da<br />

Babıali ile Sirkeci’nin ortasında bulunan Meserret Kıraathanesi’dir.<br />

Meserret Kıraathanesi 1900’lerin başına dayanır.<br />

Meserret, Babıali’nin hem hükümet merkezi olarak hem de<br />

basın merkezi olarak bilindiği dönemlerin tanıdığıdır. Gazetelerin<br />

muhabirleri burada birbirleriyle haber alış-verişi<br />

yapar, haberleri konuşurlar. Sezai Karakoç Meserret’i en<br />

çok Necip Fazıl’la hatırlar. Hatıralar’ında en çok yer verdiği<br />

isimlerden biri olan Necip Fazıl’la yakınlığı 1950’lerin başına,<br />

Mülkiye yıllarına dayanır. Bu yıllarda Necip Fazıl Ankara’ya<br />

geldikçe başta Ulus’taki İstanbul Pastahanesi olmak üzere<br />

değişik mekânlarda görüşürler. Sezai Karakoç İstanbul’a gelince<br />

ilk uğradığı yerlerden biri yönetim yeri Babıali’de bulunan<br />

Necip Fazıl’a ait Büyük Doğu dergisidir. Karakoç, Necip<br />

Fazıl’la Meserret’te buluştuğu günleri şöyle anlatır: “Meserret<br />

Kıraathanesi zaman zaman uğradığım bir yerdi. Vaktiyle<br />

pek meşhur olan kahvenin eski özelliği pek kalmamıştı.<br />

Ayaküstü ya da kısaca uğranabilecek bir yerdi. Eskiden<br />

kalma büyük aynalar toz içindeydi. Ben espri olarak: ‘bu<br />

aynaların herhalde Meşrutiyet’ten bu yana tozu alınmamış.<br />

Acaba ne zaman temizlenecek bunlar?’ derdim.<br />

Necip Fazıl Bey’le de kısa süreli oturmalarımız olmuştu<br />

Meserret’te. Bir yazının provasını yapmak için falan. Kahveye<br />

bir dilsizler grubu devam ederdi. Bir masaya otururlar,<br />

elleriyle, kollarıyla müthiş bir sohbete dalarlardı. Arada<br />

bir de hep birlikte gülerlerdi. Kahvedekiler de dönüp bakardı.<br />

Hatta 27 Mayıs İhtilali’nden sonra Necip Fazıl Bey,<br />

bir günlük fıkrasının başlığını ‘Meserret’in<br />

Dilsizleri’ diye koymuştu. O dilsiz<br />

grubunu fevkalade tasvir ettikten<br />

sonra onların ihtilalin baskı havasında<br />

bile istedikleri gibi konuştuklarını<br />

ama bizim sustuğumuzu söylüyor ve<br />

yazısını şöyle bağlıyordu: ‘Onlar Meserret’in<br />

dilsizleri, bizse hürriyetin!’ 7<br />

Yazının başlarında Sezai Karakoç’un<br />

farklı çevrelerle olan beraberliklerinden<br />

bahsetmiştik. Beyazıt kahvelerinde<br />

ağırlıklı olarak Türkiye’deki<br />

muhafazakârlık birikimi içinde yer<br />

etmiş isimlerle bir araya gelen Sezai<br />

Karakoç’un bir de Mülkiye yıllarına<br />

dayanan dostlukları vardır. Şiir<br />

ve edebiyat merkezli bu çevrede daha sonra “50 kuşağı”<br />

olarak adlandırılacak isimlere rastlanır. Sezai Karakoç İstanbul’a<br />

geldikten sonra bu isimlerden bazılarıyla Aksaray’daki<br />

Bulvar Pastahanesi’nde görüşür. “İstanbul’a geldiğimde<br />

gerek liseden tanıdığım, gerek edebiyat alanındaki<br />

görüşüm sebebiyle beni tanıyan bazı gençler beni görmeye<br />

gelmişlerdi. Birkaç defa Aksaray’da Bulvar’da, Bulvar<br />

Çay Salonunda buluştuk. Adnan Özyalçıner, Kemal Özer,<br />

Onat Kutlar, Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer ve arkadaşlarıyla, bu<br />

gençler ki bizim hemen arkamızdan gelen kuşağı temsil<br />

ediyorlardı edebiyatta.” 8 Sezai Karakoç, bu kuşağın en bilinen<br />

isimlerden biri olan Cemal Süreya ile İstanbul’da görüşmeye<br />

devam eder. Bu görüşmelerin adresi genellikle<br />

Beyoğlu’ndaki Baylan Pastahanesi’dir. “Beyoğlu’nda Baylan<br />

Pastahanesi, şairlerin, yazarların uğradığı bir yerdi. Ben<br />

de oraya giderdim. Yazı ve şiirlerimi orda yazardım. Bazan<br />

da Cemal’le giderdik. Fazıl Hüsnü Dağlarca ve bazı gençler<br />

oraya gelirdi.” 9 Baylan Pastahanesi 50’li yıllarda Attila<br />

İlhan’ın müdavimi olduğu, Kemal Tahir’in zaman zaman<br />

gittiği bir mekândır. Sezai Karakoç anılarında Baylan’dan<br />

söz ederken bu pastanenin bir geleneğin parçasına oluşuna<br />

vurgu yapar: “Baylan, Tanzimatla başlayan Batı tipi<br />

kahve, pastahane sohbetlerinin yapıldığı sonuncu buluşma<br />

yeriydi edebiyatçılar için. Daha önceleri edebiyatçılar<br />

Löbon, Tokatlıyan vb. de buluşurlarmış.” 10 Baylan Pastanesi’nin<br />

1967’de kapandığı bilinmektedir. Sezai Karakoç<br />

1965’te memuriyetten ayrıldıktan sonra maddi açıdan<br />

sıkıntılı geçen günleri hatırlarken “Geceleri Marmara kahvesinde<br />

gündüzleri Baylan pastanesinde, evde ve sokakta<br />

geçen bu aylar üzüntü, düşünce, umutsuzluk ve hayal ayları<br />

oldu.” ifadesini kullanır. Bu sözlerden Sezai Karakoç’un<br />

İstanbul’a geldiği 1955’ten Baylan Pastanesi’nin kapandığı<br />

1967 yılına kadar bu mekâna devam ettiği anlaşılmaktadır.<br />

Sezai Karakoç’un Beyoğlu’nda Baylan’la beraber andığı<br />

bir diğer mekân da İstiklal caddesinin hemen girişinde<br />

bulunan Eftalikos Kahvesi’dir. Sait Faik’in bir hikayesine<br />

138

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!