21.04.2023 Views

Monarsi cagdan Anarsiye

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Monarşiden Anarşiye<br />

zamanı görmeyi umarlarken, O’nun tutuklandığını, kırbaçlandığını, hor görülerek çarmıha<br />

mahkum edildiğini gördüler. Öğrencilerin yüreği ne büyük bir ümitsizlik ve acıyla doldu!<br />

Mesih vaat edilen zamanda gelmişti. Kutsal Yazı bütün ayrıntılarıyla gerçekleşmişti.<br />

Tanrı’nın Sözü ve Ruhu, Oğul’un tanrısal görevine tanıklık ediyordu. Ancak öğrencilerin<br />

zihinleri kuşkuyla bulandı. İsa gerçekten Mesih olsaydı, böyle bir kedere ve hayal<br />

kırıklığına kapılacaklar mıydı? Mesih’in ölümü ve dirilişi arasında kalan Sept gününün<br />

ümitsiz saatlerinde onlara işkence eden soru işte buydu. “Halime sevinme, ey düşmanım!<br />

Düşsem de kalkarım. Karanlıkta kalsam bile Rab bana ışık olur.<br />

Rab’be karşı günah işlediğim için, O’nun öfkesine dayanmalıyım. Sonunda davamı<br />

savunup hakkımı alacak, beni ışığa çıkaracak, adaletini göreceğim... Karanlıkta ışık doğar<br />

doğrular için, lütfeden, sevecen, dürüst insanlar için... Körleri bilmedikleri yoldan<br />

getireceğim; bilmedikleri yollarda onlara kılavuz olacağım; karanlığı önlerinde ışık ve iğri<br />

yerleri düz edeceğim. Bu şeyleri yapacağım ve kendilerini bırakmayacağım” (Mika 7:8,9;<br />

Mezmurlar 112:4; İşaya 42:16).<br />

Öğrencilerin duyurduğu bildiri doğruydu; “Zaman doldu, Tanrı’nın Egemenliği yaklaştı.”<br />

‘Zamanın’ - Daniel 9’daki altmış dokuz haftanın - sonunda Mesih, Yahya tarafından vaftiz<br />

oldu ve Ruh tarafından meshedildi. ‘Tanrı’nın egemenliği’ onlara öğretil-diği gibi dünyasal<br />

bir imparatorluk değildi. Bu egemenlik, ‘bütün önderlerin Rab’be boyun eğip hizmet ettiği’<br />

sonsuz egemenlik de değildi (Daniel 7:27).<br />

‘Tanrı’nın egemenliği’ sözleri hem lütuf egemenliğini hem de yücelik egemenliğini ifade<br />

etmektedir. Elçi şöyle diyor: “Bu ne-denle merhamete ermek ve gerektiğinde bize yardım<br />

edecek lütfa kavuşmak için Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım” (İbraniler 4:16). Bir<br />

tahtın varlığı, bir egemenliğin varlığını gösterir. Mesih, ‘Göklerin Egemenliği’ terimini,<br />

insanların yüreklerinde lütfun işleyişini belirtmek için kullanmıştır. Yücelik tahtı ise,<br />

yüceliğin egemenliğini gösterir. (Matta 25:31,31). Bu egemenlik gelecekte gerçekleşecektir.<br />

Mesih’in ikinci gelişiyle başlayacaktır.<br />

Kurtarıcı can verirken, “Tamamlandı” diye bağırdığı zaman, Aden bahçesindeki günahlı<br />

çifte vaat edilen kurtuluş, gerçekleşmiş oldu. Daha önce Tanrı’nın vaadiyle var olan lütuf<br />

egemenliği kurulmuş oldu.<br />

Dolayısıyla - öğrencilerin ümitlerini yıkan - Mesih’in ölümü, aslında bu ümidin sonsuza<br />

dek yerine geleceğinin güvencesiydi. Onlarda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış olsa da<br />

inançlarının doğru olduğunun kanıtıydı. Onları çaresizlik içinde bırakan olay, aslında<br />

Tanrı’nın tüm çağlardaki bağlılarına ümidin kapısını aç-mıştı.<br />

Öğrencilerin İsa’ya duydukları saf altın sevgiye, bencilce hırslar karışmıştı. Gözlerini<br />

taht, taç ve yücelik bürümüştü. Yüreklerindeki gurur ve dünyasal yücelik açlığı,<br />

Kurtarıcı’nın, Egemenliğin gerçek doğasına ve yaklaşan ölümüne yönelik sözlerine kulak<br />

tıkamalarına neden oldu. Bu yanılgılar, onları düzeltecek olan gö-revle son buldu.<br />

134

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!