21.04.2023 Views

Monarsi cagdan Anarsiye

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Monarşiden Anarşiye<br />

Bölüm 6 — Ölümle yüzleşen iki Kahraman<br />

Kutsal Kitap dokuzuncu yüzyıla kadar Bohemya diline çevrilmişti. Tapınma toplantıları<br />

Bohemya halkının dilinde yapılıyordu. Ne var ki VII. Gregor, bu halkı köleleştirmeye<br />

kararlıydı. Bohemya dilinde tapınma toplantısı yapılmasını yasaklayan bir bildiri yayınlandı.<br />

Papa, ‘her şeye gücü yeten Tanrı’nın, tapınmanın bilinmeyen bir dilde yapılmasından<br />

hoşlandığını’ dile getirdi. Ancak Gökyüzü, kilisenin korunması için gerekeni sağlamıştı.<br />

Zulmün sürüklediği birçok imanlı (Valdensler ve Albijenler) Bohemya’ya geldiler. Gizlice<br />

ve gayretle çaba gösterdiler. Böylece gerçek iman korunmuş oldu.<br />

Bohemya’da Huss’dan önce kilisenin çürümüşlüğüne işaret eden başka insanlar vardı.<br />

Ancak hiyerarşinin korkuları uyandırılmış ve müjdeye karşı zulüm başlatılmıştı. Bir süre<br />

sonra Roma’ya ait tapınma biçimini bırakanların yakılacağı duyuruldu. Ama imanlılar.<br />

Tanrı yolunun zaferine bağlı kalmaya devam ettiler. Ölmekte olan bir imanlı şöyle<br />

peygamberlik etti: “Halkın içinden birisi çıkacak. Kılıcı da yetkisi de olmayacak. Ama ona<br />

karşı duramayacaklar.” Gerçekten de Roma’ya karşı tanıklık ederek ulusları harekete<br />

geçirecek olan birisi çıkmak üzereydi.<br />

John Huss’un mütevazı bir ailesi vardı ve babasının ölümüyle erken yaşta yetim kalmıştı.<br />

İmanlı olan annesi, en değerli varlığın Tanrı korkusu ve eğitim olduğunu düşünüyordu. Bu<br />

mirası oğluna da bırakmak için çaba gösterdi. Temel eğitimini bir taşra okulunda gören<br />

Huss, Prag’daki bir üniversite tarafından burslu olarak kabul edildi.<br />

Huss üniversitedeki hızlı gelişimi nedeniyle kısa zamanda fark edildi. Kibar ve cana<br />

yakın yapısı nedeniyle genel bir kabul gördü. Roma Kilisesinin içten bağlılarından biriydi<br />

ve kilisenin vaat ettiği ruhsal bereketleri içtenlikle arıyordu. Üniversitedeki çalışmaları<br />

bitince rahipliğe atıldı. Hızlı bir ilerleme gösterdiği için kralın sa-rayında görevlendirildi.<br />

Aynı zamanda üniversitede profesör oldu ve daha sonra rektörlüğe atandı. Burslu öğrenci,<br />

artık ülkesinin gururu haline gelmişti ve adı tüm Avrupa’da tanınıyordu.<br />

Daha sonra Huss’la çalışacak olan Jerome, ona İngiltere’den Wycliffe’in yazılarını<br />

getirdi. Wycliffe’in öğretişleriyle iman etmiş olan İngiltere kraliçesi bir Bohemya<br />

prensesiydi. Kraliçenin etkisiyle reformcunun işleri Bohemya’da oldukça yayılmıştı. Huss<br />

reformların yanında yer alan bir yaklaşım içindeydi. Kendisi o zamanlar bunu bilmiyordu,<br />

ama Roma’dan çok uzaklara çıkan bir yola girmişti.<br />

Huss’ı etkileyen iki resim<br />

O sıralarda İngiltere’den gelen iki yabancı vardı. Bu adamlar eğitimliydi; ışığı almışlar ve<br />

Prag’da yaymaya gelmişlerdi. Kısa sürede sesleri kısıldı, ama amaçlarına ulaşmak için<br />

başka bir çareye başvurdular. Vaiz oldukları gibi aynı zamanda sanatçıydılar. Bir halk<br />

meydanına gelerek iki resim yaptılar. Biri Mesih’in, ‘alçakgönüllü bir Kral’ olarak eşeğin<br />

üstünde Kudüs’e girişini temsil ediyordu (Matta 21:5). Mesih’in arkasından gelen<br />

36

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!