21.04.2023 Views

Monarsi cagdan Anarsiye

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Monarşiden Anarşiye<br />

Kalabalık kurulun üzerine derin bir sessizlik düştü. Sonra bir imparatorluk görevlisi<br />

kalkarak Luther’in yazılarına işaret etti. Reformcunun iki soruya yanıt vermesini istedi. Bu<br />

yazıların kendisinin olduğunu kabul ediyor muydu ve o yazılarda dile getirdiği<br />

düşüncelerden dönmüş müydü? Eserlerin adları okundu. Luther ilk soruya eserlerin<br />

kendisine ait olduğunu söyleyerek karşılık verdi. İkinci soruyu ise şöyle yanıtladı:<br />

“Düşünmeden cevap vermemeye özen göstermeliyim. Koşulların gerektirdiğinden azını ya<br />

da gerçeğin gerektirdiğinden fazlasını söylemeyeyim. Bu yüzden siz yüce İmparatordan tüm<br />

alçakgönüllülükle bana Tanrı’nın sözüne uygun bir yanıt vermem için fırsat tanımanızı arz<br />

ediyorum.”<br />

Luther hırslı ve içgüdüsel davranmadığına ilişkin kurulu ikna etti. Cesaretiyle ve ödün<br />

vermemesiyle tanınan bir kişinin böyle sakin ve öz denetimli davranması beklenmezdi. Ama<br />

böylece daha bilge ve saygın bir karşılık vermek için kendisini hazırlamış oldu.<br />

Ertesi gün, yanıtını vermeliydi. Bir süre içi bunaldı. Düşmanları zafer kazanacakmış gibi<br />

göründü. Çevresini sanki kara bulutlar sardı ve onu Tanrı’dan ayırdı. Can acısıyla<br />

parçalanan yüreğinin feryadını kendisini anlayabilecek tek kişi olan Tanrı’ya kaldırdı. “Her<br />

şeye gücü yeten sonsuz Tanrı” diye yalvardı, “eğer yalnızca bu dünyanın gücüne<br />

güveniyorsam, her şey bitti demektir... Son saatlerim geldi, mahkumiyetim ilan edildi... Ya<br />

Rab, dünyanın tüm bilgeliğine karşı bana yardım et... Bu senin yolundur... doğru ve sonsuz<br />

bir yoldur. Ya Rab, bana yardım et! Sadık ve değişmeyen Tanrı, hiçbir insana güvenemem...<br />

Sen beni bu iş için seçtin... Benim savunucum, kalkanım ve yüksek kulem olan sevgili İsa<br />

Mesih’in uğruna, yanımda dur.”<br />

Ne var ki Luther’in dehşete kapılmasına neden olan şey, kişisel acılar, işkence ya da<br />

ölüm korkusu değildi. O kendi yetersizliğini hissediyordu. Zayıflığı yüzünden gerçeğin<br />

yoluna tanıklık edememekten korkuyordu. Kendi güvenliği için değil, ama müjdenin zaferi<br />

için Tanrı’yla güreşti. Korkunç bir çaresizlikle Mesih’e yaslandı. Kurulun önünde tek başına<br />

durmayacaktı. İçi yeniden esenlikle doldu, Tanrı’nın Sözünü ulusların yöneticileri önünde<br />

yüceltme fırsatına kavuştuğu için sevinmeye başladı.<br />

Luther vereceği karşılık üzerinde düşünmüş, yazılarındaki metinleri gözden geçirmiş,<br />

Kutsal Yazıdan kendisini destekleyen kanıtlar bulmuştu. Sol eline Kutsal Kitap’ı alarak sağ<br />

elini göğe kaldırdı ve şöyle yemin etti: “Tanıklığım kanla mühürlense bile müjdeye sadık<br />

kalacağım ve imanımı özgürce açıklayacağım.”<br />

Luther yeniden kurulun önünde<br />

Kurula çıkarıldığında sakin ve huzurluydu; ama dünyanın yöneticileri önünde Tanrı’nın<br />

tanığı olarak cesur ve soyluydu. İmparatorluk görevlisi artık kararını bekliyordu.<br />

Yazdıklarından dönecek miydi? Luther sertliğe ya da hırsa başvurmadan alçakgönüllü bir<br />

tavırla yanıt verdi. Çekingen ve saygılı bir yaklaşımı vardı, ama kurulu şaşırtan bir güvene<br />

ve sevince sahipti.<br />

60

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!