21.04.2023 Views

Monarsi cagdan Anarsiye

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

Artık yerleşik ve doğal düzen buydu. Bir-kaç hafta geçmemişti ki yüzyıllardan beri böyleymiş gibi gelmeye başladı. Hele hele keskin dilli bir “Bayan Giyotin” vardı ki, zamanın başlangıcından beri buradaydı sanki. Giyotin konusunda bir sürü şaka yapılıyordu. Baş ağrılarınızı kökünden iyi ediyordu. Saçınızın ağarmasını engelli-yordu. Cildinize olağanüstü bir pembelik veriyordu. Sinek kaydı traş eden ulusal usturaydı. Kim Bayan Giyotin'i öpe-cek olsa, ufak bir pencereden bakıp, sepete hapşırıveriyordu! İnsan soyunun yeniden dirilişinin simgesiydi. Haç'tan daha çok önem taşıyordu. Göğüslerden haçlar çıkarılmış, yerlerine küçük giyotinler takılmıştı. Haç'ı yadsıyanlar Giyotin'e diz kırıyorlardı. Öyle çok kelle uçmuştu ki, toprak iğrenç bir kızıllıktaydı. Genç bir şeytan için düzenlenmiş bozyap gibiydi. Parçala-rına ayrılıyor, gerektiğinde de birleştiriliyordu. Gür sesleri susturuyor; güçlüleri perişan, iyisi ve güzeli yok ediyordu.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Monarşiden Anarşiye<br />

Bölüm 29 — Kötülüğün Kökeni<br />

Birçoklan kötülüklere ve kötülüklerin neden olduğu acılarla yıkımlara bakıyor, sonra da<br />

bilgelikte, güçte ve sevgide sınırsız olan Egemen Tanrı’nın bunlara nasıl izin verdiğini<br />

sorguluyor. Kuşkucu yaklaşımı temel alan kişiler, bu gerçeği mazeret olarak görüp Kutsal<br />

Yazının sözlerini reddediyor. Gelenekler ve yanlış yorumlar, Tanrı’nın karakterine, O’nun<br />

yönetiminin doğasına ve günahla savaşma ilkelerine ilişkin Kutsal Kitap öğretişini<br />

bulandırıyor.<br />

Günahın kökenini açıklamak, tıpkı onun varoluşu için bir neden belirtmek gibi<br />

olanaksızdır. Ancak Tanrı’nın adaletini ve iyiliğini tümüyle sergileyecek kadar bilgi<br />

edinmemiz için, günahın kökenine ve sonuna ilişkin yeterli bilgimiz vardır. Tanrı hiçbir<br />

şekilde günahın sorumlusu değildir; tanrısal lütfunu keyfi bir şekilde geri çekmemiştir;<br />

Tanrısal yönetimde isyana neden olacak herhangi bir kusur yoktur. Günah, varlığı için hiçbir<br />

neden verilemeyen davetsiz bir konuktur. Günah için mazeret bulmak, onu savunmak<br />

demektir. Eğer mazeret bulunabilseydi, zaten günah olmazdı. Günah, tanrısal yönetimin<br />

temelini oluşturan’ sevgi yasa-sıyla savaşmaktır.<br />

Kötülük evrene girmeden önce her yerde esenlik ve sevinç vardı. Tanrı’nın sevgisi<br />

kusursuz, O’na karşılık veren sevgi de koşulsuzdu. Tanrı’nın biricik Oğlu Mesih, sınırsız<br />

Baba’yla doğada, karakterde ve amaçta birdi. Tanrı’nın tüm amaçlarına ve tasarılarına ortak<br />

olan tek kişi O’ydu. “Nitekim, gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar,<br />

egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı” (Koloseliler 1:16).<br />

Tanrı yönetiminin temelinde sevgi yasası vardı. Yaratılmış olan tüm varlıklar sevgi<br />

yasasının doğruluk ilkelerine bağlıydı. Tanrı zor kullanarak boyun eğdirmekten<br />

hoşlanmadığı için kendisine gönüllü hizmet etmeleri için varlıklara özgür irade vermişti.<br />

Ancak bu özgürlüğü bozan bir kişi çıktı. Tanrı tarafından en çok onurlandırılan<br />

varlıklardan biri günahı başlattı. Lusifer, günaha düşmeden önce keruvların ilkiydi; kutsal<br />

ve lekesizdi. Tanrı, O’ndan şöyle söz ediyor: “Olgunluğun mührü, bilgelikle dolu, güzellikte<br />

tam olan sendin. Sen Aden’de, Tanrı’nın bahçesinde idin; sarı yakut, kırmızı akik, gök<br />

zümrüt, akik, yeşim, safir, kızıl yakut, zümrüt taşları ile kaplanmıştın. Sen meshedilmiş,<br />

gölge salan keruv idin. Seni ben diktim. Tanrı’nın kutsal dağı üzerinde idin; ateşten taşlar<br />

arasında geziyordun. Sende kötülük olduğu bulununcaya kadar yaratıldığın günden beri<br />

yollarında yetkindin... Senin yüreğin güzelliğinden ötürü yükseldi, parlaklığından ötürü<br />

bilgeliğini bozdun. Yüreğini Tanrı yüreği gibi yaptın.” “Kendi yüreğinde dedin: ‘Göklere<br />

çıkacağım, tahtımı Tanrı’nın yıldızları üzerine yükselteceğim. Bulutların yüksek yerleri<br />

üzerine çıkacağım, kendimi yüce Tanrı gibi yapacağım” (Hezekiel 28:12-17; 28:6; İşaya<br />

14:13,14).<br />

Tanrı’nın, Oğlunu nasıl onurlandırdığını gören baş melek, yalnızca Mesih’in sahip<br />

olabileceği güce özendi. Böylece gökyüzündeki uyum bozulmaya yüz tuttu. Benliğin<br />

192

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!