DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
107<br />
Deneme<br />
Az kalsın unutuyordum hocam:<br />
Eruv yetiştim<br />
tez gelecekmen.<br />
Sınıf arkadaşım Adnan Dovan’dan aktaracağım; bizler Lise 1’deyken kimya sınavını bekliyorduk,<br />
hazır olmadığımızı bilerek. Hocamız sınava gelemedi. Bizler, sınavdan kaytardığımız için sevindik<br />
önce, sonra üzüldük çünkü hocamız bir trafik kazasında komaya girmişti. Yurtiçi ve yurtdışı<br />
ameliyat ve tedavilerle dolu uzun bir araf döneminden sonra tekerlekli sandalyede hayatını en<br />
az 35 yıl daha sürdürdü, azimle, inatla, üreterek.<br />
1996 yılında yazdığım yukarıdaki bu inceleme, değerlendirme denememe bakıyorum da, balık<br />
simgesine, ele düşkünlüğümü, Türkiye’mizin çokkültürlü yapısını olumlayışına hayranlığımı dışa<br />
vurduğumu anlıyorum ve İstanbul’a taşındıktan sonra, onu sadece bir kez ziyaret edebilmiş olmaktan<br />
duyduğum utancı ve biriktirdiğim “keşkeleri” ben de ölene dek ağır bir yük gibi taşıyacağımı<br />
anlıyorum.<br />
Çünkü iyi bir öğrenciyim ben ve bana bir şeyler öğrettiklerine inandığım öğretmenlerimden bende<br />
bıraktıkları izleri, kendi öğrencilerime, çevremdeki herkese aktarma telaşım bundandır. Bu öğretmenlerim<br />
(ki ömürleri uzun olsun, Türkçe öğretmenimiz Aynur Doğruer de bu değerlerden biridir)<br />
ilk öğretmenim annem olmakla başlıyor ve hayatıma giren hemen herkesi kapsıyor. Ürettiklerimde<br />
onlardan izlere bir örnek daha vereyim: Yeşim hocam bir sohbetimizde, “Dünyada her şey<br />
silinebilir ama tuz kalacaktır; o NaCl kalır” demişti. Bir şarkıma, hayatımın yirmiden fazla yılına<br />
imzasını atan biricik bir dostum yazar Gülseren Tuğcu Karabulut (ki Yeşim hocayı benimle ve<br />
kuzeni Nemika Tuğcu ile ziyaret ederdi) için yazdığım “Nihavend Pembesi” adlı bestemde dışa<br />
vurarak kanıtlamışım, yeni yeni anlıyorum: “Aşkımız tuz gibi, zaman geçer, tuz kalır” diyerek ne<br />
demek istemişim. Hocamdan gelen bilgiyi yaratıcı etkinliklerde hayat içinde çoğaltmayı meziyet<br />
bilmişim.<br />
Her ölüm erken ölümdür. Yeşim hocamızın, beklenen gidişi de öylesine “birdenbire” bir gidiştir.<br />
Trafik kazasından sonra, dağılmış bir bedeni en az otuz beş yıl boyunca, o mah cemali melâike<br />
sınıfından annesinin (“Harem Kafe’deki Dengbej” başlıklı öyküm o annenin ölümünden mülhemdir)<br />
ve biricik oğlu Yusuf’un sayesinde, eşinin sarkomdan erken ölümüne karşın, yaşatabilmiş<br />
olması, sanata, aşka ve siyasi içerikli sohbetlerimizde dışa vurmaktan çekinmediği yaşam sevgisi<br />
ve Cumhuriyetçi kimliğinden kaynaklı azmi sayesinde gerçekleşmiştir.<br />
Cenazesinde, Fenerbahçe Camii avlusunda toplandığımız zaman, her biri altmış yaşının üzerindeki<br />
sınıf arkadaşları yanımıza geldi ve içlerinden bir tanesi biz öğrencilerine bakarak dedi ki: “Siz onun<br />
evlatları gibiydiniz, sizinle öyle gurur duyardı ki; Darüşşafaka’da öğretmenlik yapmış olmaktan<br />
hep kıvanç duydu. Felçli arabasında otururken ve o yetmiyormuş gibi kanserin her çeşidine bir