07.12.2012 Views

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

53<br />

Dosya<br />

anlaşılır bir olgudur. Özellikle Yahudi kökenli ve Bolşevik görüşlü – Dostoyevski ve Tolstoy gibi<br />

Rus yazarların dışında - yazarların yapıtları bu bağlamda hedef alınmıştır (Sauder 1983: 120).<br />

Yayın öncesi ve sonrası sansürün yanında kişi ve kuruluşların izlenmesi ve kapatılması için kimin,<br />

ne zaman, neyi yayımlayabileceği, basabileceği, yayabileceği ve okuyabileceğinin belirlendiği bir<br />

denetim mekanizmasının (agy: 154) oluşturulması yapıtların titizlikle izlendiğinin göstergelerinden<br />

biridir.<br />

Tarihte sansüre salt baskıcı ideolojiler ya da yönetimler başvurmamıştır. Aklın ve mantığın birçok<br />

alanda egemen olduğu, insanı eğitmenin toplumsa bir görev sayıldığı Aydınlanma döneminde bile<br />

sansür uygulamalarıyla karşılaşılmaktadır (Sauder 1983: 17). Bunun, insanın eğitilmesi, aklını kullanması<br />

ve bireyselleşmesinin önem kazandığı topluma yararlı bilgilerin sunulması gerektiğinin<br />

düşünüldüğünde bu dönemde bu anlayışa karşı olabilecek yayınların sansürlenerek yasaklanmasından<br />

kaynaklandığını söyleyebiliriz. (9). Almanya’nın dışında Fransa ve İngiltere gibi gelişmiş<br />

ülkelerde de sansür uygulamaları hiç kuşkusuz olmuştur. Özgürlüğün simgesi olan Fransız Devrimi’nde<br />

bile kitaplar yakılmıştır. Hatta 27. Temmuz 1798 tarihinde sarayın bahçesinde düzenlenen<br />

“Özgürlük Bayramı”nda kitaplar yakılmıştır (10) (agy: 16). Yine aynı yüzyıl İngiltere’sinde<br />

sansür uygulamalarıyla karşılaşmaktayız. Oxford Üniversitesi’ne bağlı bir sansür kurulunun<br />

kararıyla, Sauder’in de vurguladığı gibi, bir kütüphane oluşturabilecek sayıda, başta dini kitaplar<br />

sonraları ise daha çok siyasi kitaplar olmak üzere, yakılmıştır (agy: 16).<br />

Sansür ve çeviri ilişkisini irdelemeden önce, sansürün genel hatlarıyla tarihsel bir olgu olarak her<br />

dönem ve kültürde var olabileceğini/uygulanabileceğini belli sınırlar içerisinde göstermeye çalıştık.<br />

Ancak konunun anlaşılabilmesi için bazı soruları sormakta yarar vardır. Sözgelimi, sansür bir metne<br />

nasıl uygulanmaktadır? Sansürden kurtulmanın yolları var mıdır? Sansüre uğrayan bir yapıtın<br />

yazarı sansürden nasıl etkilenebilir? Okur, sansüre uğramış bir yapıta nasıl yaklaşmaktadır? Bütün<br />

bu soruları ve yanıtlarını bu çalışmada kapsamlı biçimde tartışmak olası değildir, ancak bu tür<br />

soruların, daha çok okurun kafasında çoğaltılması ve yanıtlanmasıyla sansür olgusu daha da somutluk<br />

kazanabilir anlaşılır kılınabilir. Çalışmanın başında da işaret edildiği gibi, yerel bir yapıtla<br />

bir çeviriye uygulanan sansür arasında ortak bazı nitelikler bulunmaktadır. Her şeyden önce,<br />

yazarın yabancı olması, özgün dilinin erek dilden farklı olması, kaynak metni etkileyen metin dışı<br />

etmenlerin farklı bir kültüre ait olması, son olarak farklı bir okura seslenilmesi kayna metne uygulanan<br />

sansürün çeviriye uygulanan sansürden bazı açılardan farklı olmasını sağlamaktadır. Her<br />

ikisinin de kendilerine göre oluşum koşulları ve gerekçeleri farklı olduğundan aralarında bazı<br />

ayrımların olması da kaçınılmazdır. Genel anlamda, kendi toplum ve kültürünün ürünü olan yapıtlar<br />

ve bu yapıtları yaratan yazarlar, çeviri yapan bir çevirmenin maruz kaldığı baskılardan daha<br />

ağır yaptırımlarla karşılaşmaktadır. Çünkü yazar, her şeyden önce toplumda bilinen/tanınan, belli<br />

bir okur kitlesi olan ve içerisinde yaşadığı toplumun koşullarını belli düzlemde okurlarıyla paylaşan<br />

biridir. Oysa çevirmen, ‘kendi’ kültürünün dışında oluşmuş olan, bu çerçevede, sosyo-kültürel,<br />

tarihsel bağlamda farklı değerleri yansıtan bir yapıtı kaynak dilden alarak okurları, dili, beklentileri<br />

farklı olan erek bir dile/kültüre ‘aktarmaktadır’. Sansürü uygulayan gücün/güçlerin birinci derecede<br />

kendisine yakın duran, daha doğrusu, içinde yaşadıkları toplumun bir üyesi olan çevirmenden<br />

daha çok yazara ve onun yapıtlarına karşı gelmeleri bu açıdan anlamlıdır. Özellikle de

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!