DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Söyleşi 38<br />
Dilin, dolayısıyla metinlerin kültürel çevreyle bağlantıları bilinir. Hem Türk hem de Alman<br />
toplumlarını, kültür ve edebiyatlarını yakından tanımanızın, çevirdiğiniz metinlerin metin-dışı<br />
bağlamlarını da bilmenizin size ne gibi katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?<br />
Anlamadığım bir şeyi çevirmenin ne kadar korkunç bir şey olduğunu ara sıra yaptığım belli bir tür<br />
teknik çeviride yaşıyorum. Tehlikeli sporların veya kumarın verdiği heyecana düşkün biri olsam<br />
herhalde zevk bile alırdım. Bunun karşı ucunda, tanımanın verdiği ve benim daha çok sevdiğim o<br />
huzurlu "aile" ortamı var. İki kültürü de yakından tanıdığımı söylüyorsunuz, ama bu tanışıklığın<br />
iyi bilmek olmadığını belirtmek isterim. Sadece neyin aşağı yukarı nerede olduğunu, kime neyi<br />
sorabileceğimi biliyorum, o da bana yetiyor. Bana çeviride asıl katkısı olduğunu düşündüğüm şey,<br />
bilmem değil, bildiğim veya bildiğim sandığım şeyden sık sık şüpheye kapılmam. Zaman varsa,<br />
araştırarak çevirmek gibisi yok.<br />
Süskind’den Kafka’ya, Handke’den Benjamin’e, Zweig’a ve Klaus Mann’a çok sayıda önemli<br />
yazarı dilimize kazandırdınız. Çeviri etkinliğinde, her yazar/eser için geçerli olabilecek, önceden<br />
belirlenmiş olan değişmez ilkeler, çeviri kuralları söz konusu edilemez. Ancak bu, çevirmenin<br />
metni istediği gibi yorumlayabileceği anlamına da gelmez. Bu bağlamda, bir iki örnekten yola<br />
çıkarak, hangi yazara/yapıta göre, ne gibi farklı çeviri stratejileri uyguladığınızı merak ediyorum.<br />
Ben stratejileri olan veya stratejileri olduğunu düşünen, varsa da farkında olan bir çevirmen<br />
değilim. Kafka’dan Handke’ye bütün yazarlara aynı stratejiyi uygulamak çeviriye James Last tadı<br />
verir. Ama belli sayıda, farklı stratejiler olabileceğini de sanmıyorum. En azından, böyle bir soyutlamayı<br />
benim aklım almıyor. Belki Çeviribilim yönünde ilerleseydim bu sorunuza derli toplu bir<br />
cevap verebilirdim. Benim için ne kadar metin varsa o kadar çok “strateji” var, hatta aynı metnin<br />
içinde bile değişen stratejiler var. Çevirmen kendi sesini edebiyat metninin sesinin önüne çıkarmaktan<br />
kaçınıyorsa zaten her sayfada değişen bir strateji izlemek, bu arada yerine göre daha az<br />
veya daha çok kendi yorumunu kullanmak zorunda kalacaktır. Ama böyle bir esneklik de zaten o<br />
tumturaklı ‘strateji’ kavramına aykırı düşer. Daha çok ‘taktik’ kavramıyla karşılanabilecek çözümler<br />
sözkonusudur. Veya olsa olsa, ‘işini yap, ortalıkta fazla görünme’ biçiminden bir antistrateji. Evet,<br />
iyi çevirmen, iyi bir hizmetçi olabilendir. İşini öyle yapmış, metni öyle hazırlamıştır ki, okur o metnin<br />
içinde sağa sola çarpmadan, ayağı takılmadan ilerler, metnin hedefine ulaşır ve bunu çevirmenin<br />
o hazırlığına borçlu olduğunu hissetmez bile. Yani adına strateji denebilirse, çevirmenin<br />
stratejisi, uşak olmayı öğrenip bundan gocunmamak, tersine, bu uşaklığı “Ik dien” bilinciyle taşıyabilmektir.<br />
Özgün Kafka metinleri, kimilerince felsefi, soğuk, duygusallıktan uzak ve coşkuyu göz ardı eden<br />
“kuru, matematiksel anlatım”a dayalı, “neredeyse tutanak tarzında” (Peter Kampits) bulunur.<br />
Bu bağlamda, Veysel Atayman, “Bizdeki Kafka çevirileri, özgün metinlerde olmayan bir devriklik,<br />
bir hareket, hatta biraz tat kazanmıştır,” der. Bu sava katılır mısınız? Siz, böyle bir kaygı taşıdınız<br />
mı, metinlerinin anlatım biçimine, sözdizimsel yapısına, temposuna bağlı kaldınız mı?<br />
Hayır, birincisi Kafka bana kesinlikle “felsefi, soğuk vs” gelmiyor. İkincisi, gene hayır; benim<br />
Türkçe’de Kafka’yı yaşayışım hiç Veysel’inki gibi olmadı. Bence Türkçe çevirileri, en azından benim