DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
121<br />
Çeviribilim<br />
meyebilirdi, yazarlar tarafından kişisel olarak, rastgele çizilmemiş olsalar ya da yazarlar sınırları<br />
hangi ölçütlere göre çizdiklerini açıkça belirtmiş olsalardı.<br />
Örneğin yazarlar arasında en sert eleştirileri yöneltenlerden biri olan Celal Üster, Yardımcı’yı<br />
“Perec’in “metnine dört bölüm eklemek”, “başlıkları değiştirmek” ve “Perec’in kitabını başka bir<br />
kitaba dönüştürmek”le (Üster 2006b) suçlar, çevirmenin “çevirdiği kitabın tek bir kelimesini<br />
değiştiremeyeceğini” (Üster 2006b) iddia ederken, konu yoruma ve özel bir çeviri türü olarak şiir<br />
çevirisine geldiğinde şunları söylüyordu:<br />
“Kimi kitapların çevirisi, belirli bir uyarlamayı gerektirebilir. Kimi çevirmenler de çevirdikleri yazara<br />
bir hayli müdahale ederek onu iyice ‘bizden’ kılarlar....Şiir çevirisinin ‘özgür’ bir yaklaşımı bir<br />
ölçüde kaldırdığını, dahası bazen kaçınılmaz kıldığını söyleyebilirim” (Üster 2006b, vurgu bana<br />
ait).<br />
Yani, kelimesi kelimesine ya da sadık çeviriyi savunan Üster’e göre, “kimi” kitapların çevirisi “belirli<br />
bir” uyarlamayı gerektiriyor, “özgür” bir yaklaşım “bazen” kaçınılmaz olabiliyordu. Benzer bir yaklaşım<br />
da Tahsin Yücel’in yazısında görülüyordu. Çağlar’ı 1453 tarihini kitaptan çıkarmakla eleştiren<br />
Yücel başka bir çeviri örneği için şu görüşleri dile getiriyordu:<br />
“Bir çevirmenin çevirdiği metne olabildiğince bağlı kalması gerekir... Hukuksal, politik nedenlerle<br />
yapılan çıkarmalar da oluyor ve bunun da bir kısmını anlamak gerekir. Hiç olmayacak bir şey<br />
değil. Örneğin 'Küçük Prens'te Atatürk ile ilgili hoş olmayan bir cümleyi çıkarıyor çevirmen, ben<br />
olsam ben de çıkarırdım doğrusu” (Atmaca içinde Yücel 2006, vurgu bana ait).<br />
Yani Yücel’e göre “sadakat” delinemeyecek bir kural değildi. “Sadakatsizliği” hoş görebileceğimiz<br />
“bir kısım” müdahaleler de olabilirdi. Tuncay Birkan’ın ortaya koyduğu yaklaşım ise sözünü ettiğim<br />
sınır sorunsalının en ilginç örneklerinden biri. Birkan şöyle diyordu:<br />
“Her iyi çevirmenin bir damgası vardır aslında. O damgayı örneğin bölümler ekleyerek, kitapta<br />
olmayan üslubu kitaba dayatarak fazla öne çıkarmak gayrimeşru şeylerdir. Çevirmenin asli sorumluluğu<br />
metine karşıdır ve bütün iyi çevirmenler bunun farkında olmak zorundadır. Elbette çevirmenin<br />
yaratıcı bir şahsiyet olduğunu gözden kaçırmamak şart. Dengeli ve ölçülü olmaya<br />
çalışmak gerekir. Bu soruşturmaya konu olan vakada ölçünün biraz kaçtığı görülüyor” (Atmaca<br />
içinde Birkan 2006, vurgu bana ait).<br />
Dikkat çekmeye çalıştığım bölümlerde görüldüğü üzere, kural koyucu bir çeviri üst-söylemini benimseyen<br />
yazarlar, aynı zamanda bir çelişki sergilemekten kaçınamıyor ve bu çelişki kendini en<br />
açık biçimde “sınırlardan” söz edildiği zaman gösteriyordu. Bu bölümde yazarlar aynı anda hem<br />
çevirmenin damgasından hem de bu damganın meşru sayılamayacak bir düzeyde kullanılmasından<br />
ya da hem çevirmenin yaratıcılığından hem de yaratıcılıkta ölçüyü kaçırmaktan bahsediyorlardı.<br />
Ancak “kimi”, “bazı” durumların tam olarak nasıl belirlendiği sorusu ile çevirmenin<br />
müdahalesinin ne zaman hoş görülebilir olacağı ve ne zaman bir ihlal teşkil edeceği herhangi bir<br />
açıklığa kavuşmuyordu. Bu bağlamdaki sınır sorunsalının önemli olmasının nedeni, bu sorunsalın,<br />
ilki lehine olmak üzere özgün ve çeviri arasındaki ikili karşıtlık ve çevirmenin karar-veren bir özne-