07.12.2012 Views

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

65<br />

Dosya<br />

Açık ve belli olmayan şeyse, mevcut iktidarın yaklaşım ve girişimlerinin ne tür yapılar ortaya çıkarabileceği.<br />

Siyasi iktidara gelmek için yeterli desteği ve gücü bulan bir çizginin, Türkiye’nin yerleşik<br />

iktidar yapılarını ve toplumun edilgenliğini kullanarak “milletin değerleri adına” toplum üzerinde<br />

yapabileceği şekillendirmeler doğaldır ki endişeleri artırıyor. Ama umalım ki verilecek tepkiler<br />

endişelere değil, toplumsal tarihsel koşulların sağduyuyla okunmasına dayansın.<br />

Kültür ve sanat alanına bakıldığında, siyaset alanıyla bu alanlar arasında bir koşutluk oluştuğu<br />

giderek daha fazla dikkat çekiyor. Burada da aynı çelişkili görünümle, ifade özgürlüğü alanına müdahaleler<br />

ve sansürcü uygulamalar yoğunlaşıyor. Önceki dönemlerde devlet erkinin ve hakim ideolojinin<br />

kaba yöntemlerle uygulandığı yasak ve baskılara kamuoyunda fazla tepki gelmez,<br />

tepkilerin esası bizzat bu uygulamalardan nasibini alan kesimlerden gelir ve marjinal olarak algılanırdı.<br />

Oysa bugün örneğin Ölüm Pornosu (C. Palahniuk, Ayrıntı Yayınları) kitabının yayıncısının<br />

ve çevirmeninin yargılanması medyada da alışılmadık bir ilgi görüyor ve toplumun farklı kesimlerine<br />

yayılan bir tepkiyle karşılanıyor. Elektroşok verilmiş gibi toplumu paralize eden 12 Eylül<br />

darbe dönemini bir kenara bırakalım, sonraki dönemlerde de kovuşturmaya uğrayan nice yayın<br />

ancak beraat ettikten sonra yayınlanabiliyordu ve okur kesiminin gündemine beraat kararından<br />

sonra girebiliyordu. Basın yasasında 80’li yıllardaki önceden izne tabi tutma yetkisine kıyasla, daha<br />

sonraları devreye giren uygulama biçimi olarak yayından sonra müdahale yöntemine geçilmesi<br />

bir iyileşmeydi. Bugün ise hüküm verilmediği sürece yayınlar okura ulaşmaya devam ediyor. Öte<br />

yandan toplumun yasaklamalara karşı daha tepkili ve duyarlı hale geldiğini gösteren çokça belirti<br />

de var. Aslında daha önceleri de varolan, ama özel alanda kalan tepkilerin bugün kendini ifade<br />

edecek alternatif medya mecraları bulmasının da bu görüntüde payı olsa gerek.<br />

Gerek mevzuattaki iyileştirmeler gerekse toplumsal duyarlılığın geldiği nokta bugün iktidar olmayı<br />

ve iktidarını baskılarla tahkim etmeyi eskiye kıyasla zorlaştırıyor. Bu zorluk nedeniyle olsa gerek,<br />

bugünkü baskıcı pratiklerin doğrudan birer yasaklama biçiminde uygulanmadığına, tersine<br />

demokrasi, insan hakları, çocukların manevi bakımdan korunması gibi meşrulaştırma araçları üzerinden<br />

gerekçeler yaratılma yoluna gidildiğine tanık oluyoruz.<br />

Müstehcenlik iddiasıyla açılan davalar, tam da bu dolambaçlı hareket tarzını yansıtıyor. Giderek<br />

bir mekanizma özelliği kazanan uygulama şöyle işliyor: Birileri rahatsız olduğu bir kitabı ihbar<br />

ediyor. “Müstehcen” yayını cezalandıran TCK’nin 226. maddesinde “Bu madde hükümleri, bilimsel<br />

eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve<br />

edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz” hükmü bulunduğu için doğrudan bir dava<br />

açılamıyor. Konu yetişkin olmayanları korumadan sorumlu “Muzır Kurulu”na iletiliyor. Onların<br />

atadığı bilirkişiler de kitaptan tek tek cümleler ve kelimeler alıntılayarak kitabın çocuklar için zararlı<br />

olduğu değerlendirmesini yapıyorlar ve de bu arada eserin sanatsal bir değeri olmadığına<br />

hükmediyorlar; ve konu oradan savcılığa ve sonra da mahkemeye ulaşıyor. Sadece yayının kısıtlanması<br />

yoluna gidilmeyip, yayıncı, yazar ve çevirmen ceza yasası kapsamında müstehcenlik sanığı<br />

haline geliyor. Bu işleyişte mevcut hukuk yapısının labirentleri içinden kendi sosyal-kültürel normlarını<br />

dayatmak isteyen kesimlerin buradan mahkumiyet çıkarmaları zor. Ancak bu mekanizma<br />

kullanılarak dava açılması bile bir baskı aracı olarak işlemeye başladı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!