DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
51<br />
Dosya<br />
olarak, ticari kaygılar taşıyan yayınevi kolay yoldan kendi kazancını da artırmış olur. Buradan da<br />
açıkça görüldüğü gibi, sansür aracılığıyla, denetime ve baskıya uğrayan kişi/kişiler ve kurumlar/kuruluşlar,<br />
toplumda düşünce ve görüşlerin yayılmasında belirgin biçimde aracılık eden daha çok<br />
yazılı ve sözlü kitle iletişim araçlarının yanında kitap basımıyla da uğraşan yayınevlerinde görev<br />
yapmaktadırlar.<br />
Sansür ve çeviri ilişkisini daha iyi anlayabilmek için öncelikle sansür kavramını açımlamak/irdelemek<br />
gerekir. Öte yandan, yazılı basında uygulanan sansürün yerel kültürdeki metinlerle birlikte<br />
çeviriyi de etkilediği tartışma götürmezdir. Bu saptamadan yola çıkarak, buraya kadar sansür<br />
konusunda söylenenlerin ve bundan sonra söylenecek olanların çeviri için de geçerli olduğunu<br />
rahatlıkla ileri sürülebiliriz. Yine de yerel ve çeviri metinlere uygulanan sansürün ve bunun<br />
sonuçlarının bazı açılardan birbirinden faklı niteliklere sahip olması beklenir. Çalışmamızda her<br />
ikisinin de hem ortak hem de farklı yönleri ele alınmaya çalışılacaktır. Ancak sansüre ilişkin<br />
kavramsal ve teknik sorgulamamıza başlamadan önce genel anlamda sansürün tarihçesine kısaca<br />
bakmakta yarar vardır. Çünkü çeviriler erek kültür dizgesinin bir parçası olduğundan, burada söz<br />
edeceğimiz konular çeviri olgusunu da ilgilendirmektedir.<br />
Sansürü belli bir dönemle sınırlamak ne derecede doğru değilse, sansürsüz bir dönemin olduğunu<br />
ileri sürmek de o kadar doğru bir yaklaşım değildir. İdeolojik anlamda farklı görüşlerin çatıştığı,<br />
iktidarların kendi görüşlerini meşru kılmak için farklı görüşleri kontrol altında tuttuğu, onları sınırlandırdığı<br />
her toplumda, her kültürde zaman zaman yazarlar/düşünürler sansürle karşılaşmışlardır.<br />
Bu çerçevede değerlendirildiğinde, kitaplara uygulanan ilk sansürün, kitapların tarihi kadar eski<br />
olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Seksenli yıllardan itibaren çeviriyi erek kültür ve okur odaklı bir bakış<br />
açısıyla değerlendiren betimleyici ve işlevsel çeviri kuramlarında, kaynak odaklı olan geleneksel<br />
yaklaşımın yerine çevirilerin erek yazın dizgesinin bir parçası olduğu görüşü egemen olmaya<br />
başlamıştır. Yerel yapıtlara uygulanan sansürün çeviri yapıtlarını da kapsamakla birlikte onları da<br />
etkilemesi bunu doğrulamaktadır. Bu nedenle, tarihsel ve teknik anlamda sansür kavramını daha<br />
geniş biçimde yorumlayıp ele almak gerektiği kanısındayız. Farklı dönemlerde yapıtlara uygulanan<br />
sansürü salt yerel yapıtlarla sınırlandırmak doğru değildir.<br />
Tarihsel koşullarla bağlantılı olarak kitaplara farklı sansür biçimlerinin uygulandığı bilinmektedir.<br />
Yasaklı kitapları, yırtma, suya atma, bir depoya kaldırma biçimleri arasında tarihte en sık başvurulan<br />
sansür uygulaması, kitapların yakılmasıdır. Kitabın bu yolla tamamen ortadan kaldırılması,<br />
simgesel anlamda düşüncelerin yakılıp bunun toplamda bir törene dönüştürme anlayışına dayanmaktadır.<br />
Özellikle 1933 yılında Nazi Almanya’sındaki kitap yakma olgusunu “Die Bücherverbrennung”<br />
(1983) adlı kitabında irdeleyen Gerhard Sauder, çalışmasında aynı zamanda kitap yakmanın<br />
tarihçesini ortaya koymaktadır. Sauder, kitapların yakılması uygulamasının izlerinin M.Ö. 221 tarihinde<br />
Çin’de Shih-huang Hanedanı döneminde bulunabileceğini dile getirmektedir. Her ne kadar<br />
Antik Yunan’da sansür nedeniyle kitapların yakılması sayıca azsa da, Protagoras’ın kitapları Tanrı’nın<br />
varlığını sorguladığından Atina’da yakılmıştır. Roma’da ise siyasal nedenlerden dolayı,<br />
büyücülerin ve onların kitapları yasaklanmış ya da yakılmıştır. Özellikle savaş ve kötü geçen<br />
dönemlerde sansür uygulamalarının yoğunlaştığı görülmektedir (Sauder 1983: 9-10). Bizans İm-