DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Çeviribilim 122<br />
uzman olarak algılanmaması konularıyla doğrudan bağlantılı olması.<br />
Çeviri-Yorum<br />
Bir yandan çevirmenlerin özgün esere her türlü müdahalesini mahkûm edip, aynı zamanda müdahalenin<br />
içinde ya da dışında hoş görülebileceği ya da görülemeyeceği sınırlar konusunda netlik<br />
sergileyemeyen söz konusu çeviri söylemi, anlamın sabit olabilirliğini ima ettiği ölçüde özcü bir<br />
dildir. Anlamın sabit olamayacağını, her gösterilenin aynı zamanda bir gösteren olduğunu söyleyen<br />
Jacques Derrida’ya göre, anlamın eksiksiz aktarımına, mutlak çevrilebilirliğe duyulan inancın<br />
temelinde “çoksesliliği bastırma” (master plurivocality) arzusu yatar (Derrida 1981: 20, 1985:<br />
120). Bu arzunun da çevirmenleri, anlamın tek sahibi olarak görülen yazarın metnine, yani özgün<br />
metne müdahale, yani haksızlık etmekle suçlayan; özgün metnin anlamının sadece kendi anladığı<br />
gibi olduğunu varsayıp yoruma alan bırakmayan; ama aynı zamanda, büyük “suç” sayılan yorumun/müdahalenin<br />
kimi zaman da hoş görülebilir olduğunu dile getiren bir söylemde güçlü<br />
biçimde yankılandığını iddia etmek yanlış olmaz sanırım.<br />
Yorum ya da çeviri sürecinde yorumun kaçınılmazlığı çeviri üst-söyleminin en tuzaklı konularından<br />
biri. Örneğin Tuncay Birkan çevirmeni “bağımlı yaratıcı” (Atmaca içinde Birkan 2006) olarak tanımlıyor.<br />
İlk bakışta çeviri edimine içkin karmaşayı yakalar gibi görünse de oldukça sorunlu bir tabir<br />
bu aslında. Philip Lewis’in “saldırgan sadakat” (abusive fidelity) (Lewis 1995) tabirini akla getiriyor.<br />
Hemen arkasından da çevirmenin kaçınıl(a)maz yorumundan kaçmaya çalışırken Lewis’in önerdiği<br />
bu kavrama Rosemary Arrojo tarafından getirilen haklı eleştiriyi. Rosemary Arrojo Lewis’in önerdiği<br />
kavramın, aslında hâlâ katı bir sadakat anlayışı içerdiğini, Lewis’in, özgün metne saldırgan<br />
biçimde sadık kalmaya çalışan çevirmeninin aslında yine kendi özgün metin yorumuna sadık<br />
kalmakta olduğunu göz ardı ettiğini söylüyor. Arrojo’ya göre mutlak tekrarın (perfect repetition)<br />
imkânsızlığını kabul etmek, her çevirinin aslında bir “saldırı” (abuse), bir “sınır ihlali” (transgression)<br />
olduğunu da kabul etmek anlamına geliyor. (Arrojo 1995: 26-27). Yukarıda görüşlerini alıntıladığım<br />
yazarların da inanmak istediklerinin tam da bu mutlak tekrar olduğunu düşünüyorum.<br />
Ancak, sınır sorunsalı ile göstermeye çalıştığım gibi, mutlak tekrara duyulan inançla birlikte bunun<br />
imkânsızlığı da sızıveriyor söz konusu eleştirilerin satır aralarından. Bu imkânlılık ve imkânsızlık<br />
arasındaki denge bulunmaya çalışılırken eleştirilerin tutarlılığı sınır çizme aşamasında hepten yitiveriyor.<br />
Çevirmenin müdahalesini kabullenmek<br />
Rosemary Arrojo, postmodern bir dil ve özne yaklaşımı bağlamında hiçbir okumanın bir metni<br />
aynen tekrarlayamayacağının ya da korumayacağının kabul edilmesi halinde, çevirmenlerin, kartlar<br />
açık oynandığı sürece, yazarlık haklarını kullanma hakları olduğunu söyler (Arrojo 1997: 18).<br />
Arrojo’nun bu önemli cümlesini ilk okuduğumda şüpheye kapıldığımı, böyle bir yaklaşımın “her<br />
şeyin mubah” olacağı anlamına gelip gelmediğini, göreceliliğin kaygan zemininde kaybolmamıza<br />
yol açıp açmayacağını düşündüğümü hatırlıyorum. Şüphelerimin, Arrojo’nun önerdiğinin her şeyin<br />
mubah olmasından ziyade, zaten uygulamada var olmuş, olmakta ve olacak olanı tarif ettiğini<br />
fark ettiğimde silindiğini de. Kabul etsek de etmesek de, beğensek de beğenmesek de, çevirmenin