07.12.2012 Views

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

DOSYA: ÇEVİRİ VE SANSÜR Hazırlayan: Nurdan Cihanşümül Maral

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

123<br />

Çeviribilim<br />

müdahalesinin ya da yorumunun kaçınılmazlığı salt bir soyutlama değil, olmakta olan şeydir. Çıkış<br />

yolu ise kartların açık oynanmasıdır. Çevirmen, sadakat boyunduruğu altında rastgele ölçütlerle<br />

mahkûm edilmek yerine ne yaptığını bilen bir iletişim uzmanı olarak (Vermeer 2000) algılanmalı<br />

ve çevirmenden aldığı kararların hesabını vermesi, kartları açık oynaması beklenmelidir. Çevirmenlere<br />

yönelik bu talep ise, çevirmenlere, akıllarına eseni yapabilecekleri sınırsız bir özgürlük<br />

alanı açmamakta, tam tersine omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Celal Üster’in<br />

haklı çağrısına verebileceğim cevabın özü ise tam da bu noktadır: Konuya Çeviribilim çerçevesinde<br />

yaklaşan bir çeviri öğrencisi olarak, söz konusu iki çeviri vakasının yarattığı tartışmada beni asıl ilgilendiren<br />

çevirmenlerin kendilerini nasıl konumlandırdıkları, kendi çeviri uygulamalarını nasıl<br />

sahiplendikleri, başka bir deyişle çevirmenlerin ürettiği çeviri üst-söylemidir.<br />

Çevirmenlerin Söylemi<br />

Bu yazının amacı açısından, en kritik konu çevirmenlerin kendilerini çeviri sürecinde nerede ve<br />

nasıl konumlandırdıkları. Sayısal gereklilikler nedeniyle Perec’nin kitabından bir bölüm atıp, yerine<br />

yenilerini ekleyen Yardımcı kendi çeviri edimi konusunda şunları söylüyor:<br />

“Ben, çevirmenin özgürlüğünü en az düzeyde kullanmak, özgün metne hiç dokunmamak istedim...<br />

Kayboluş... aslına şaşılacak kadar sadık kalınarak yapılmış bir çeviridir” (Yardımcı 2006).<br />

Özgün metne kendi tespit ettiği gereklilikler doğrultusunda “müdahale etme” hakkını kullanmış<br />

bir çevirmen olarak Yardımcı’nın kendisini yargılayan söylemi aynen kullanıyor ve yeniden-üretiyor<br />

olması şaşırtıcı olduğu kadar ironik. Ayrıca özgürlük kullandığını, ama bunu “en az” düzeyde yaptığını<br />

söylerken Yardımcı’nın kendisi de yukarıda sözü edilen çelişkiye düşüyor ve özgürlüğü derecelendirmeye<br />

kalkıştığı noktada, yani hem özgürlük kullandığını hem de bunu belli sınırlar içinde<br />

yapmaya çalıştığını iddia ettiği noktada sınır sorunsalını yeniden-üretmiş oluyor. Tolkien’in kitabından<br />

1453 tarihini çıkaran Çağlar ise aldığı çeviri kararını açıklarken tam tersi bir tavır takınıyor:<br />

“O tarih okununca akla ilkönce İstanbul'un fethi geliyor. Çocuklar da bunu düşünecektir. Bu nedenle<br />

çıkarmayı uygun gördüm” (Çağlar in Yazıcıoğlu 2006).<br />

Yani Çağlar, erek kitleyi göz önünde bulundurarak yaptığı müdahalenin arkasında duruyor ve neyi<br />

neden uygun görmüş olduğunu açıkça belirtiyor. Bu müdahalede bulunup, açıkça sahiplenmeyebilirdi<br />

de.<br />

Bir çeviri öğrencisi olarak bu iki çeviri vakasına yaklaşımım ne çevirmenleri yargılamak ne de onları<br />

övmek şeklinde. Ancak, Yardımcı’yı, kendi müdahalesini, yorumunu, uzmanlığını ve emeğini son<br />

derece tartışmalı sadakat kavramına kurban ettiği, yazarlık hakkı kullandığı halde kullanmamış<br />

gibi davranmaya çalıştığı için eleştirebilirim. Diğer yandan, Çağlar’ı 1453’ü gösterdiği gerekçeyle<br />

metinden çıkardığı için alkışlamam ya da yargılamam. Ancak çevirmen olarak verdiği kararı açıkça<br />

belirtmesinin ve bu müdahalenin sorumluluğunu almasının ise bizleri, çevirmen kimliği, çevirmen-yazar,<br />

özgün-çeviri ikili karşıtlıkları ve çeviriden sadece sadakati anlayan geleneksel çeviri<br />

üst-söylemini yeniden düşünmeye teşvik etmesi açısından, üzerinde düşünülmesi gereken son<br />

derece önemli bir hamle olduğunu söyleyebilirim.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!