25.01.2017 Views

ibn-i Haldun - Mukaddime 2

ibn-i Haldun - Mukaddime

ibn-i Haldun - Mukaddime

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- IBN-I HALDÜN --<br />

772<br />

Ebu Nasr Farabi, bu madenlerin tek bir tür oldukları şeklindeki görüşüyle, onların<br />

birbirine dönüşmelerine imkan tanımış oluyor. Çünkü temelde aynı tür olan bu madenlerdeki<br />

sonradan ortaya çıkan özellikler, yapılacak işlemler ile değiştirilebileceği için,<br />

onların birbirine dönüşmeleri de mümkün olur. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında, ona<br />

göre kimya sanatı (yani madenlerin altına ve gümüşe dönüştürülmeleri) imkan dahilindedir<br />

ve kolay bir şeydir.<br />

lbn-i Sina ise bu maddelerin ayrı türler olduğu şeklindeki görüşüyle, bu sanatı inkar<br />

etmekte ve bunu imkansız görmektedir. Çünkü sanatla bir türün diğer bir türe çevrilmesi<br />

imkansızdır. Onları ancak bütün eşyanın yaratıcısı ve takdir edicisi olan Allah yaratır.<br />

Bir kere türlerin hakikatleri meçhuldür. Dolayısıyla onların sanat ile dönüştürülmeleri<br />

nasıl mümkün olabilir?<br />

Bu sanatın ileri gelenlerinden Tuğrai ise lbn-i Sina'nın bu sözünü yanlış bulmuş<br />

ve şöyle demiştir: "(Maddeleri birbirine dönüştürmek için) yapılacak işlemler, tür yaratmak<br />

değildir. Bu sadece maddeyi (başka bir türe) dönüşmeyi kabul etmeye hazırlamaktır.<br />

Türün ortaya çıkışı ise bu hazırlamadan sonra, onun yaratıcısının fiiliyle olacaktır.<br />

Tıpkı bir şeyin cilalananması ile ona nur (parlaklık) vermesi gibi. Onun için (türlerin)<br />

hakikatlerini bilmeye gerek yoktur:'<br />

Sonra şöyle diyor: "Türleri (ve hakikatleri) meçhul olduğu halde bazı canlıların<br />

yaratılmasını biliyoruz. Örneğin topraktan akrep ve kıldan yılan yaratılması gibi. Yine<br />

çiftçilerin zikrettikleri, ortadan kalktıklarında arıların buzağılardan, kamışların da hayvanların<br />

boynuzlarından yaratılması ve sonra da bunun şeker kamışını dönüştürülmesi<br />

gibi. Bu işlem toprağa dikilmiş boynuzun içine bal doldurulması suretiyle olur. Evet, bütün<br />

bunlar yapılabildikten sonra, aynı şey altın ve gümüş için yapılmasının önündeki engel<br />

ne? Bu iş için uygun olan madde, altın ve gümüşe dönüşüm kabiliyeti olan maddeye<br />

katılır. Sonra yapılacak işlemler ile dönüşüm yeteneği tamamlanıp gerçekleştirilir."<br />

Tuğrai'nin söylediklerinin anlamı bu. İbn-i Sina'ya cevap olarak söylediği bu sözler<br />

doğru. Ancak sadece Tuğrai ve İbn-i Sina'nın değil, kimyacıların tamamının iddialarının<br />

geçersiz olduğunu ve kimyanın (madenlerin altına ve gümüşe dönüştürülmesinin)<br />

imkansız olduğunu ortaya koyacak başka nokta vardır. Bilindiği gibi kimyacıların yaptıkları<br />

işlemin özeti şudur:<br />

(Dönüşüme yada dönüşümü sağlayacak) hazır ve uygun madde bulunduktan<br />

sonra, yapılan işlemler ile onun derecesi düşürülerek, (altına ve gümüşe dönüştürülecek<br />

olan) madeni cismin içindeki tabiatın hizasını getirilir. Bu işlem maddenin o cismin altına<br />

ve gümüşe dönüştürülmesine kadar devam eder. Dönüşümün en kısa zamanda gerçekleşmesi<br />

için, (madde ve cisimdeki) etkili olan ve etkilenen kuvvetler artırılır. Çünkü<br />

daha önce açıklandığı gibi, etkili kuvvetin artırılması onun daha kısa sürede etkili olmasını<br />

sağlar. Yine daha önce açıklandığı gibi, altının ortaya çıkması, güneşin büyük devri<br />

ile, yani 1080 yılın geçmesiyle gerçekleşir. Eğer dönüştürme işlemindeki söz konusu kuvvetler<br />

artırılırsa, bu süre zorunlu olarak kısalır.<br />

Veya kimyacılar başka bir metoda yönelerek, yapılacak işlemlerle (dönüşümü sağlayacak)<br />

söz konusu maddede bir mizaç ortaya çıkarmayı ve sanki onu bir maya özelliğine<br />

dönüştürmeyi hedeflerler. Böylece (mayanın, içine katıldığı şeyleri kendisine dönüş-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!