25.01.2017 Views

ibn-i Haldun - Mukaddime 2

ibn-i Haldun - Mukaddime

ibn-i Haldun - Mukaddime

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- IBN-I HALDÜN --<br />

786<br />

birini elde edememiş olmaktan dolayı) hayal kırıklığı kalır. Ama eğer düşünce bunlardan<br />

sadece biri üzerinde yoğunlaşırsa, onu tahsil etmek için bu daha uygun bir yol olur. Doğruya<br />

ulaştıran bütün eksikliklerden uzak olan yüce Allah'tır.<br />

Fasıl<br />

Ey öğrenci! Bil ki sana öğreniminde faydalı olacak bir armağan sunuyorum. Eğer<br />

onu kabul eder ve ona dört elle sarılırsan, büyük bir hazineye ve kıymetli bir sermayeye<br />

sahip olursun. Onu anlamana yardımcı olması için önce bir giriş sunuyorum: İnsan düşüncesi,<br />

özel bir tabiat olup, diğer yarattıkları gibi onu da Allah yaratmıştır. Düşünce,<br />

beynin orta boşluğunda, nefse ait bir hatmi (iç) hareket olup, bazen düzenli ve tertipli insan<br />

fiillerinin temeli ve başlangıç noktası, bazen de istenilen şeye yönelmek suretiyle, daha<br />

önce sahip olunmayan bir ilmin (o ilme sahip olmanın) temeli ve başlangıç noktası<br />

olur.<br />

Düşünce, yöneldiği şeyin olumlu ve olumsuz taraflarını tasavvur eder, bunlardan<br />

birini ister ve bir göz kırpışından daha hızlı bir sürede onun için, iki tarafı birleştiren bir<br />

"vasat" (orta, çevre) belirir. Eğer vasat birden fazla ise, diğerlerini de elde etmeye yönelir<br />

ve istediğine ulaşır. İşte insanı diğer canlılardan ayıran düşünsel tabiatın durumu budur.<br />

Sonra mantık sanatı, söz konusu teorik düşünsel tabiatın fiiline ilişkin bir durum<br />

olup, bu fiili, doğrusunu yanlışından ayırmak için niteler. Çünkü her ne kadar doğruluk,<br />

düşünsel tabiatın zatından olmasına rağmen, az da olsa onda, bir şeyin iki tarafının<br />

(olumlu ve olumsuz taraflarının) olduğunda farklı tasavvur edilmesinden veya meselelerin<br />

düzeni ve tertibi açısından şekillerin benzerliğinden kaynaklanan bazı yanlışlar ortaya<br />

çıkabiliyor. İşte böyle bir yanlışa düşüldüğünde mantık ona bu yanlıştan kurtulmak<br />

için yardım ediyor.<br />

O halde mantık, düşünsel tabiata yardımcı olan ve onun fiilinin sureti ile uyumlu<br />

bulunan, sınfil (tabii olmayan) bir durumdur. Ancak sınfil bir durum olduğu için çoğu<br />

zaman kendisine ihtiyaç duyulmaz. Bu yüzden varlıkları inceleyen büyük bilginlerin<br />

pek çoğunun, mantık ilmini kullanmadan, ilimlerdeki hedeflerini elde ettiklerine şahit<br />

oluyoruz. Özellikle de (yapılan ilmi araştırmalarda) sağlam bir niyet taşınıyor ve Allah'ın<br />

rahmeti gözetiliyorsa. Şüphesiz bu manaların en büyüğüdür. Bu bilginler (araştırmalarında),<br />

doğruluk üzere olan düşünsel tabiatı esas alırlar ve bu tabiat onları, Allah'ın onu<br />

yaratmış olduğu özelliğe uygun olarak, "vasat" a ve elde etmek istedikleri ilme ulaştırır.<br />

Bu sınfil durumun, yani mantık ilminin dışında, öğretimde giriş niteliğinde olan<br />

bir başka husus daha vardır. O da lafızları ve bu lafızların gerek yazılmak, gerek dil ile söylenmek<br />

suretiyle işaret ettiği zihinsel manaları bilmektir. Ey öğrneci! İşte bütün bu engelleri<br />

aşıp, istediğin düşünceye ulaşmak zorundasın.<br />

Bilmen gereken ilk husus yazılı sembollerin (yani yazılan harf ve kelimelerin),<br />

söylenen lafızlardan hangilerine işaret ettiğidir ve bu en kolay olanıdır. Sonra söylenen lafızların,<br />

istenen hangi manalara işaret ettiğidir. Sonra mantık sanatındaki bilinen kalıplara<br />

göre delil getirmek için manaların tertip edilmesindeki kurallardır. Sonra da düşüncedeki<br />

soyut manalardır ki, Allah'ın rahmeti ve bağışını dileyerek, düşünsel tabiat ile ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!