25.01.2017 Views

ibn-i Haldun - Mukaddime 2

ibn-i Haldun - Mukaddime

ibn-i Haldun - Mukaddime

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

MUKADDiME <br />

811<br />

aynı özellikte olsa da, işaret ettikleri anlamlar bakımından birbirinden farklıdır: "Zeyd<br />

ayaktadır:' "Şüphesiz Zeyd ayaktadır:' "Hiç şüphesiz Zeyd ayaktadır:' Birinci cümlede<br />

hiçbir tekid edatı yoktur. Bu üsluptaki cümle verilen haber yani örneğimizde Zeyd'in<br />

ayakta olup olmadığı konusunda fikir sahibi olmayan ve onun ayakta oluşunu tereddütle<br />

karşılamayan veya inkar da etmeyen kimselere söylenir. "Şüphesiz" (inne) ile tekid<br />

edilmiş ikinci cümle, verilen haber konusunda tereddütlü davranan kimselere söylenir.<br />

"Hiç şüphesiz" (inne ve lam) ile tekid edilmiş üçüncü cümle ise, verilen haberi inkar eden<br />

kimselere söylenir.<br />

İsimleri ma'rife edatı (belirlilik takısı)207 ile söyleyip söylememekte de bu tür anlam<br />

incelikleri vardır. Örneğin "bana adam (er-recul) geldi" cümlesindeki "er-recul" yerine<br />

ve yine aynı kişi için, belirlilik takısından soyutlanmış bir şekilde "reculun" kelimesi<br />

kullanılırsa, o kişi yüceltilmiş olur. Çünkü bu ifade ile, sanki hiç kimesenin ona denk olmadığı<br />

(ve onun kadril kıymetinin tam olarak bilinemeyeceği) söylenilmiş olur.<br />

Sonra cümleler haber cümleleri ve inşai cümleler şeklinde olur. Haber cümlelerinin<br />

(doğruluk veya yanlışlıkla nitelenmesini sağalayan) dış dünyadaki karşılıkları vardır.<br />

İnşai cümlelerin ise bu anlamda dış dünyada bir karşılığı yoktur. Talep cümleleri gibi.<br />

Bazen iki cümle arasında atıf edatları terk edilir, bazen de zikredilir. Eğer ikinci<br />

cümlenin i'rabta yeri varsa terk edilir. Bu durumda ikinci cümle, tıpkı tek bir kelimeymiş<br />

gibi, birinci cümlenin sıfatı, tekidi veya bedeli olur. Bunlar arasında ise atıf edatı olmaz.<br />

Eğer ikinci cümlenin i'rabta yeri yoksa, atıf edatları zikredilir.<br />

Yine sözün bazen uzun ve ayrıntılı bazen de kısa ve özlü söylenmesi gerekebilir.<br />

İşte halin gereklerine göre sözü bu esaslara uygun olarak söylemek gerekir.<br />

Bazen bir şey söylenir, ancak müfret bir kelimesi ise söylenenin bizzat kendisi değil,<br />

onun ayrılmaz bir özelliği kastedilir. Örneğin "Zeyd aslandır" sözündeki aslan ile,<br />

Zeyd'in gerçekten hakiki manasıyla aslan olduğu değil, bilakis (meşhur olduğu veya öyle<br />

kabul edildiği şekilde) aslanın ayrılmaz bir özelliği olan cesareti kastedilir. (Yani Zeyd<br />

aslandır, cümlesi ile Zeyd'in aslan gibi cesaretli olduğu ifade edilmek istenir). Buna "istiare"<br />

denir.<br />

Bazen de bir cümle ile, o cümlede söylenen şeyin gerektirdiği sonuç kastedilir. Örneğin<br />

"Zeyd'in külleri çoktur" sözü ile Zeyd'in gerçekten çok külleri olduğu değil, bu küllerin<br />

gereği ve sebebi olan cömertliği, misafirleri yedirip içirdiği kastedilir. Çünkü küllerin<br />

çok olması bunlardan kaynaklanır.2os Çünkü çok külü olmak, çok ateş yakmayı, çok<br />

ateş yakmak çok yemek pişirmeyi, çok yemek pişirmek çok misafir ağarlamayı ve dolayısıyla<br />

çok misafir ağarlamak da cömertliği ifade eder.<br />

207 Arapçadaki ma'rife edatı olan "El" takısı başına geldilii ismin bilinen, daha önce bahsi geçmiş bir şey olduQunu bildirir. Bu edatın<br />

Türkçe'de bir karşılıliı yoktur. (lngilizcedeki karşılıQı ise "lhe"dır). Örneğin "bir kitap gördüm" cümlesindeki kitap kelimesi<br />

Arapçada "el" takısından soyutlanmış olarak "kitilıen" şeklinde söylenir ve bununla söz konusu kitabın, konuşanlar arasında<br />

daha önce bahsi geçmemiş, bilinmeyen bir kitap olduQuna işaret edilir. Ama "kitabı gördüm" cümlesindeki kitap kelimesi ise.<br />

"El-kitab" şeklinde söylenir ve bununla da, görülen kitabın daha önce bahsi geçen ve bilinen bir kitap olduliuna işaret edilir.<br />

Ancak bu edat, asıl kullanımının dışında belagat açısından başka incelikler için de kullanılır. Nitekim buradaki örnek, genel kullanımıyla<br />

deOil. bu inceliklerden biriyle ilgilidir.<br />

208 Bu sonuca şu şekilde ulaşılır: Çok külü olmak, çok ateş yakmayı, çok ateş yakmak çok yemek pişirmeyi, çok yemek pişirmek<br />

çok misafir aQarlamayı ve dolayısıyla çok misafir aQarlamak da cömerUil)i ifade eder.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!