25.01.2017 Views

ibn-i Haldun - Mukaddime 2

ibn-i Haldun - Mukaddime

ibn-i Haldun - Mukaddime

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- MUKADDiME --<br />

833<br />

Şiir ve nesirden her birinin, kendine özgü olan bazı üslupları vardır ki, bunlar diğerine<br />

uymaz ve onda kullanılmaz. Örneğin nesih (şiirin başında sevgiliye olan aşkı vurgulamak<br />

ve sevgilinin güzelliğinden bahsetmek) şiir sanatına özgüdür. Hamd ve dua ederek<br />

başlamak ise hutbelere özgü bir üsluptur. Sonraki edipler, şiire özgü pek çok üslubu<br />

ve vezinleri nesirde de kullanmıştır. Nesri kafiyeli olarak söylemek ve. nesih ile başlamak<br />

gibi. Bu tür nesirler dikkatli bir şekilde incelendiğinde, aslında bunların şiir sanatı içine<br />

girdiğinde, veznin dışında aralarında bir fark olmadığı görülür.<br />

Sonraki katipler bu yönelişi sürdürmüşler, resmi hitaplar da dahil, nesri sadece bu<br />

üslupta icra etmişler ve serbest (mürsel) metodu unutulmaya terk etmişlerdir. Özellikle<br />

doğudaki katipler böyle yapmıştır. Evet, böylece kıt akıllı katipler tarafından resmi hitaplar<br />

da bu şekilde yapılır hale gelmiştir. Ancak belagat açısından bu hiç de doğru değildir.<br />

Çünkü bu üslupta (kafiyeyi tutturmak gibi bir çok şekli ve şiirsel ayrıntı göz önünde bulundurulacağı<br />

için}, hitap edilen ve hitap eden açısından, halin gerektirdiği belagat incelikleri<br />

kolayca uygulanamayacaktır.<br />

Bu yüzden resmi hitapların, şiir üsluplarının kullanıldığı kafiyeli nesirlerden arındırılması<br />

gerekir. Çünkü şiir üsluplarında aşktan bahsedilmesi, ciddiyetle şakanın birbirine<br />

karıştırılması, uzun uzun betimlemelerin yapılması, atasözlerinin zikredilmesi, teşbih<br />

ve istiarenin bolca kullanılması uygundur. Oysa resmi hitaplarda bunların kullanılmasını<br />

gerektiren bir zorunluluk yoktur. Diğer taraftan şiirsel sanatlar ve üsluplarla süslenmiş<br />

kafiyeli resmi hitaplar, hükümdarın büyüklüğü ile bağdaşmadığı gibi, halkı teşvik<br />

edilmesi veya korkutulması amacına da uygun değlidir.<br />

Resmi hitaplarda makbul ve övülecek olan, istisnalar dışında seci de yapılmadan,<br />

sözün tamamen serbest olarak söylenmesidir. Evet, bu tür hitaplar da esas olan, gereksiz<br />

yere şiirsel sanatları ve üslupları kullanma külfetine girmeden, sözü, her açıdan halin gereklerine<br />

uygun olarak söylemektir. Çünkü sözün söyleneceği haller değişiktir ve her halin<br />

gerektirdiği ayrı bir üslup vardır. Örneğin sözün ayrıntılı veya özlü, açıkça veya işaret<br />

yoluyla, kinayeli olarak ve veya istiare yapılarak söylenmesi gibi.<br />

Resmi hitapların bu şekilde, yani şiirsel üslupların kullanıldığı bir nesirle icra edilmesi<br />

ise yerilecek bir durumdur. Çağımızdaki katipleri buna sevk eden şey, dillerindeki<br />

yetersizlik (yani Arapçalarının yetersiz oluşu) ve sözü, halin gerektirdiği belagat inceliklerine<br />

göre söylemekten aciz oluşlarıdır. Onlar da bu eksikliklerini, sözü seci ve diğer sanatlarla<br />

süsleyerek kapatmaya çalışıyorlar.<br />

Çağımızda bu metodu esas alanların, hatta bütün sözlerinde aşırı derecede kullananların<br />

çoğu, doğudaki katipler ve şairlerdir. öyle ki, eğer bunlar sözü belagat açısından<br />

halin gereklerine uygun olarak söylemek ile cinaslı bir şekilde söylemek arasında tercih<br />

yapmak durumunda kalsalar cinaslı şekilde söylemeyi tercih ederler. Hatta sözü cinaslı<br />

söyleyebilmek için i'rabı bir kerana bırakırlar ve kelimelerin yapısını bozarlar. Bu hususlar<br />

üzerinde iyice düşünür ve araştırırsan, söylediklerimizin doğru olduğunu görürsün.<br />

Lütfu ve keremi ile doğruya ulaştıran Allah'tır ve O en iyi bilendir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!