01.06.2017 Views

bin-muhtesem-gunes

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Gülümsüyor. "Tabii senin aynlmak isteyeceğin zamana kadar. Genç bir erkeğe âşık olduğun, onunla<br />

evlenmek isteyeceğin güne kadar."<br />

401<br />

Mürree'den ayrıldıkları gün, Zalmay'ı avutmak mümkün değil. Kollarını Alyona'nın boynuna doluyor, bir türlü<br />

bırakmıyor.<br />

"Onları ayıramıyorum, Anne," diyor Azize.<br />

"Zalmay. Keçiyi yanımıza, otobüse alamayız," diyor Leyla bir kez daha.<br />

Sonunda, Tank oğlanın yanına diz çöküp Kabil'de tıpatıp Alyona'ya benzeyen bir keçi alacağına söz verince,<br />

Zalmay duraksayarak da olsa kollarını çözüyor.<br />

Sayid'le de gözü yaşlı bir vedalaşma yaşanıyor. Yolculuğun hayırlı olması için, kapının eşiğinde durup bir<br />

Kuran tutuyor, Tarık'a, Leyla ve çocuklara üç kez öptürüyor, sonra da altından geçmeleri için havaya<br />

kaldırıyor. Tarık'la birlikte bavulları arabanın bagajına koyuyorlar. Sayid onları gara götürüyor, kaldırım<br />

kenarında duruyor, sarsılarak hareket eden, uzaklaşan otobüsün arkasından el sallıyor.<br />

Leyla geriye doğru uzanıp arka camda giderek küçülen Sayid'e bakarken, kafasının içinde kuşkunun<br />

fısıldayan sesini duyuyor. Güvenli, huzurlu Mürree'den ayrılmakla aptallık mı ediyorlar? Ana-babasının,<br />

ağabeylerinin öldüğü, bomba dumanlarının yeni yeni dağıldığı ülkeye geri dönmekle?<br />

Sonra, belleğinin karanlık kıvrımlarından bir şiirin, Ba-bi'nin Kabil'e veda gazelinin iki dizesi yükseliyor:<br />

Bu kentin ne patisini aydınlatan ayları sayabilirsin,<br />

Ne de duvarlarının gerisine gizlenen <strong>bin</strong> muhteşem güneşi.<br />

Koltuğunda geriye yaslanıyor, yaşlan savuşturmak için gözlerini kırpıştınyor. Kabil onları bekliyor. Onlara<br />

gereksiniyor. Bu yuvaya dönüş yolculuğu, yapılacak tek doğru hareket.<br />

Ama önce, onu son bir vedalaşma bekliyor.<br />

** *<br />

402<br />

Afganistan'daki savaşlar Kabil, Herat ve Kandehar'ı bağlayan yollan mahvetmiş. Şimdi Herat'a ulaşmanın en<br />

kolay yolu, İran'daki Meşat'tan geçmek; orada yalnızca bir gece kalacaklar. Geceyi bir otelde geçiriyorlar,<br />

ertesi sabah başka bir otobüse <strong>bin</strong>iyorlar.<br />

Meşat kalabalık, capcanlı bir şehir. Leyla camdan, önünden kayan parkları, camileri, pelo kebap<br />

lokantalarını seyrediyor. Otobüs sekizinci Şii imam İmam Rıza türbesinin önünden geçerken, Leyla hepsi de<br />

kusursuzca, sevgiyle korunmuş ışıl ışıl çinilerini, minarelerini, görkemli, göz alıcı altın kubbesini daha iyi<br />

görebilmek için boynunu uzatıyor. Kendi ülkesindeki Buda'ları düşünüyor. Onlar şimdi, rüzgâr estiğinde<br />

Bamyan Vadisi'nde sağa sola uçuşan bir toz yığını.<br />

Otobüsle İran-Afganistan sınınna ulaşmak, yaklaşık on saat sürüyor. Arazi Afganistan'a yaklaştıkça, giderek<br />

ıssızlaşı-yor, çoraklaşıyor. Sının geçip Herat'a girmelerinin hemen ardından, bir Afgan mülteci kampına<br />

rastlıyorlar. Leyla için bu, san tozdan, kara çadırlardan ve oluklu demir levhadan yapılmış birkaç <strong>bin</strong>adan<br />

oluşan, boz bulanık bir leke. Yan koltuğa uzanıyor, Tank'ın elini tutuyor.<br />

Herat'ta caddelerin çoğu onanlmış, kenanna kokulu çamlar dikilmiş. Belediye parklan, inşaatı yan yanya<br />

tamamlanmış kütüphaneler, çekidüzen verilmiş avlular, yeni boyanmış <strong>bin</strong>alar var. Trafik ışıklan çalışıyor;<br />

Leyla'yı en çok şaşırtansa, elektriğin sürekli olması. Herat'ın feodal savaş lordu İsmail Han'ın, Afgan-İran<br />

sınınnda topladığı, hatın sayılır gümrük gelirleriyle kentin yeniden yapılanmasına katkı sağladığını duydu;<br />

Kabil ise bu paranın ona değil, merkezi hükümete ait olduğunu ileri sürmekte. Onlan Muvaffak Otel'e götüren<br />

403<br />

taksinin şoförü, İsmail Han'dan hem saygılı hem de korkulu bir ses tonuyla bahsediyor.<br />

Muvaffak'ta iki gece kalmak, birikmiş paralarının neredeyse beşte birine mal oluyor, ama Meşat'tan buraya<br />

uzun, yorucu bir yolculuk yaptılar, çocuklar bitkin düştü. Resepsiyondaki yaşlıca görevli, anahtarı verirken<br />

Tarık'a, Muvaffak'ın gazeteciler ve sivil toplum örgütü çalışanlarıyla dolup taştığını söylüyor.<br />

"Bin Ladin bir keresinde burada kalmıştı," diye övünüyor.<br />

Odada iki yatak var, bir de soğuk suyu akan bir banyo. Yatakların arasındaki duvarda, şair Hacı Abdullah<br />

Ensari'nin bir resmi asılı. Leyla pencereden bakınca aşağıdaki işlek, kalabalık caddeyi ve yolun karşısındaki<br />

parkı görebiliyor; soluk renkli, tuğla döşeli patikalar gür bitki örtüsünü, çiçek öbeklerini yarıyor. Televizyona<br />

alışmış olan çocuklar, odada televizyon olmadığını görünce hayal kırıklığına uğruyor. Ama az sonra uykuya<br />

dalıyorlar. Onların ardından, Leyla'yla Tank da yatağa seriliyor. Leyla erkeğin kollarında deliksiz bir uyku<br />

çekiyor, yalnızca bir kez, gece yansı, anımsayamadığı bir rüyadan uyanıyor.<br />

Ertesi sabah, çayla taze ekmek, ayva marmeladı ve haşlanmış yumurtadan oluşan kahvaltıdan sonra, Tank<br />

ona bir taksi buluyor.<br />

"Seninle gelmemi istemediğinden emin misin?" diye soruyor. Azize onun elinden tutmuş. Zalmay tutmamış,<br />

ama Tank'ın yanında duruyor, omzunu onun baldınna yaslamış.<br />

"Eminim."<br />

"Kaygılanıyorum."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!