Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
"Yemeği yapar, bulaşıkları yıkarım. Sen de çamaşırları, silip süpürmeyi halledersin. Kalanını sırayla yaparız.<br />
Bir şey daha. Arkadaşlığını istemiyorum. Eksik olsun! Tek isteğim, yalnız kalmak. Beni kendi halime bırak,<br />
ben de seni. Ancak böyle geçinip gidebiliriz. Kurallar böyle."<br />
Konuşması bittiğinde, yüreği deli gibi atıyordu, ağzı kurumuştu. Meryem daha önce hiç bu tarzda<br />
konuşmamış, arzusunu böylesine güçlü beyan etmemişti. Sergilediği tavra sevinmesi gerekirdi, fakat kızın<br />
gözlerinin yaşla dolduğunu, suratının düştüğünü görünce, bu patlamanın verdiği doyumu pek yavan, hatta<br />
nedense yanlış buldu.<br />
Gömlekleri kıza uzattı.<br />
"Bunian ainmriye koy, dolaba değil. Beyazları en üst çekmecede, gerisini ortada, çorapların yanında ister."<br />
Kız fincanı yere bıraktı, ellerini gömleklere uzam; avuçlar yukarı bakacak şekilde. "Bütün bunlar için çok<br />
üzgünüm," dedi, hırıltılı bir sesle.<br />
"İyi edersin," dedi Meryem. "Üzül zaten."<br />
231<br />
32 LEYLA<br />
Leyla bir toplantıyı anımsadı; yıllar önce, kendi evlerinde, Anne'nin iyi günlerinden birinde. Kadınlar bahçede<br />
oturmuş, Vecma'nın kendi bahçesinden toplayıp getirdiği duda-n yiyorlardı. Tombul dutlar beyaz ve<br />
pembeydi; bazılanysa koyu mor, tıpkı Vecma'nın burnundaki minik, çatlak damarlar gibi.<br />
"Oğlunun nasıl öldüğünü duydunuz mu?" dedi kadın, bir avuç dolusu dutu çökmüş ağzına iştahla<br />
tıkıştırırken.<br />
"Boğulmuştu, öyle değil mi?" dedi Nila, Citi'nin annesi. "Gharğa Nehri'ndeydi, galiba?"<br />
232<br />
Dışarıda, bülbüller neşeyle şakıyordu, arada bir, şarkıcılar hep birlikte havalanınca, Meryem bulutlan delip<br />
geçen ayı-şığının fosforlu mavisinde balkıyan kanadan görebiliyordu. Susuzluktan boğazı kurumuş olsa,<br />
karıncalanan ayaklarına iğneler batsa da kıpırdamadı; çok sonra, epeyce sonra parmağını yavaşça çekip<br />
bebeğin pençesinden kurtardı, ayağa kalktı.<br />
249<br />
34 LEYLA<br />
Bütün dünyevi zevkler içinde, Leyla için birincisi, Azi-ze'nin yanına yatmak, yüzünü bebeğinkine iyice, iri göz<br />
bebeklerinin genişleyip küçülüşünü izleyecek kadar yaklaştırmaktı. Parmağını Azize'nin nefis, ipeksi teninde,<br />
ellerinin gamzeli boğumlarında, dirseklerindeki tombul kat yerlerinde gezdirmeye bayılıyordu. Bazen Azize'yi<br />
göğsüne yaslıyor, yumuşak kafatasına fısıl fısıl, Tank hakkında, hiç tanıyamaya-cağı, yüzünü hiç<br />
göremeyeceği babası hakkında bilgiler veriyordu. Tarık'ın bulmaca çözme yeteneğini, hilekârlığını ve<br />
haylazlığını, nasıl kolayca gülüverdiğini fısıldadı.<br />
"Dünyanın en güzel kirpiklerine sahipti; seninkiler kadar sık. Sağlam bir çene, düzgün bir burun ve yuvarlak<br />
bir alın.<br />
250<br />
Ah, baban çok yakışıklıydı, Azize. Mükemmeldi. Tıpkı senin gibi, kusursuzdu."<br />
Ama erkeğin adını söylememeye dikkat ediyordu. Bazen Raşit'i, yüzünde son derece tuhaf bir anlamla Azize'ye<br />
bakarken yakalıyordu. Bir gece önce yatak odasında, yerde oturmuş ayağındaki nasırı keserken<br />
gelişigüzel bir tavırla, "Ee, ikinizin arasında ne vardı bakalım?" demişti. Leyla ona şaşkın şaşkın baktı;<br />
anlamamışçasına. "Leyla ile Mecnun. Sen ve şu yaklenga; topal. Aranızdaki neydi, ha?"<br />
"Arkadaşımdı," dedi Leyla, ses tonunu sabit tutmaya Özen göstererek. Bütün dikkatini, hazırlamakta olduğu<br />
biberona vermişti. "Bunu sen de biliyorsun."<br />
"Ben hiçbir şey bilmediğimi biliyorum." Raşit, kestiği deri parçalarını pencerenin çıkıntısına koydu, kendini<br />
yatağa attı. Yaylar tiz bir gıcırtıyla isyan etti. Bacaklarını ayırdı, kasığını kaşıdı. "Peki siz... arkada/ olarak hiç<br />
sının aştınız mı?" "Sının mı?"<br />
Adam neşeyle gülümsedi, fakat Leyla onun dik bakışlannı üzerinde hissedebiliyordu; soğuk, uyanık<br />
gözlerini. "Şimdi, bir bakalım... Eh, seni hiç öptü mü? Ya da elini uygunsuz bir yere götürmüştür belki?"<br />
Leyla, kızgınlık yansıttığını umduğu bir edayla yüzünü buruşturdu. Boğazının zonkladığını duyumsuyordu.<br />
"Benim için bir ağabey gibiydi."<br />
"İyi de, arkadaş mı ağabey mi? "İkisi de. O..." "Hangisiydi?" "İkisi birden."<br />
"Ama kız ve erkek kardeşler tuhaf yaratıklardır. Evet. Bazen bir ağabey pipisini kız kardeşine gösterebilir,<br />
mesela; kız da..."<br />
251<br />
"Midemi bulandınyorsun," dedi Leyla. "Aranızda bir şey yoktu, yani?" "Bu konudan söz etmek istemiyorum<br />
artık." Raşit başını yan yatırdı, dudaklarını büzüp başını salladı. "Millet konuşup duruyordu, biliyorsun. Gayet<br />
iyi anımsıyorum. İkiniz hakkında olmadık laflar ediyorlardı. Sense bir şey olmadığını söylüyorsun."<br />
Leyla kendini zorladı, onun gözlerinin içine baktı. Adam bu bakışları, gözünü bir kez olsun kırpmadan, öy le<br />
uzun bir süre, öyle eziyet edercesine hapsetti ki, Leyla'nın biberonu kuşatan eklemleri bembeyaz kesildi;<br />
açık vermemek için olanca iradesini kullanmaktaydı.