You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Yığın belli belirsiz kıpırdandı. Bir inilti saldı.<br />
"Anne, kalk. Saat üç oldu."<br />
125<br />
Bir inilti daha. Bir el kalka; denizaltının suyun yüzeyini yaran periskopu gibi; sonra indi. Örtü yığını bu kez<br />
biraz daha belirgin bir biçimde kımıldadı. Sonra, birer birer sıyrılan, kaldırılan, kat kat örtülerin hışırtısı. Anne<br />
yavaşça, aşama aşama cisimleşti: önce karışık saçlar, ardından beyaz, buruşturulmuş, ekşi yüz, ışığa karşı<br />
acıyla kısılmış gözler; sonra, karyolanın başucu tahtasını kavrayan bir el. O inleyerek, homurdanarak<br />
doğrulurken yere kayan çarşaflar. Anne başını kaldırıp kıza bakmak için kendini zorladı, ışık yüzünden irkildi,<br />
başı göğsüne düştü.<br />
"Okul nasıldı?" diye geveledi.<br />
Böylece, gösteri başlamış oldu. Âdet yerini bulsun diye sorulan sorular, baştan savma yanıdar. Her iki taraf<br />
da rol yapıyordu. Çoktan bıkılmış, eskimiş bir dansın coşkusuz, şevksiz çifti.<br />
"Okul iyiydi," dedi Leyla.<br />
"Yeni bir şey öğrendin mi?"<br />
"Her zamanki şeyler."<br />
"Yemek yedin mi?"<br />
"Yedim."<br />
"Güzel."<br />
Anne yine elini kaldırdı; bu kez pencereye doğru. Yüzü<br />
v<br />
buruştu, gözkapakları çırpındı. Sağ yanağı kızarmış, o taraftaki saçları kafasına yapışmıştı. "Başım ağrıyor."<br />
"Aspirin getireyim mi?"<br />
Anne şakaklarını ovdu. "Belki daha sonra. Baban geldi mi?"<br />
"Saat daha üç."<br />
"Ah. Doğru. Söylemiştin." Esnedi. "Rüya görüyordum," dedi, çarşafa sürtünen geceliğinin hışırtısını zar zor<br />
bastıran bir sesle. "Az önce, sen içeri girdiğinde. Ama anımsayamıyorum. Sana da oluyor mu?"<br />
126<br />
"Herkese olur, Anne."<br />
"Çok tuhaf."<br />
"Sen rüya görürken, oğlanın biri su tabancasıyla saçlarıma çiş püskürttü."<br />
"Ne püskürttü? Ne dedin? Anlayamadım."<br />
"Çiş. Sidik."<br />
"Bu... bu korkunç bir şey. Tanrım. Çok üzüldüm. Zavallıcık. Sabah ilk iş onunla konuşurum. Ya da annesiyle.<br />
Evet, böylesi daha iyi olur."<br />
"Kim olduğunu söylemedim ki daha."<br />
"Şey, evet, kimdi?"<br />
"Boş ver."<br />
"Kızgınsın."<br />
"Hani beni almaya gelecektin?"<br />
"Ya," dedi Anne kısık, çatlak bir sesle. Leyla bunun bir soru olup olmadığını anlayamamıştı. Anne saçından<br />
birkaç tel kopardı. Leyla'nın bir türlü çözemediği sırlardan biriydi bu; Anne böyle saçlannı yolup durduğu<br />
halde, nasıl oluyor da cascavlak kel kalmıyordu? "Şeyden ne haber... şu arkadaşından, hah Tarık'tan? Evet,<br />
o ne yapıyor?"<br />
"Bir haftadır burada değil."<br />
"Ah." Anne burnundan derin bir soluk aldı. "Yıkandın mı?"<br />
"Evet."<br />
"Temizlendin, yani?" Yorgun gözlerini pencereye çevirdi. "Sen temizsin, her şey yolunda."<br />
Leyla doğruldu. "Gidip ödevlerimi yapayım."<br />
"Elbette. Çıkmadan şu perdeleri kapasana, birtanem," dedi annesi, giderek hafifleyen bir sesle. Çoktan<br />
örtülerin altına gömülmüştü bile.<br />
Leyla perdeye uzanırken, bir arabanın,, arkasında bir toz bulutu bırakarak uzaklaştığını gördü. Herat plakalı,<br />
mavi<br />
127<br />
Benz'di; nihayet gidiyordu. Arka camı güneşte panldayan arabayı, köşeyi dönüp gözden kaybolana kadar<br />
izledi.<br />
"Yarın unutmam," diyordu annesi, arkasından. "Söz veriyorum."<br />
"Dün de böyle demiştin."<br />
"Bilmiyorsun, Leyla."<br />
"Neyi?" Kız hızla döndü, annesinin karşısına geçti. "Neyi bilmiyorum?"