01.06.2017 Views

bin-muhtesem-gunes

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

"Bir parti.vereceğiz," diye duyurdu.<br />

Davet etmesi için Leyla'yı komşulara gönderdi. "Yarın öğlen büyük bir ziyafet vereceğimizi söyle!"<br />

Mutfakta durdu, elleri kalçalannda, etrafına bakındı, dert yanarcasına söylendi: "Mutfağımı ne hale<br />

getirmişsin, Leyla? Vıyy. Her şeyin yeri değişmiş."<br />

. Tavalan, tencereleri sağa sola oynatmaya, abartılı, gösterişçi hareketlerle düzenlemeye başladı; arak geri<br />

döndüğüne göre, eşyalannı yeniden sahipleniyor, arazisinin sınırlarını be-lirliyordu sanki. Leyla onun<br />

ayağının altından çekildi. En iyisi buydu. Anne böyle aşın zindelik hallerine girdiğinde, en az öfke<br />

krizlerindeki kadar laf dinlemez, inatçı biri olup çıkardı. Dinmek bilmez bir enerjiyle, yemek pişirmeye<br />

koyuldu: kuru fasulyeli, dereodu «/ çorbası, köfte, bol yoğurdu, üzerine nane serpilmiş, dumanı tüten mantı.<br />

"Kaşlannı alıyorsun," dedi, mutfak tezgâhına koyduğu kocaman, bez pirinç torbasını açarken.<br />

"Azıcık."<br />

Torbadaki pirinci büyük, siyah tenceredeki suya döktü. Kollarını sıvadı, kanştırmaya başladı.<br />

"Tank nasü?"<br />

"Babası çok hastalandı," dedi Leyla.<br />

"Şimdi kaç yaşında o?"<br />

"Bilmiyorum. Altmış küsur herhalde."<br />

"Tank'ı kastetmiştim."<br />

"Ah. On altı."<br />

"Tatlı bir çocuk. Öyle değil mi?"<br />

Leyla omuz silkti.<br />

165<br />

"Aslında, artık çocuk da sayılmaz tabii... On altı. Neredeyse erkek olmuş. Öyle değil mi?"<br />

"Lafı nereye getirmeye çalışıyorsun, Anne?"<br />

"Hiçbir yere," dedi Anne masumca gülümseyerek. "Hiçbir yere. Yalnızca sen... Ah, boş ver. Söylemesem<br />

daha iyi."<br />

"Ama söylemek 4stiyorsun," dedi, bu dolambaçlı, oyunbaz dokundurmalara sinirlenen Leyla.<br />

"Pekâlâ." Anne ellerini tencerenin kenarına dayadı. Leyla bu "pekâlâ"nın söyleniş biçiminde, ellerin<br />

kavuşturuluşunda doğal olmayan, neredeyse prova edilmiş bir eda sezdi. Arkasından bir söylevin geleceği<br />

belliydi.<br />

"İki küçük çocukken düşüp kalkmanız başkaydı. Hiçbir zararı yoktu. Sevimliydi. Oysa şimdi. Şimdi. Sutyen<br />

taktığını fark ettim, Leyla."<br />

Leyla afalladı; hazırlıksız yakalanmıştı.<br />

"Bu arada, bana sutyenden bahsedebilirdin." Üstünlüğü ele geçirdiğini hisseden Anne, bastırdı. "Hiç haberim<br />

olmadı. Söylememene üzüldüm. Neyse, konumuz sutyen değil. Konu senle Tank. O bit delikanlı, biliyorsun,<br />

dolayısıyla itibarını düşünmek zorunda değil. Ama sen? Bir kızın, özellikle de senin kadar güzel bir kızın<br />

şerefi, itibarı çok hassas bir şeydir, Leyla. Avuçlarında tuttuğun bir sığırcık gibi. Elini azıcık gevşetsen, uçup<br />

gider."<br />

"İyi de, senin bütün o duvar atlamalarından, Babi'yle meyve bahçelerinde gizlenmelerinden ne haber?" dedi<br />

Leyla, kendini böyle çabucak toparlamaktan gayet hoşnut.<br />

"Biz kuzendik. Ve evlendik. Bu oğlan sana evlenme teklif etti mi, peki?"<br />

"O bir arkadaş. Bir refik. Aramızda öyle bir şey yok." Kızın sesi, kendini savunur gibi çıkıyordu; pek inandırıcı<br />

da değildi. "Benim için bir ağabey gibi," diye ekledi, son derece yanlış bir taktikle. Der demez de hata<br />

yaptığını anladı; bunun<br />

166<br />

için Anne'nin yüzünden geçen bulutu, kararan yüz hadannı bile görmesine gerek kalmamıştı.<br />

"Kesinlikle değil" dedi Anne, dümdüz bir sesle. "O tek bacaklı marangoz çocuğunu ağabeylerinle bir<br />

tutamazsın. Ağabeylerinle hip kimseyi kıyaslayamazsın."<br />

"Öyle demedim... Amacım bu değildi."<br />

Anne burnundan derin bir soluk aldı, dişlerini sıktı.<br />

"Her neyse," diyerek konuya döndü, ama birkaç dakika önceki cilveli neşesinden eser kalmamıştı, "benim<br />

söylemeye çalıştığım şey, dikkatli olmazsan milletin ağzına laf vermiş olursun."<br />

Leyla bir şey söylemek üzere ağzını açtı. Aslında Anne haksız değildi. Tarık'la birlikte sokaklarda masumca,<br />

gönüllerince koşturma günlerinin sona erdiğini kendisi de biliyordu. Bir süredir, ikisi ortalığa, insan içine<br />

çıktıklarında yeni, tuhaf bir duyguya kapılıyordu zaten. Bakıldığını, incelendiğini, fisıldanıldığını algılamak;<br />

Leyla'nın daha önce hiç hissetmediği bu farkındalık, tedirgin ediciydi. Aslında, şimdi de hissetmezdi belki,<br />

eğer şu önemli olgu olmasaydı: Leyla Tarık'a âşık olmuştu. Umutsuzca, çılgınca. O yakınlardayken, ne<br />

yapsa kafasma üşüşen rezilce düşüncelere engel olamıyordu. Delikanlının onunkine dolanmış çıplak, sınm<br />

gibi bedeni, örneğin. Geceleri yatağında yatarken, gözünün önünde onu göbeğinden öpen Tarık'ın imgesi<br />

beliriyordu; oğlanın kalçalarının yumuşaklığına, boynunda, göğsünde, sırtında ve daha aşağılarda gezinen<br />

parmaklarının uyandırdığı duygulara şaşıyordu. Onu bu tarzda düşününce, derin bir suçluluk duyuyor, ama

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!