01.06.2017 Views

bin-muhtesem-gunes

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

"Şuna bakın!" dedi Leyla.<br />

Babi gülümsedi.<br />

Aşağıdaki Bamyan Vadisi gümrah, yemyeşil ekili arazilerle kaplıydı. Babi bunlann, sonbaharda ekilip yazın<br />

biçilen buğdayla kaba yonca olduğunu söyledi; patates de vardı. Birbirinden kavak ağaçlarıyla ayrılan<br />

tarlaları dereler, sulama kanalları kesiyordu; bunlann kıyısına çömelmiş çamaşır yıkayan kadınlar küçücük<br />

karaltılardı. Babi meyilli yüzeyleri, bayırları kaplayan arpa, çeltik tarlalarını gösterdi. Sonbahardı,<br />

151<br />

Leyla çamur tuğlalı evlerin damlarına kuruması için tahıl seren insanların parlak renkli gömleklerini<br />

seçebiliyordu. Kasabadan geçen anayolun iki yanı kavaklıydı. Her iki tarafa da küçük dükkânlar, çayevleri,<br />

sokak berberleri sıralanmıştı. Köyün ilerisinde, ırmağın ve'derelerin ötesinde, Leyla dağ etekleri gördü,<br />

çıplak, tozlu kahverengi; onların ilerisinde, sanki Afganistan'daki her şeyin ötesinde, zirveleri karlı Hin-dukuş.<br />

Hepsini örten gökyüzüyse kusursuz, lekesiz bir mavilikteydi.<br />

"Ne kadar sessiz," diye soludu Leyla. Minicik koyunlar, atlar görüyor ama melemelerini, kişnemelerini<br />

duyamıyordu.<br />

"Buradan en çok aklımda kalan da bu," dedi Babi. "Bu sessizlik. Bu huzur. Bunu sizlerin de tatmanızı<br />

istedim. Ama aynı zamanda da, ülkenizin mirasını görmenizi, zengin tarihini öğrenmenizi istedim, çocuklar.<br />

Bakın, bazı şeyleri ben size öğretebilirim. Bazılarını kitaplardan öğrenirsiniz. Ama bazı şeyler vardır ki,<br />

mutlaka görmeniz ve hissetmeniz gerekir."<br />

"Bakın," dedi Tank.<br />

Köyün üstünde daireler çizerek kayan şahini seyrettiler.<br />

"Anne'yi buraya hiç getirdin mi?" diye sordu Leyla.<br />

"Ah, pek çok kez. Oğlanların doğumundan önce. Sonra da. Annen o zamanlar gözüpek, maceracı bir<br />

kadındı, öyle... canlıydı ki. Tanıdığım en hayat dolu, en mutlu insandı." Anıya gülümsedi. "Olağanüstü bir<br />

kahkahası vardı. Yemin ederim, onunla evlenmemin nedeni oydu, Leyla, kahkahası. İnsanı alıp götürürdü.<br />

Karşı koyman mümkün değildi."<br />

Leyla'nın içi sevgiyle kabardı. Bundan böyle, Babi'yi hep böyle hatırlayacaktı: Anne'yi yad ederken, dirsekleri<br />

kayaya dayanmış, elleri çenesinde; rüzgâr saçlannı dağıtıyor, gözleri güneş yüzünden kınşmış.<br />

"Şu mağaralara bir bakacağım," dedi Tank.<br />

152<br />

"Dikkatli ol," dedi Babi.<br />

Tank'ın sesi yankılandı: "Olurum, Kaka can."<br />

Leyla ta aşağıda, çite bağlı bir ineğin yanında durmuş sohbet eden üç erkek seçti. Çevrelerindeki ağaçlann<br />

rengi dönmeye başlamıştı; koyu san, turuncu, ateş kırmızısı.<br />

"Oğlanlan ben de özlüyorum, biliyorsun," dedi Babi. Gözlerinde yaşlar birikmişti. Çenesi titriyordu. "Ama<br />

gösteremem... Annen... sevinci de üzüntüsü de öyle aşındır ki. Hiç saklayamaz. Hiçbir zaman da<br />

saklayamadı. Ben, galiba farklıyım. Ben daha çok... Ama beni de yıktı, oğullanmın ölümü. Burnumda<br />

tütüyorlar. Tek bir gün geçmiyor ki, ben... Çok zor, Leyla. Çok çok zor." Baş ve işarer parmakla-nyla<br />

gözlerinin iç köşelerini sıktı. Konuşmaya çalıştığında, sesi gidiverdi. Dudaklannı dişledi, bekledi. Uzun, derin<br />

bir nefes aldı, kıza baktı. "İyi ki sen varsın. Seni verdiği için, her gün şükrediyorum Tann'ya. Her gün. Bazen,<br />

annen gerçekten kötü günlerinden birindeyse, bana dünyada sahip olduğum tek şey senmişsin gibi geliyor,<br />

Leyla."<br />

Leyla ona sokuldu, yanağını göğsüne bastırdı. Erkek biraz şaşırmış gibiydi - Anne'nin aksine, sevgisini<br />

fiziksel olarak çok ender dışavururdu. Kızın başının tepesine candan, kısa bir öpücük kondurdu,<br />

beceriksizce kucakladı. Bir süre böyle kaldılar, Bamyan Vadisi'ni seyrettiler.<br />

"Bu ülkeyi bu kadar çok sevmeme karşın, bazen çekip gitmeyi düşünüyorum," dedi Babi.<br />

"Nereye?"<br />

"Unutmanın kolay olacağı bir yere. Önce Pakistan'a sanının. Bir ya da iki yıllığına. Belgelerimiz<br />

tamamlanıncaya kadar."<br />

"Ya sonra?"<br />

"Sonrası, eh, dünya büyük. Belki Amerika. Denize yakın bir yer. California, mesela."<br />

153<br />

Babi, Amerikalıların cömert insanlar olduğunu söyledi. Bir süre onlara para ve yiyecek yardımı yaparlardı;<br />

kendi ayaklarının üzerinde durana kadar.<br />

"Bir iş bulurum, birkaç yıl sonra, yeterli parayı biriktirince küçük bir Afgan lokantası açarım. Öyle gösterişli bir<br />

şey değil, mütevazı, küçük bir yer; birkaç masa, birkaç kilim. Belki duvarlarda Kabil'in bir-iki resmi.<br />

Amerikalılara Afgan yemeklerini tanıtırız. Eh, annenin aşçılığıyla, sokakta kuyruk olacakları kesin.<br />

"Sana gelince, sen de eğitimine devam edeceksin elbette. Bu konudaki duygularımı biliyorsun. Bu bizim en<br />

önemli amacımız, birincil önceliğimiz olmalı, sana iyi bir eğitim vermek; lise, ardından üniversite. Ama boş<br />

vakitlerinde, tabii istersen, lokantada yardım edersin, sipariş almak, sürahileri doldurmak gibi şeyler."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!