Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
"İşlerin kesat olduğunu söylemiştin," dedi Leyla. "Borç alabileceğim dostlanm var," diye kestirip attı adam.<br />
"Nasıl ödeyeceksin borcunu?"<br />
"İşler düzelecektir. Her zaman düzelir. Bak, ne kadar sevdi. Gördün mü?"<br />
Çoğu günler, Leyla oğlundan mahrum kalıyordu. Raşit onu dükkana götürüyor, iş tezgâhının altında<br />
emeklemesine, eski, kauçuk tabanlarla, deri parçalanyla oynamasına izin veriyordu. Fakat çivileri, mıhlan<br />
ortadan kaldınr, zımpara çarkını kullanırken gözünü oğlundan ayırmazdı. Zalmay ayakkabıların dizildiği<br />
raflardan birine çarpıp devirdiğinde, Raşit tatlılıkla paylardı onu; sakin, hoşgörülü bir gülümsemeyle. Bir daha<br />
yaparsa, elindeki çekici bırakır, oğlanı tezgâhın üzerine oturtur, yumuşak bir sesle nasihat ederdi.<br />
Zalmay'a karşı sabn çok derine inen, asla kurumayan bir kuyuydu.<br />
Akşam olunca, birlikte eve dönerlerdi; Zalmay'ın başı babasının omzunda, ikisi de buram buram zamk ve<br />
deri kokarak. Bir sırn paylaşanlar gibi, birbirlerine manidarca, kurnazca gülümserlerdi, sanki o loş dükkânda<br />
bütün günü ayakkabı yaparak değil de gizli planlar kurarak geçirmişçesine. Zalmay akşam yemeklerinde<br />
babasının yanına oturmaktan hoşlanırdı; Leyla, Meryem ve Azize sofraty kurarken, baba-oğul aralann-da,<br />
özel oyunlar oynardı. Birbirlerini gıdıklar, kıkırdaşır, bir-<br />
303<br />
birlerine ekmek kırıntıları atar, diğerlerinin duyamayacağı biçimde fisıldaşırlardı. Leyla onlara bir şey<br />
söylediğinde, Raşit'in şuran asılır, bu davetsiz müdahaleden ekşirdi. Leyla Zalmay'ı kucağına almak -ya da,<br />
daha kötüsü, Zalmay onun kucağına gelmek- istediğinde, Raşit'in ateş saçan gözleriyle karşılaşırdı. Leyla bir<br />
yerine iğne batırılmışçasına, uzaklaşırdı.<br />
Sonra bir akşam, Zalmay'ın ikinci yaş gününden birkaç hafta sonra, Raşit eve bir televizyon ve video<br />
aygıtıyla geldi. Gündüz ılık, nemli olan hava akşam serinlemişti, yerini soğuk, yıldızsız bir geceye bırakmaya<br />
hazırlanıyordu.<br />
Televizyonu oturma odasına yerleştirdi. Karaborsadan aldığını açıkladı.<br />
Leyla dayanamadı: "Yine borç parayla mı?"<br />
"Bu bir Magnavox."<br />
Azize içeriye girdi. Televizyonu görünce, ona doğru koştu.<br />
"Dikkatli ol, Azize co," dedi Meryem. "Dokunma."<br />
Azize'nin saçlarının rengi, annesininkiler kadar açılmıştı.. Leyla kendi gamzelerini onun yanaklarında da<br />
görüyordu. Azize sakin, düşünceli bir küçük kız olup çıkmıştı; hali tavrı, Leyla'nın altı yaşındaki bir çocuktan<br />
beklemeyeceği kadar olgun, aklı başındaydı. Leyla kızının konuşma biçimine, sesindeki ahenk ve ritme,<br />
bilinçli duraklamalanna ve vurgulanna hayrandı; hepsi de, sesin çıktığı küçük, çelimsiz bedenle çelişen, öyle<br />
yetişkin şeylerdi ki.<br />
Azize olay haline getirmeden, şen bir yetkeyle, Zalmay'ın bakımını üstlenivermişti; her sabah çocuğu<br />
kaldınyor, giydiriyor, saçını tarayıp kahvaltısını yediriyordu. Öğleden sonra-lan onu uykuya yatıran da oydu,<br />
ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen, fevri kardeşinin her daim sakin, aklı başında arabulucusu rolünü<br />
üstlenen de. Oğlanın yaramazlıklanna kız-<br />
304<br />
gın, çokbilmiş bir ciddiyetle kafa sallamak gibi, yaşına yaraşmayan bir alışkanlık edinmişti.<br />
Azize televizyonun POWER düğmesine bastı. Raşit kaş-lannı çattı, kızın bileğine yapıştı, sertçe çekip<br />
sehpanın üzerine koydu.<br />
"Bu televizyon Zalmay'ın," dedi.<br />
Azize Meryem'in yanına gitti, kucağına tırmandı. İkisi artık aynlmaz olmuşlardı. Son zamanlarda, Leyla'nın<br />
da onayıyla, Meryem ona Kuran'dan sureler öğretmeye başlamıştı. Azize daha şimdiden, Mas suresini,<br />
fatihamı ezberden söyleyebiliyor, sabah namazındaki dört rekat\ kılabiliyordu.<br />
Ona verebileceğim tek sey bu, demişti Meryem Leyla'ya, bu bilgi, bu dualar. Sahip olduğum tek ger fek<br />
hazine, bunlar.<br />
Tam o sırada, Zalmay göründü. Raşit beklenti dolu gözlerle (sokak sihirbazının basit numaralannı bekleyen<br />
seyirciler gibi) onu izlerken, oğlan kabloları çekti, düğmelere bastı, avuçlannı boş ekrana yapıştırdı. Ellerini<br />
çekince, camda buğulu, minik el izleri belirdi, sonra da silindi. Raşit avuçlannı ekrana bastıran, sonra geri<br />
çeken, bunu defalarca tekrarlayan Zalmay'ı gururla izliyordu.<br />
Taliban televizyonu yasaklamıştı. Toplanan video kaseder halkın önünde kınldı, çekilip çıkarılan şeritler<br />
çitierin üstüne fırlatıldı. Sökülen uydu antenleri, sokak lambalarından sarkıyordu. Ama Raşit'in dediği gibi, bir<br />
şeyin yasaklanması onun bulunamayacağı anlamına gelmiyordu.<br />
"Yann birkaç çizgi film bulurum," dedi. "Zor olmayacaktır. Pazarlarda el altından satılmayan şey yok."<br />
"O zaman bize yeni bir kuyu bul," dedi Leyla; karşılığında da nefret dolu bakışlara hedef oldu.<br />
Daha sonra, yine sade pilavdan oluşan yemek bitince (çaydan, susuzluk nedeniyle bu akşam da<br />
vazgeçilmişti), Raşit sigarasını tellendirdi, Leyla'ya karanndan bahsetti.<br />
305<br />
"Olmaz," dedi Leyla.<br />
Senden izin almıyorum ki, dedi adam.