01.06.2017 Views

bin-muhtesem-gunes

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

"Galiba Molla Citi'miz Tarık'a âşık olmuş. Anlamıştım! Hah! Ama o sözlü sayılır, kızım, bilmiyor muydun?<br />

Öyle değil mi, Leyla?"<br />

"Aşık filan değilim. Hiç kimseye!"<br />

Leyla'dan ayrıldılar, hâlâ tartışarakj köşeyi döndüler.<br />

Leyla son üç sokağı tek başına geçti. Kendi sokaklarına girince, mavi Benz'in hâlâ orada, Raşit'le Meryem'in<br />

evinin önünde durduğunu gördü. Kahverengi takım elbiseli, yaşlıca erkek şimdi dışarıda, arabanın<br />

önündeydi, bastonuna dayanmış, eve bakıyordu.<br />

Tam o sırada, arkasından gelen bir ses, "Hey. San Saçlı. Buraya bak," dedi.<br />

Leyla arkasını döndü ve bir tabancanın namlusuyla burun buruna geldi.<br />

119<br />

17<br />

Tabanca kırmızıydı, horozu parlak yeşil. Silahın gerisinde Kadim'in sırıtan yüzü. Kadim on bir yaşındaydı;<br />

Tarık'la yaşıt. Kilolu, uzun boyluydu; göze batacak kadar çıkık, sivri bir çenesi vardı. Babası Deh-Mazang'da<br />

kasaptı; Kadim'in ara ara, yoldan geçenlere sakatat, bağırsak parçalan fırlattığı bilinirdi. Bazen, Tarık<br />

yakınlarda değilse, Leyla'yı okulun avlusunda bir köşeye kıstırır, baygın baygın bakıp inlemeyi andıran<br />

sesler çıkanrdı. Bir keresinde kızın omzuna vurmuş, Ne kadar da güzelsin, Şart Saplı. Seninle evlenmek<br />

istiyorum, demişti.<br />

Elindeki silahı salladı. "Merak etme," dedi. "Belli olmaz. Senin saçında yani."<br />

120<br />

"Sakın yapma! Seni uyarıyorum." "Ne yaparsın yani?" dedi oğlan. "Topalını üstüme mi salarsın? 'Ah, Tank<br />

can. Ah, yanıma gel de beni şu bedmes\en<br />

kurtar!' "<br />

Leyla geri geri çekildi, ama Kadim tetiği pompalamaya başlamıştı bile. İnce, ılık su fıskiyeleri peş peşe, kızın<br />

saçlarına, yüzünü korumak için kaldırdığı avucuna fişkırdı.<br />

Aynı anda, öteki oğlanlar da saklandıklan yerden çıktılar; gülmekten yerlere yatıyorlardı. Sokakta duyduğu<br />

bir küfür Leyla'nın dilinin ucuna geldi. Anlamını tam olarak bilmiyor, buradaki uygulamayı gözünün önüne<br />

getiremiyordu, fakat sözcüklerde öyle ateşli bir güç vardı ki, savurmanın tam sırasıydı.<br />

"Anan çük yiyor!"<br />

"Hiç olmazsa seninki gibi çatlak değil," diye yapıştırdı Kadim, sakince. "Babam da hanım evladı değil! Bu<br />

arada, neden ellerini koklamıyorsun?"<br />

Öteki oğlanlar bir ağızdan çığnşti: "Kokla! Kokla!"<br />

Leyla kokladı, ama daha koklamadan anlamıştı; oğlanın, saçlannda belli olmaz, derken ne kastettiğini de.<br />

Tiz, canhıraş bir çığlık attı. Bunu duyan oğlanlar daha da azıttılar, yuhalamaya başladılar.<br />

Leyla döndü, avaz avaz bağırarak eve koştu.<br />

Kuyudan su çekti, banyodaki leğene doldurdu, giysilerini yırtarcasına çıkardı. Saçlarını sabunladı;<br />

parmaklanyla kafata-sını deli gibi ovuyor, tiksintiyle inliyordu. Bir tastan döktüğü suyla duruladı, sonra bir kez<br />

daha sabunladı. Midesi kalkıyor, kusacak gibi oluyordu. Sabunlu el bezini yüzüne defalarca, kazırcasına<br />

sürterken inildiyor, titriyordu; yüzüyle boynu kıpkırmızı kesilinceye kadar silinmeyi sürdürdü.<br />

121<br />

Tarık yanımda olsaydı, bu başıma gelmezdi, diye düşündü, temiz bir gömlekle pantolon giyerken. Kadim<br />

asla cüret edemezdi. Ama tabii, Anne yapması gerekeni yapıp onu okuldan alsaydı, böyle bir şey zaten<br />

yaşanmazdı. Bazen Leyla, Anne'nin neden zahmet edip onu doğurduğunu merak ediyordu. Artık şuna<br />

inanıyordu: Bütün sevgilerini, zaten sahip oldukları çocuklara verip tüketen ana-babaların, yeni çocuk<br />

yapmalarına izin verilmemeliydi. Haksızlıktı bu. İçinde bir öfke dalgası kabardı. Odasına girdi, kendini yatağa<br />

attı.<br />

Az biraz yatışır gibi olunca koridora çıktı, annesinin yatak odasına gidip kapıyı tıklattı. Küçükken, bu kapının<br />

önünde saatlerce otururdu. Hafif hafif vurur, annesinin adını defalarca, üst üste fısıldardı; bir büyüyü<br />

bozacak, sihirli bir nakarat gibi: Annecim, Annecim, Annecim... Ama Anne kapıyı hiç açmamıştı. Şimdi de<br />

açmadı. Leyla tokmağı çevirdi, içeriye girdi.<br />

Bazen, kırk yılda bir, Anne iyi gününde olurdu. Yataktan parlayan gözlerle, şakacı bir tavırla fırlayıp kalkardı.<br />

Sarkık altdudağı bir gülümsemeyle kıvnlırdı. Yıkanırdı. Temiz bir elbise giyer, kirpiklerini rimellerdi. Kızına<br />

saçlarını taratır (Leyla bayılırdı buna), kulaklarına küpe takardı. Birlikte alışverişe, Manday Pazan'na<br />

giderlerdi. Birlikte kızmabirader oynar, kocaman bir sütsüz çikolata kalıbından kestirdikleri yaprakları yerlerdi<br />

- sayısı bir-ikiyi geçmeyen ortak zevklerinden biriydi. Anne'nin iyi günlerinde, Leyla'nın en sevdiği kısım,<br />

Babi'nin eve döndüğü andı; ana-kız başlarını çikolata kâsesinden kaldırır, kahverengi dişleriyle ona<br />

sıntırlardi. Odayı bir hoşnutluk esintisi yalar, Leyla bir zamanlar, bu ev kalabalıkken, gürültülü ve şenken,<br />

annesiyle babasını sımsıkı kenedeyen sevdanın, sevecenliğin tadına bir anlığına da olsa bakmış olurdu.<br />

122

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!