22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

evde kaldığını duydum. Hemen yanıma Murat Dağdelen'i alarak kaldığı eve gitmiştim.<br />

Oturduğu odanın kapısını açıp içeri girdiğimde beni fark etmemiş, başını önüne eğmişti.<br />

Sarılıp öpmüştüm Orhan'ı. Ama leş gibi kokuyordu. Orhan beni görmüyor, tanımıyor,<br />

geldiğimden, kendisini öptüğümden habersizdi. Evdekiler "kimseyle konuşmuyor, yemek<br />

yemiyor, açlık grevinde, kendisini cezaevinde sanıyor."demişlerdi. Đkimizin bildigi bazı<br />

Zazaca espiriler yaptığımda gülmüştü. Konuştuklarımı anladığını öğrenince sevinmiştim.<br />

Uzun süre uğraşmama rağmen, konuşturup yemek yedirememiştim, başına gelenleri<br />

konuşamadığı için öğrenememiştim. Orhan'da benim gibi 1974-75 öğrenim yılında<br />

Tunceli öğretmen okulunda okurken mücadeleye katılmış; zeki, becerikli, biraz da olağan<br />

üstü bir insandı. Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra profesyonel olarak<br />

mücadeleye katıldı. 1978'lerde Diyarbakır'da tutuklandı. PKK davalarında idam cezasına<br />

çarptırılan ilk militandı.Onun ardından Zeki Yılmaz'da Diyarbakır askeri mahkemesi<br />

tarafından idam cezasına çarptırılmış, ikisi birlikte cezaevinin tecrit bölümünde özel<br />

muhafaza altına alınmışlardı. Şimdi Zeki Yılmaz ulu önderimizin talimati ile idam<br />

cezasından yargılanıyordu. Orhan Aydın ise soruşturmaya alınmasını protesto etmek<br />

amacıyla girdiği ölüm orucundan dolayı aklını oynatmıştı.<br />

Orhan'ı konuşturamayacağımı anlayınca, hamama götürüp yıkatmaya karar veriyorum.<br />

Hamamın büyük salonunda, üzerindeki kirli, kokulu elbiseleri yırtarak çıkarıyorum.<br />

Milletvekili Murat Dağdelen ile birlikte taşıyarak yıkanabileceği yere götürüyoruz. Sıcak<br />

su ile temizce yıkayıp keseliyoruz, sonra salona geri getirmek istiyorum. Yere yatmış<br />

kalkmıyor. Kaldırmaya çalışıyorum, kaldıramıyorum. Zazaca "Ero warz tu şey gey zexel<br />

xwe est ard (Kalk kendini tembel öküz gibi yere atma.)" diyorum, gülüyor. Sonra üç kişi<br />

çağırıyorum, taşıyarak salona getiriyoruz. Onu kuruladıktan sonra kendisi için satın<br />

aldığımız elbiseleri giydirmeye çalışıyorum, giymiyor. Ben giydiriyorum, o çıkarıyor.<br />

Adeta boğuşuyoruz "Orhan, burası Diyarbakır cezaevi değil, ben de gardiyan değilim.<br />

Sana giydirdiğim elbiseler de tek tip mahkum elbiseleri değil." diyorum. Ama<br />

giymemekte diretiyor. Neticede onu üç arkadaşla zorla giydirerek, arabaya taşıyoruz.<br />

Evde serbest kalır kalmaz, sadece doncak kalıyor. Bu hareketi bana çok şey anlatıyor.<br />

Evdekilere "giydirmeyin, kendini cezaevinde zanediyor." dedim. Orhan'ı gözlerinden<br />

öptükten sonra evden ayrıldım.<br />

Filozof, saçmalıklarını fazla dinlemediğimi, başka şeyler düşündüğümü anlayınca bana<br />

nasihat etmekten vazgeçti. Havalandırmadan hücreme döndüğümde telsiz konuşmaları<br />

adlı kitapları okumaya başladım. Ulu önderimiz Cudi'deki komutana" O Orhan'a söyleyin<br />

kendisini yere atmasın! Bir soruşturmaya bile dayanamıyor, ayıptır deyin"diyor. Gerilla<br />

komutanı da "başkanım yemek yemiyor, su içmiyor, konuşmuyor. Oraya göndermeyi<br />

düşünüyoruz" diyerek, durumunu izah ediyor. 1981 yılında TC askeri mahkemesince<br />

Diyarbakır'da idam cezasına çarptırılan Orhan Aydın, kamuoyuna yazdığı ve birçok yayın<br />

organında yayınlanan mektubundan dolayı Kürdistan'ın "Van Troi'si " olarak tanınmıştı.<br />

Kişiliği, örnek alınması gereken kişilik olarak kitaplara geçmişti. Daha sonra<br />

cezaevlerindeki ölüm oruçlarına katılması ve sonuna kadar götürerek kararlı davranması<br />

"Orhan" ismini ölümsüzleştirmişti.<br />

Ulu Önderimizin yüce çizgisi tarafından, bu isim "kendini yere atan..." soruşturmaya<br />

alınan, aklını oynatan biri haline getirilmişti. Zeki Yılmaz'ın suçunu ulu önderimizin<br />

"çözümleme"lerinden okuyorum: "Arkadaşları savaşırken,o oturmuş köfte yiyiyor."diyor.<br />

"Behey ulu önderimiz! Senin arkadaşların dağda savaşırken sen Şam'da kaç kazan köfte<br />

bitirdin?" diye sorasım geliyor. Bir kuşak, Diyarbakır cezaevinde düşmana, onun<br />

işkencesine karşı direnmiş, bu direnişle ünlenmiş, şimdi ise bu ünün cezasını çekiyordu.<br />

Diyarbakır cezaevinde ve Kürdistan'da direnen ve tanınan herkes, diktatörün korkulu<br />

rüyasıdır. Bundan dolayı başkalarının tanınmasını suç, kendisinin tanınmasını kanun<br />

olarak dayatma gereksinimini duymuştur.<br />

Bu konu üzerinde iyi düşünün. Ben iki yıl düşündüm, araştırdım ve izledim. Vardığım<br />

sonuç; diktatörün dışında tanınan kişilerin başına gelenlerin vahim olduğudur. Bu sessiz<br />

kahramanlar, denetim altına alınıp köle gibi kullanılmış, tasfiye edilmiş, kaçırtılmış veya<br />

öldürülmüşlerdir. Örgüt dışında olan Kürdistanlıları, özellikle halk tarafından tanınan ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!