ayetler_renkli
ayetler_renkli
ayetler_renkli
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Avrupa`da yaşayan kitleler, benim yazdıklarımı hergün gözleriyle görmüyorlar mı?<br />
Belden aşağı veya belden yukarı çıplak dolaşan bayanların yanından geçmiyorlar mı?<br />
Televizyonlarda gösterilen çıplak filimleri izlemiyorlar mı? Eşleriyle sevişmiyorlar mı,<br />
öpüşmüyorlar mı? Beni yazdıklarımdan dolayı eleştiren dalkavuğun üçü de evli. Bunlar<br />
eşlerini çıplak kucaklamıyorlar mı? Dudaklarından öpmüyorlar mı? Bütün bunlar<br />
yapılıyor, biliyorum. Peki bütün bunlar yapılınca yozlaşılmıyorda; yazdıklarım okununca<br />
neden yozlaşılıyor?" Ben yazınca kitleler görüşlerimi parti görüşleriyle özdeşleştiriyor "<br />
da ondanmış. O zaman şu gerçek ortaya çıkıyor; parti görüşü, dolayesiyle resmi ideoloji,<br />
aşkı, sevişmeyi, öpüşmeyi, çıplak kadına bakmayı ve bunların anlatımını yasaklıyor. Bu<br />
bir gerçektir. Nitekim ben Rio ile ilgili yazdığım yazıdan dolayı yargılandım.<br />
Soruşturmada bana sorulan sorulardan biri "Rio yazısında neden ahlaksızlığı teşfik ettin,<br />
bu yazıyı neden Berxwedan gazetesinde yayınladın? Açıkla! " deniyordu. Yazdığım<br />
yazıyla "halkın ahlakını bozmak " suçundan yargılanıyordum. Resmi ideoloji beni<br />
yargılıyordu. Partinin ahlak anlayışı bu aynı zamanda ulu önderimizin anlayışıdır, böyle<br />
buyuruyordu. Bu yaşamın, edebiyatın ve sanatın katledilmesiydi. "Belden aşağı veya<br />
belden yukarı çıplak kızlar" deyimini "halkın ahlakını bozuyor" olarak değerlendiren<br />
resmi ideoloji, kapitalizim öncesi katı katolik görüşün daha gerisindedir. Soruşturmada<br />
Rio yazımla ilgili soruyu okuyup, yanıtını yazdığımda Polonya`lı mekik icatcısının neden<br />
öldürüldüğünü, Galile`nin neden yargılandığını, Buruno`nun Roma`da neden yakıldığını<br />
daha iyi anladım. Sorgucu arkadaşımla Diyarbakır cezaevinde uzun süre birlikte<br />
yattığımdan, kendisi beni yakından tanıyan biri. Yazdığım yazıyı okumamış, resmi<br />
ideoloji yazımdan dolayı yargılanmamı buyurmuş. Yazıyla kitlelerin yozlaşmayacağını o<br />
da biliyordu. Ama resmi ideoloji, "parti ahlakı" ellerini kollarını bağlıyor, beynini<br />
mühürlüyor, kulaklarını tıkıyordu. Sorgucu arkadaşımla konuyu tartışırken; "Bu kadar<br />
gericilik olmaz" diyorum, kızıyordu: "zaten sen halkı hep geri görürsün, aydın özelliğidir<br />
bu" demez mi!<br />
Halkı hor gören, halkı aşağılayan, halkı bir koyun sürüsü gibi değerlendiren kimdir, ulu<br />
önderimiz değil midir diyecektim, sonucuna katlanamacağımı düşünerek söylemekten vaz<br />
geçtim. Söylesem vereceği yanıtı belli; bu yanıt kendi yanıtı olmayacak, resmi ideolojiyi<br />
tekrarlayacaktı:´´Evet önderlik halkı horluyor, alçaltıyor ama aynı zamanda kaldırıp<br />
yüceltiyor´´diyecekti. Resmi idelojinin yanıtı budur. Ninemi hatırlıyorum; Allah insanı<br />
hem düşürür, hem kaldırır. Onun hikmetine akıl ermez derdi.<br />
Soruşturmada Rio yazısıyla ilgili sorulan soruya verdiğim yanıtta düşüncelerimi açıkça<br />
savundum:´´Böyle düşünülür ve bu düşünce uygulamaya geçerse Kürdistan´da sanat ve<br />
edebiyat gelişemez´´dedim. Bu savunmamı kabul etmedikleri gibi; önderlik çizgisini esas<br />
alıp özeleştirini ver´´dediler. Sanat ve edebiyat emperyalistlerin güdümünde olduğu için,<br />
başkanın değeri anlaşılmıyor. Ayetlerinde şunları söylüyor:´´Ben dünyanın en büyük<br />
sanatçısıyım, <strong>ayetler</strong>imin toplandığı her kitap, bir edebiyat harikasıdır.´´Bunları<br />
söyledikten sonra partinin edebiyatı, partini dili, partinin uslubu dayatılıyor. Burada parti<br />
bir paravandır sadece. Partinin dili, edebiyatı, uslubu demek; önderliğin dili, edebiyatı<br />
uslubu demektir. Kürdistan´da edebiyat ve sanat ancak parti önderliğinin dili, edebiyatı ve<br />
uslubu ile gelişebilir diye buyrulur. Ulu önderimiz kulları arasında bu, tartışılmaz bir<br />
gerçektir. Bu gerçekten dolayı yirmi yıllık bir kurtuluş savaşına, edebiyat ve sanat için<br />
ortaya çıkan tonlarca malzemeye rağmen, sanat, edebiyat ve müzik adına hiç bir eser<br />
yaratılamamıştır. Đşin iç yüzü şöyle: Önderlik, sanat ve edebiyattan anlamıyor. Ona göre<br />
kendisi dünyanın en büyük sanatçısı ve edebiyatcısıdır. O sapık çizgisini cezaevlerinde<br />
hakim hale getiremediğinden yaratılan bazı sanat ve edebiyat eserlerini şimdi yok etmeye<br />
çalışıyor. Cezaevleri dışında resmi bir ideoloji; sanatın, edebiyatın ve müzüğin yerini alıp<br />
tekrarlanıp duruyor. Bu konuda da ulu önderimiz söyler, kulları söylenenleri tekrarlayıp<br />
‘amin’ derler. Notalar aynı, kelimeler aynı, cümleler aynı, resimler aynı, makaleler aynı,<br />
öyküler aynı, türküler aynı, tiyatrolar aynı, filimler aynı, şiirler aynı, marşlar aynı.<br />
Ulu bir kişi düşürülmüş milyonları kurtarıyor. Türkünün konusu bu, şarkının konusu bu,<br />
öykünün konusu bu, makaleler bunu anlatır, yazılacaksa, roman bunu anlatmalıdır. Ulu<br />
önderimize göre bunun dışındaki edebiyat ve sanat anlayışları, burjuva anlayışlarıdır. Ve