22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Alman elçiliğinin kapsında nöbet bekleyen polisler aramıza girdiğinde 25 bin vermek<br />

zorunda kaldım. Ama içim yanıyordu. Neden pazarlık yapmadan arabaya bindim, diye<br />

soruyorum kendi kendime. Đş işten geçmiş, paralar elden gitmiş, araba binliklerimle<br />

gözden kaybolmuştu. Alman elçiliğinin kapısında nöbet tutan polislere Đngilizce olarak<br />

"Pasaportumu kaybettim, elçiyle görüşmek istiyorum" diyebildim. Kapının önünde yarım<br />

saat bekledikten sonra içeri alınmak için nizamıye kapısından geçirildim. Binanın<br />

girişindeki güvenlik kulubesinde uzun boylu, sarışın bir polis üstümü didik didik aramaya<br />

başladı. 25 bin Lübnan lirası, para cüzdanı, Yeni Ülke gazetesinin basın kartı ve yıpranmış<br />

bir diş firçası dışında üzerimde başka bir şey yoktu. Polis, diş fırçamı kabından çıkarınca<br />

gülümsedi, neden gülümsediğine bir anlam veremedim. Pantolonumun arka cebinde<br />

küçük bir telefon defterim vardı, onu fark etmedi, eşyalarımı ceplerime yerleştirdikten<br />

sonra binanın ikinci katına çıkarıldım, oturmam için bir odaya alındım, boş odadaki<br />

koltuklardan birisine oturduktan yaklaşık beş dakika sonra orta yaşlı bir bayan yanıma<br />

geldi. Sorunumu Đngilizce olarak anlatmaya çalıştım, ama kelimelerim yeterli olmuyordu.<br />

Kadın bütün soğukluğuyla "git Türkçe ve Almanca veya Türkçe Arapça bilen bir<br />

tercüman bul getir."dedi. ve çıkıp gitti. Bir polis kapıda beni bekliyordu; çaresizdim,<br />

dilsizdim, çıkmak zorundaydım ve çıktım. Elçilik binasından uzaklaşınca düşünmeye<br />

başladım.<br />

Nereye gidecektim? Neredeydim? Dil bilmeyince, kimseyi tanımayınca, parasız olunca<br />

bütün kapılar insanın yüzüne böyle kapanır mı? Arapça Türkçe bilen tercümanı nerede<br />

bulacaktım? BulŞam bile, pasaportu olmayan, ilticacı olduğum halde Almanya`dan izinsiz<br />

ayrılan bana, vize verirler mi? Çarşıdan 25 bin lirayla buraya gelebilmiştim, şimdi çarşıya<br />

nasıl gidecektim? Kafamdaki bu çözümsüz sorularla bir sokağı geçerek ana caddeye<br />

çıktım.<br />

Yoldan gecen özel arabaya el kaldırdım, durdu. Sürücüye yabancı olduğumu, çarşıya<br />

gitmek istediğimi, az bildiğim Đngilizcemle anlatmaya çalıştım. Araba sahibi iyi Đngilizce<br />

konuşan bir mühendisti. Kürt olduğumu öğrenince; beni servis arabalarının kalktığı bir<br />

yere kadar götürebileceğini söyledi. Teşekkür ederek arabaya bindim, servis arabalarının<br />

kalktığı bir yerde başka bir arabaya binerek deniz kıyısı boyunca gittim, bahçeli bir alanda<br />

taksi şoförüne bin lira verdikten sonra indim. Deniz kıyısındaki şose yoldan yürürken<br />

tekrar düşünmeye başladım? Nereye gidebilirdim? Nereye, kime baş vurabilirdim? Bar<br />

Elias`tan kaçmak kolaydı. Beyrut`tan nasıl kaçacaktım? Parasız nasıl yaşayacaktım?<br />

Nerede yatacak, ne yiyecektim? Benimki Kunta Kinte benzeri, plansız programsız bir<br />

kaçıştı. Ama buna rağmen pişman değildim kaçtığıma. Benimki kaçmaktan ziyade bir baş<br />

kaldırıydı. Daha fazla kişiliğimin çiğnenmesine, gururumun ayaklar altına alınmasına,<br />

sevdalarımın ve inançlarımın kepaze edilmesine izin veremezdim. Aç kalsamda, yersizyurtsuz<br />

kalsamda, ölsemde, onursuz ve şerefsiz yaşamaktan iyidir. Yolda yürürken böyle<br />

düşünüyordum. Ama bir çare bulmam gerekiyordu!<br />

Pantolonumun arka cebindeki telefon defterimi çıkararak göz gezdirdim. Kim, nasıl bana<br />

yardımcı olabilir sorusunu soruyorum kendime. Kürt PEN`nin başkanı Hüseyin Erdem`in<br />

fax numarası üzerinde gözlerim çakılıp kaldı. Zaten Bar Elias`ta soruşturmada kaldığım<br />

iki aylık zaman sürecinde, Hüseyin Erdem`le olan ilişkilerim üzerinde durulmuştu. Oysa<br />

Hüseyin`le gizli saklı herhangi bir ilişkim yoktu. PEN üyesi olmam, Rio Djenerio´da<br />

yapılan 58. PEN kongresine birlikte gitmemiz, evinde iki gün missafir kalmam dışında<br />

herhangi bir birliğimiz yoktu. Ama Hüseyin`e bir fax çekebilseydim. Onun insanlığa<br />

önem verdiğini bildiğimden, yardımcı olabileceğine inanıyordum. Bu düşüncemden<br />

hareketle telefonlu ve faxlı bir bir otel arama kararına vardım. Beyrut`ta böyle bir otel<br />

bulmak zordu; sordum, tarif ettiler. Montemar oteline gittim. Gazeteci olduğumu, paramı<br />

ve pasaportumu kaybettiğimi, Almanya`ya acil fax çekmek istediğimi Đngilizce olarak<br />

anlattıktan sonra, bir kalemle bir kağıt verince; otelin denize bakan salonuna geçtim, bir<br />

koltukta oturarak şu satırları yazdım:<br />

"Hüseyin, Almanya`dan Şam’a geldikten birkaç gün sonra tutuklandım. Đki ay kapalı bir<br />

cezaevinde kaldım, burada Diyarbakır cezaevi tarihinin tam tersini yazmam, dışardaki<br />

pratiğimin kontr-gerilla ve özel savaş pratiği olduğunu kabul etmem istendi. Ya buyrulanı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!