22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ağmen sapık çizgi dayatılır. Burda suçlu; kaçkın, ölü ve köleler üretiyor. Kimse bunu<br />

göremiyor; asil suçlu görülmeyince, suçsuz gençler suçlanarak öldürülüyor. Öldürülenler,<br />

gerçekte ajan olmadıklarından isimleri kamuoyuna açıklanmadığı gibi "kayıp" bile<br />

denilmiyor. Pek çok aile oğullarının veya kızlarının yaşadıklarını, dağda savaştıklarını<br />

sanıyor.<br />

Sorgusunu yaptığım son "Suçlu" Roza idi. Akademiye geldiğimde, katıldığım ilk derste,<br />

kadın sorunu ile ilgili görüşlerimi söylediğim gün, benimle konuşmak isteyen kömür<br />

gözlü Diyarbakır'lı Roza. Eşiminde görevli olduğu akademi yönetimi tarafından daha önce<br />

tutuklandığını, sonra serbest bırakılarak Batman'da kontr-gerilla tarafından şehit edilen<br />

gazeteci Cengiz Altun'un kız kardeşi Sakine ile Bar Elyas'a alındıklarını, burada bir süre<br />

tutuklandıktan sonra Şam'a ulu önderimizin evine gönderildiklerini biliyorum.<br />

Bu iki genç kız, çok önemli bazı olaylara tanık olmuş, bazı dayatmalara karşı çıkmışlardı.<br />

Ulu önderimizin ikisini " ahlaksiz ve sürtük " olarak damgalamış, iki kez uygulamaya tabi<br />

tutmuş, sonunda yine evine almıştı. Sakine ile Roza yaşadıkları olayları Bar Elyas ve<br />

Şam'da Fuat Cavgun'a anlatmışlardı. Kimselere anlatılmaz sırlar bunlar. Fuat Cavgun,<br />

önce bunalıma giriyor ardından kızlarla ayrıntıyı konuşuyor ve "bu durumu açıklığa<br />

kavuşturacağım " diyor.<br />

Ulu önderimizin kuryesi Ahmet Fuat'ın ulu önderimiz için söylediği kötü sözleri,<br />

cebindeki küçük bir ses alma cihazına kayıt ediyor, sonradan ulu önderimize dinletiyor.<br />

Ses başka bir odadan ve uzaktan alındığı için bir şey anlaşılmadığından suç delili olarak<br />

bize gönderiliyor. Soruşturma komisyonunda kaseti dinliyoruz, ses anlaşılamayınca imha<br />

ediyoruz. Ulu önderimiz işin iç yüzünü bildiğinden, hemen Fuat Cavgun'u Almanya'ya<br />

gönderiyor, ardından Avrupa sorumlusuna şu talimatı veriyor : " O serseriyi sağlam bir<br />

evde göz altında tutun, kendisi ile konuşulmasın, hiç kimse ile temasa geçmesin, çok<br />

tehlikeli bir unsurdur. "<br />

Bu talimat üzerine Fuat Almanya'da 1992'nin başından beri denetim altında tutuluyor. 7<br />

Mart 1993 tarihinde ben Almanya'dan ayrıldığımda hala denetim altındaydı. Birkaç kez<br />

örgütün izni dışında bazı bölgeler veya ülkelere gittiğınden dolayı sert eleştirilere mağruz<br />

kalmıştı. Almanya'dan ayrılmadan üçgün önce Mustafa Karasu ile bir görüşmemizde:<br />

"Başkan bana " Fuat'ı öldürün gitsin' dedi ama ben kabul etmedim ' demişti. Cezaevi<br />

kişiliğini sürdürüyorsun Mustafa. Önderlik " öldürün gitsin demişte, sen kabul<br />

etmemişsin? Astyages yöntemlerinin pusuda beklediğini bilmen gerekir diyecektim ama,<br />

Karasu henüz ulu önderimizin karşı devrimciliğini, yamyamlığını, örgüt ve halk<br />

düşmanlığını, gözleriyle görmediği için; inanmayacağını bildiğinden, bildiklerimi<br />

anlatmadım. Çünkü cezaevinden ilk çıktıgımda ulu önderimizin aleyhinde kim böyle<br />

sözler sarf etseydi "Düşman propagandasıdır" der, inanmazdım. Ulu önderimiz, biz<br />

yönetimdeki komutanlara: "Fuat Cavgun yozlaşmış, birer düşkün olan Roza ve Sakine ile<br />

uygunsuz ilişkiler geliştirmişti. Bundan dolayı örgütle bir ilişkisi kalmamış, Almanya'ya<br />

gönderilmiştir" dedi.<br />

Roza Şam'da suç işledi gerekçesiyle tutuklandı, akademiye getirilip bize teslim edildi.<br />

Kendisiyle hiçbir şey konuşmadan cezaevinin boş bir odasına kapatıyoruz. Bir gün sonra<br />

kurye bir defter getiriyor, kabaca bir inceledikten sonra, nedir bu, diyorum: "Sakine'nin<br />

şiir defteridir, önderlik incelenmesini istedi " diyor. Şiirleri okuyorum; ince ruhlu bir el<br />

tarafından yazıldığı hemen kendini belli ediyordu. Bir dörtlüğün altı kırmızı kalemle<br />

çizilenmişti iki mısrasını hatırlıyorum:<br />

"Dillerin gerçekleri anlatamadığı bir gerçek<br />

Bu gün yine Kabe'ye saldırdı o köpek!"<br />

Bununla neyi anlatmak istediğini birbirimize soruyoruz, Ali Aksoy: "Kabe Diyarbakır<br />

cezaevi, köpek önderliktir"diyor, mantıklı buluyoruz. Kurye, bir de Roza ile ilgili bir rapor<br />

getirmişti. Raporda "önderliğin yemeğine zehir atarken yakalandı" deniliyordu. Cezaevine<br />

konulduğunun üçüncü günü soruşturma yapmak amacıyla odasına girdim. Dışarda diz<br />

boyu kadar kar vardı, odası buz gibi soğuktu. Roza'nın kaldığı yerde soba yoktu. Sünger

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!