22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Onbir yıllık cezaevi yaşamımda tam 23 kez açlık grevine ve ölüm orucuna girmiştim.<br />

Şimdi ise bana karşı ölüm orucu başlamıştı. Haksızlığa uğrayan insan seslerini, insanlığa<br />

duyurmak için, başka çareleri olmayanların kendilerini yiyerek bitirdikleri bir eylem<br />

biçimiydi ölüm orucu. Ölüm oruçlarında şehit düşerek PKK´nin insancıl yönünü ortaya<br />

koyan Kemal´lerin, Hayri´lerin partisine karşı, genç bir kız, ölüm orucuna başlamıştı.<br />

Önce böyle düşünüyorum, sonra hayır diyorum. Eğer PKK bugün ölmüş olsaydı, bu genç<br />

kız ölüm orucuna girmemiş olacaktı. Bu genç kız, kendini partinin yerine koymuş ulu<br />

önderimize karşı ölüm orucuna girmişti.<br />

Eylemin onbirinci günü Roza´yı görmeye gidiyorum, kaldığı odanın kapısını açtığımda,<br />

oturmuş sigara içiyordu. Đçeri girdiğimde ayağa kalkmaya çalışırken elimi omuzuna<br />

koyarak oturtum, sigaramı yaktıktan sonra: "Roza vazgeç, bu eylemle birşey elde<br />

edemezsin" dedim, daha sözümü uzatacaktım; yıllarca Türk savaşçılarının bana karşı<br />

kulandıkları kelimeleri kulandığımı hatırladığımdan, utanarak sustum. Sonra eylemden<br />

vazgeçirdim Roza'yı. Bana güveniyordu "Sen buradan gidersen, bana işkence yaparlar"<br />

diyordu. Avrupaya gittiğimde henüz tutukluydu. Son yakalandığımda kurye Fevzi, Roza<br />

için: (22) "serbest bırakılıp Şam’a getirildi. Hiç bir zaman başkana "başkan" demedi,<br />

sonunda Botan'a gerilla olarak gönderildi" demişti<br />

Oteldeki ilk geceyi bunları düşünerek, kendi kendimle konuşarak, söylenerek, kendimi<br />

yargılayarak bazılarını saygıyla anarak, bazılarını lanetleyerek geçirdim. Çok az uyuyor,<br />

düşünüyor kendimle hesaplaşıyordum.<br />

21 Agustos 1993 Beyrut<br />

Bölüm: 7<br />

"Tanrılar, bizleri bilgisizliklerin duvarları arasına hapsederek, içimize korku<br />

salarak köleleştirdiler."<br />

Hamra Arapça’da kırmızı demektir. Ben Beyrut`un Hamra semtinden denize doğru<br />

yürüyorum. Tenha, taşlık bir koy buluyorum. Kimsenin beni göremeyeceği bir yerde<br />

oturup güneşlenmek ve denizi seyretmek istiyorum. Arayışım uzun sürmüyor, kayalıklarla<br />

dalgaların gelgitlerini izleyerek düşünüyorum. Ulu önderimizin kurduğu dünya gözlerimin<br />

önündeki denizin üzerine seriliyor. Bu dünyada düşünce üretmek, düşünmek yasak. Ulu<br />

önderimizin kitapları dışında kitap, onun çıkardığı gazeteler dışında gazete okumak,<br />

araştırma yapmak, soru sormak suç. BBC radyosunun haberleri dışında radyo dinlemek,<br />

televizyon izlemek, çizgi dışı olmak, mizah yapmak, gülmek, ağlamak, duygulanmak<br />

sohbet etmek yargıyı gerektirir. Roman okumak, tiyatro ile ilgilenmek, Mozart`i dinlemek<br />

yozluğun daniskasıdır.<br />

Bu korkunç durumla bizleri bilgisizliklerin duvarları arasına hapsediyor ve ardından;<br />

içimize korku salıyordu Ulu önderimiz bizleri şöyle bir dünyaya inandırmaya çalışıyordu:<br />

Biz kullar onun yüce çizgisine ulaşmadığımız, iyi uygulayamadığımız, boşa çıkardığımız<br />

için objektif ajanlarız. Bu birinci halkayı oluşturuyor. Kürt ve Türk solunun bütün<br />

örgütleri hem objektif hem subjektif ajandır, bu ikinci halkayı oluşturuyor. Üçüncü<br />

halkada korkunç canavarlar, ejderhalar,vampirler, köpek balıkları, yarasalar, leş kargaları,<br />

çakal ve kurtlar vardır. Bunlar Türkiye, ABD, Đsveç, Almanya, Rusya vs. ülkelerdir.<br />

Bütün bu kan emici, ürkütücü, korkutucu, ajan ve canavarların orta yerinde ulu önderimiz<br />

bir kurtarıcıdır. Eğer ona boyun eğer, allah`ın ipine sarılır gibi ona sarılır, söylediklerini<br />

tam yaparsak bizi bunlardan kurtarır. Boyun eğmezsek başımıza gazaplar yağdırır;<br />

kimimizin başına bir torba geçirterek boğdurur, kimimizi en sevdiğimiz arkadaşlarımızın<br />

kurşunlarına hedef yapar, kimimizi yüksek kayalardan atıp parçalar, kimimizi avukat<br />

Mahmut Bilgili gibi yemekte boğdurup, cesedimizi satırla parçalayıp kanalizyona atar,<br />

kimimizi öldürdükten sonra tanınmayalım diye yüzümüzün derisini soyar, kimimizin<br />

cesedini bir varil benzinin içine yerleştirerek ateşe verir. Eline geçirmediklerini ajan,<br />

vampir, canavar, PKK ve halk düşmanı olarak ilan eder. Bu korkuları içimize saldıkça<br />

köleleşir ve ona bağlanırız. Türkiye Cumhuriyeti de 70 yıldan beri aynı mantıkla bizleri<br />

köleleştirmişti. Türkiye`deki resmi ideolojiye göre Yunanlar, Bulgarlar, Rumlar,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!