22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

liramı alıyor. Yaşlı Ermeni ve karısıyla biraz konuşuyor, bana tercümanlık yapan adamla<br />

birlikte Ermeni dükkanının hemen karşısında bulunan markete giriyoruz. Burada çalışan<br />

Kürt yeğeniyle tanışıyorum, sohbet sırasında bunların henüz ´serok Apo´yu<br />

duymadıklarını tahmin ediyorum. Samimi olmaya çalışıyor, bana yardımcı olmalarını<br />

sağlayayım diye düşünüyorum. Tercümanın Kürt yeğeni Đbrahim Tatlıses hayranı.<br />

Đbrahim´le ilgili sorular soruyor, ben de Đbrahim´i çok yakından tanıyormuşum gibi<br />

anlatıyorum.´Neden sesi güzeller hep Urfa’dan çıkıyor?´diye soruyor.´Acı biberden olsa<br />

gerek ´´diyorum, birlikte gülüyoruz. Samimeyeti ilerletiyorum, meyve yiyiyoruz, sigara<br />

ve soğuk su içiyorum. Tercümanımın evinin marketin üst katında olduğunu öğreniyorum.<br />

Beni evine davet edip etmiyeceğini düşünüyorum. Parasız kalmanın kötü olduğunu,<br />

Almanya´dan para isteyebileceğimi, ama banka aracılığıyla geç geleceğini söylüyorum.<br />

Tercümanın:´Çok geç gelir, Almanya´da iki oğlum var, arasıra bana para gönderiyorlar,<br />

onbeş veya yirmi günde ancak elime ulaşıyor´´diyor. Oğullarının Almanya´nın hangi<br />

kentinde oturduklarını soruyorum.´Biri Essen´de diğeri Berlin´de ´yanıtını alıyorum. Bana<br />

yardımcı olabilirsen, hemen para isteyebilirim diyorum.´Nasıl, diyor. Oğullarının telefon<br />

numaralarını bana ver, ben Essen veya Berlin´deki yakınlarıma telefon numaralarını<br />

veririm ´Götürün buraya, şu kadar para bırakın´derim, akşam oğluna telefon açarız ´parayı<br />

aldım´dediyse, burada paraları bana ödersin, oğulların sana paraları yollarlar diyorum.<br />

Tercüman biraz düşünüyor "oğularım hayırsızdır, parayı yerler, göndermezler " diyor.<br />

Đkna etmek için uzun süre uğraşıyorum, ikna olmuyor. Cimri biri olduğunu anlıyorum.<br />

Kürt yeğeni üst kattan tepsiyle yemek getiriyor, taze fasülye ve pilav yiyiyoruz. Adamın<br />

beni evine davet etmiyeceğini anlayınca, yatacak otel aramaya çıkıyorum. Hamra`nın en<br />

işlek caddelerinin birinde "Hotel Sanlazaro" levhası gözüme takılıyor. Oraya doğru<br />

gidiyorum, caddeden onbeş yirmi merdiven yukarı çıkarak otelin küçük salonunda oturan<br />

orta yaşlı adama, bir bir gece otelde kalmak istediğimi söylüyor, muhabir kartımı<br />

gösteriyorum. Adam gazeteci olduğumu anlayınca pasaport istemiyor. Kimlikteki adımı<br />

soyadımı, ana baba adımı, doğum tarihimi bir kağıda geçirdikten sonra "12 dolar" diyor,<br />

kimliğimi geri veriyor. Parayı ödedikten sonra anahtarı alarak üçüncü kattaki odama<br />

çıkıyorum. Tek yataklı bir odada tuvalet ve banyo yok, su akmıyor, oda kokuyor, basık ve<br />

çok sıcak. Ne yapabilirim? 12 dolarlık oda ancak böyle olur deyip oturuyorum.<br />

Pantolonumu gömleğimi botumu çıkarıp yatağa uzanıyorum.<br />

Acıktığımda aşağı iniyorum, otelin ışıklı levhasında "Hotel, Restaurant, Night Kulup"<br />

yazılarını okuyorum. Otelin giriş salonunun hemen bitişiğinde bir kafeterya var, oraya<br />

giriyorum. Burda cocacola-pepsi, şarap gibi içeceklerin satıldığını görüyorum. Biraz<br />

oturduktan sonra gece kulubünün alt katta, restaurantın üçüncü katta olduğunu,<br />

kafeteryada çalışan esmer ince boylu bayandan öğreniyorum. Üçüncü kata çıkıyorum;<br />

burası restauranta değil tavernaya benziyor. Zenci bir erkekle, beyaz iki kadın çalıştırıyor;<br />

müzik çalıyor ama pist boş, benden başka müşteri yok. Bir bayan oturmam için yer<br />

gösteriyor, pahalı bir yer olduğunu düşündüğümden, arkadaşlarımla biraz sonra birlikte<br />

geliriz deyip çıkıyorum.<br />

Sandaviç dükkanından bir sandaviç alıp yiyiyorum, soğuk su içiyor ve otelime geri<br />

dönüyorum.<br />

Otel garip bir otele benziyor; odaları pislik kokuyor, alt katında gece kulübü, üçüncü<br />

katında taverna bulunuyor. Karanlık basınca ortalık canlanmaya başlıyor. Odamdan çıkıp<br />

kafeteryaya iniyorum. Đnce uzun boylu bayandan bir çay istiyorum. Bayan çayı masama<br />

bırakıp tezgahın başına geçiyor, çayımı yudumlarken; yüzü eğri büğrü bir genç içeri<br />

giriyor, tezgahtaki bayanın karşısında yüksek bir tabureye oturarak Kürtçe konuşuyor.<br />

Uzun süre dinliyorum, sonra nereli olduklarını soruyorum. Kürt olduğumu öğrenince<br />

seviniyorlar. Bayan Nusaybinli olduğunu, erkekte Hasekili olduğunu söylüyor. Onların<br />

sorularına türkiyeli ve gazeteci olduğumu söylüyerek yanıt veriyorum. Sonra kendimi<br />

açığa vurmanın yanlış olduğunu anlıyorum.<br />

Erkekle biraz konuşuyorum, karanlık işlerde çalışan biri olduğunu kullandığı dilden<br />

seziyorum. Bir süre sonra erkek çıkıp gidiyor, bayanla yalnız kalıyoruz. Bayanın burada<br />

sadece kafeterya işlerine bakmadığı anlaşılıyor. Đkide bir aynaya bakıp saçlarını tarıyor,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!