22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ulu önderimizin heykelleri ve fotografları halk tarafından kırılıp yırtılarak atıldığı zaman,<br />

kendi beyninizle düşündüğünüzde, bugün benim anlattıklarımin çok ötesinde şeyleri<br />

anlatacaksınız. Ama unutmayın ki, o gün ben, tarih ve gelecek nesillerle birlikte<br />

diktatörlüklerin yüzünüze tükürmüş olacağız."Hasas bir dönemden geçiyoruz. Türk<br />

devleti ile savaş sürüyor, böyle bir dönemde önderimiz etkisizleşirse, bu düşmanın işine<br />

yarar, Kürt halkı tarihte bir şans yakalamıştır; herşeye rağmen katlanmak gerekir’,<br />

savunması; diktatörlüğü, başka bir anlatımla, zülmü yaşatıp geliştirir. Resmi idolojinin<br />

istediği budur; yani diktatörlüğün görüşü. Tarihteki bütün diktatörler, halkını felaketlerin<br />

girdabında boğarken:"benim sayemde yaşıyorsunuz ve yaşıyacaksınız " diyorlardı. Kenan<br />

Evren, 1980 yılında darbe ile iktidara geldiğinde; resmi ideoloji tarafından kafası<br />

uyuşturulan bütün zihniyetler, onun sayesinde Türk milletinin saadete ve refaha<br />

kavuşacağını yazıyorlardı. Oysa Kenan Evren; susan, buza kesen, işitemez, göremez ve<br />

üretmez, kısır bir Türkiye bıraktı ardında.<br />

Resmi ideoloji:"Başkan Apo sayesinde mücadele yükseliyor" diyor. Ben bunun tam tersini<br />

iddia ediyorum; ulu önderimiz , gelişmelerin önünü tıkıyor. Kendisi savaşa gitmiyor,<br />

savaşanların savaşa önderlik yapmalarına izin vermiyor. Savaş, ordunun ve halkın<br />

örgütlenmesiyle güçlenir. Ulu önderimiz halkı sürüleştirmeye çalışırken, gerillanın<br />

ordulaşmasını engelliyor. Kürdistan`daki savaşın genelkurmayı yoktur. Yani savaşı sevk<br />

ve idare edecek, savaşla ilgili her türlü kararı alabilecek bir kurumun oluşmasına izin<br />

verilmemişti. Neden? Çünkü böyle bir kurum oluşursa, ulu önderimiz Şam`da mülteci<br />

durumuna düşer. Bir mülteci ve kaçkın durumuna düşmemek için, ordunun<br />

merkezileşmesini engelleyerek, her eyaletin başına bir koardinatör atamıştı. kendisi<br />

Şam`dan telsizle çatışmaları yönetiyordu. Etkili, yetkili, karar sahibi olanlar, savaşı<br />

yürütenler değil de, Şam`da oturup göbek büyüten, keyif çatan, savaşmanın ne olduğunu<br />

bilmeyen, savaşı yönetiyordu. Şam`dan çıkan talimatla Cudi, Amed, Dersim, Serhat ve<br />

Garzanda süren savaş, kör ve topal bir savaştı.<br />

Savaş, Şam`daki mahallelerde, evlerde, apartmanlarda oturarak, sağa sola küfür ederek<br />

öğrenilmez; bizzat savaş meydanlarında öğrenilir. On yıldan beri savaş cephelerinde<br />

savaşan gerilla komutanları tonlarca deney ve tecrübe edinmelerine rağmen, bu deney ve<br />

tecrübeler doğrultusunda değil, ulu önderin patavatsız, mantıksız talimatları doğrultusunda<br />

hareket etmek zorunda kaldılar. Savaşın bizzat deney ve tecrübeleri askeri derslerin ana<br />

konusu olması gerekirken, bunların yerine ulu önderin -savaşın gerçeğiyle hiç bir ilişkisi<br />

olmayan- <strong>ayetler</strong>i, telsiz konuşmalari talimat olarak kabul ettirilip yürütülüyordu. Arabaya<br />

benzin yerine su konulduğunu düşünün, yürütmeye çalışın; işte aynı mantıksızlıkla, kör,<br />

topal bir savaş yürütülüyordu.<br />

Bekaa`da hapisteyken telsiz konuşmalarını okuduğumda çok gülmüştüm. Ulu önderimiz<br />

her konuşmasının ardından "bunları bütün yapıya dinletin veya okutun müthiş güç alırlar"<br />

diyor. Karşıdaki gerilla komutanı "doğrudur başkanım, okuyunca güçleniyoruz` diye<br />

onaylıyor. Bu bir yanılsamadır. Savaşı görmeyen, silahlı olarak dağa tırmanmayan, pusu<br />

kurmayan, çatışarak pusudan çıkmayan, karşı tarafın yaptığı savaş hilelerine tanık<br />

olmayan, dağı, taşı, vadiyi, sürünmesini, ayağa kalkıp koşulmasını, tutulmasını, boş<br />

bırakılmasını, yanıltılması gereken yerleri bilmeyen birisinin küfür ve azarlarla dolu<br />

zırvaları insana nasıl güç verir? "Benim söylediklerim size güç veriyor" diye buyururken,<br />

karşıdaki "doğrudur" demek zorundadır."Sayın başkanım, gel, savaşın başına geç,<br />

anlattıklarının dışarıdan gazel okumak olduğunu görürsün" diyecek durumda değil ki.<br />

Telsiz konuşmalarının bir yerinde, ulu önderimiz bir komutana:"Komutanlar savaşanlarla<br />

birlikte olacak, hatta savaşanların önünde olacak, öyle uzakta durup savaşı seyreden,<br />

kendisini saklayan komutan, komutan olmaz, bunu herkes böyle bilsin" diyor. Gerilla<br />

komutanı "doğrudur, yaparız başkanım" diyor.<br />

Oysa; başkanım, en büyük komutan sensin, uzakta oturup savaşı seyr edeceğine, Şam`da<br />

gezip tozacağına, gel idare et. Ayıptır, saklanma. Uzaktan seyr etme. Bu durumda bazı<br />

komutanlar seni örnek alıyorlar, demeliydi. Gerçek budur. Bu durum savaşı köstekliyor.<br />

Bunun ötesinde ulu önderimizin çizgisi sapık bir çizgidir. Gerillayi özgürleştirme maskesi<br />

altında köleleştiriyor. Her gerilla kendini iyice bir yoklasın; gerçekten özgürleşmiş mi,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!