22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sürdürürken; M.Şener, Halep, Kamışlı, Haseki gibi şehirlerde faaliyet sürdürüyordu.<br />

Ayrıca Amerika, Irak savaşı döneminde ulu önderimizle Irak'ın ulu önderi Saddam<br />

arasındaki yakınlaşmayı yayınladığı bildirilerde izah etmiş, "Apo Saddam'la gizli anlaşma<br />

yaptı " demişti. Suriye muhabaratı da bu bilgilere dayanarak ulu önderimizi sıkıştırıyordu.<br />

Akademinin kapanması an meselesiydi. Ulu önderimiz çok zor bir duruma düşmüştü. Bu<br />

açıdan konfarans kararlarımız ve bireysel özeleştirilerimiz onun için çok önemliydi.<br />

Nitekim Şam'da ulu önderimizin evinde kalan cezaevi arkadaşım Tekin Kızılay'ın<br />

anlatımına göre, cezaevi konfaransının bütün belgeleri ve bireysel özeleştirilerimiz<br />

muhabarata veriliyor, muhabarat bu belgeleri okuyunca bizim yalanlarımıza inanarak,<br />

M.Şener'in Türk ajanı olduğuna inanıyor ve aradan henüz bir hafta geçmeden M.Şener<br />

Kamışlıda bir evde öldürülüyordu.<br />

Karanlık çökmüştü. Ortalık sesizdi. Ne araba gürültüsü, ne sivrisinek vızıltısı vardı.<br />

Rüzgar esmiyor, taşlar suskundu. Ağaçlar ıslık çalmıyor, kuru otların hişirtısı<br />

duyulmuyordu. Sanki az sonra kıyamet kopacak gibi bütün canlılar soluğunu tutmuştu.<br />

Ben de konfaransın yapıldığı çadıra sesizce volta atıp düşünüyordum.<br />

Birden silahlar patladı. Ama ard arda patladı silahlar. Giderek sesler çogalıyordu, silah<br />

sesleri, silah seslerine katılıyordu. Yüzlerce otomotik silah uluyordu. Çadırdan çıktığımda,<br />

tepelerde nöbet tutanlar, silah sesleri ile koroya katılıyorlardı. Yönetim binasına doğru<br />

hızlı adımlarla koştum. Kendi kendime; ya Kenan Evren ya da bölge valisi Hayri<br />

Kozakçıoğlu öldürüldü, onun için silahlarla bu sevinç gösterişi yapılıyor diye düşünüyor<br />

ve seviniyordum. Đçtima alanına vardığımda eli silahlı yüzlerce kişi havaya silah sıkıyor,<br />

hem halay çekiyor, hemde "Biji Serok Apo!" diye bağırıyorlardı. Müthiş bir sevinc<br />

gösterisine tanık oluyorum. Đlk rastladığıma 'ne oldu?" diye soruyorum. "M.Şener alcaiı<br />

öldürüldü!" diyorlar.<br />

Kürdün birbirini öldürme ilkelliğini; halayında, sevincinde, silah seslerinde görüyorum.<br />

Zulu kabilesinin üyelerine benzetiyorum, dansları ve havaya silah sıkmaları Zuların<br />

gösterişini andırıyordu! Midem bulanıyor ama açığa vuramıyorum. Bazılarının beni<br />

izlediğinin farkına vardığımda yanlarına yaklaşıyorum: "Keşke bu işi daha önce<br />

yapsalardı, biz de kurtulurduk" dediğimde sevinçle gülüyorlar. O gece orda yamyamlığın<br />

dansı oynandı. Yamyam, bir çocuğunu daha yemişti. Dalkavuklar bunu kutlamak için<br />

silah sıkıp dans ediyorlardı.<br />

M.Şener'in asıl katili bizdik. Çünkü onun ölüm kararını biz vermiştik. Korktuğumuz;<br />

gerçekleri söylemekten çekindiğimiz için resmi ideoloji ve resmi görüşü onaylamış<br />

oluyorduk. Beni korkutan ölüm korkusundan çok, öldürüldükten sonra bana yapıştırılacak<br />

ajan damgasıydı. Bir ara benle Sakine'nin öldürüldüğü haberleri Türkiye gazetelerine<br />

yansımıştı. Haberleri yalanladık. Resmi ideoloji doğrultusunda gazetelere açıklamalar<br />

yaptım. Bunun dışına çıkamazdım. Ulu önderimizin emirleri ve <strong>ayetler</strong>i ile sekiz yıl aynı<br />

cezaevinde kaldığımız, aynı acıları çektiğimiz, aynı coplar, kalaslar, zincirler, demir<br />

sopalarla dayak yediğimiz, birlikte aç kaldığımız -Anadolu coğrafyasında 60 milyonu<br />

aşkın insanın korkusundan sindiği, birçok devrimcinin ve korkakların yurt dışına<br />

kaçtıkları dönemde- zulümün ve barbarlığın göbeğinde "yaşasın özgürlük ve bağımsızlık"<br />

sologanını birlikte haykırdığımız arkadaşımıza, arkadaşınıza ajan demek zorunda<br />

kalıyorsunuz, ardından arkadaşımızı/arkadaşınızı yiyiyorsunuz! Tıpkı Harpagos'a oğlunun<br />

etinin yedirildiği gibi.<br />

Uykum gelmiyor, vicdan azabı çekiyorum. Yatağın ortasındaki çökük, otel odasının pis<br />

kokusundan ziyade vicdanım uyumamı engelliyor. Uyuyamıyor, düşlerim geçmiş ile<br />

gelecek arasında mekik dokuyor.<br />

20 Agustos 1993 Beyrut<br />

Bölüm: 6<br />

Kul başka bir kulun söylediği gerçeğe inanmaktansa, Tanrı'nin yalanına inanır.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!