22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

"Tamam, benim hatalarım var, ama işler senin bildiğin gibi değil" dedi. Ve ağladı. Đlk<br />

olarak onun ağladığını görüyorum. Diyarbakır zindanının zulüm firtınasında bir abide gibi<br />

dik durmayı başaran, işkence altında asla ağlamayan bu kadının, burada ağlaması beni<br />

şaşırttı. "Duygusal davranma! En büyük hatalarından biri, Hamili merkezden düştü diye,<br />

onunla ilişkini kesip Şener'le nişanlanman oldu" dedim. "Sorun bu değil dedi, buraya yeni<br />

geldin sana hiçbirşey anlatmam, herşeyi kendin gör ve öğren" dedi. Ayrıldık<br />

Konuşmalarımızın tümü bunlardı. Daha sonra Sakine ile ulu önderimize karşı komplo<br />

düzenleme toplantısı yaptığımı öğrenecektim. Ulu önderimiz iki kişinin yanyana gelip<br />

konuşmasından neden korkuyordu? Bizim partimizde böyle birşeyin olacağına<br />

inanmazdım. Tabi, sonradan ulu önderimizin, çok büyük suçlar işleyen ve bu suçların<br />

açığa çıkmasından korkan kişilerin psikolojisine kapıldığını öğreneceğim.<br />

Takımda arkadaşlarımla tanıştıktan sonra büroşürün tümünü okuyorum; yüzde sekseni<br />

yalan diyorum kendi kendime. Yazılanlara inanmıyorum. Çünkü cezaevini en iyi ben<br />

biliyorum, büroşürü yazanlar değil. M.Şener direnirken bu büroşürü yazanların çoğu,<br />

canını kurtarmak için işkencecilere yalvarıyordu. Önceden ajan olan birine, üç yıl<br />

Diyarbakır sopaları, zincirleri, copları atılamaz. Önceden ajan olan biri 44 gün ölüm<br />

orucuna dayanamaz, diyorum. Çok sonraları anlıyorum ki, çarpıtılmak istenen bir tarih<br />

var. Tarihi yazanlar, tarihin ırzına geçenler tarafından yargılanıyorlardı. Benim yaşadığım<br />

gerçekler, burada gerçek değildi.<br />

Burada 2+2=4 değil, 5 eder deniliyordu. Cezaevi teslimiyetçileri ve itirafçıları, bir<br />

diktatöre dalkavuk olmak zorunda kalmış bir kaç kişi, Mahsun Korkmaz akademisi gibi<br />

kutsal bir yerde, bir büroşür yazmışlar, ulu önderimiz bu büroşürü onaylamış. Bu mu<br />

doğru, yoksa yaşadıklarım ve gördüklerim mi? Elbette önderlik ne söylerse, o doğrudur!<br />

Çünkü önderlik bir kurumdur ve bir ulusu temsil ediyor! Bu ulus yanılmaz, bütün ulus<br />

yalan söylemez! Resmi ideoloji böyle buyuruyor. Kaldığım takımda arkadaşlarla<br />

konuşmaya başlıyorum. Mücadeleye yeni katılanlar var. Birkaç yıllık olanlar var.<br />

Avrupa'dan gelenler var. Kürdistan ve Türkiye'nin çesitli ilerinden gelenler var. Hemen<br />

hemen hepsi önderlikten söz ederken, bir tanrıdan söz eder gibiler. Ders programına<br />

bakıyorum, baştan sona önderlik ile ilgili; önderliğin yaşamı, stratejik ve taktik önderlik,<br />

önderliğin vuruş tarzı ve çalışma tarzı, önderliğe karşı gelişen tasfiyecilik, parti tarihi (Bu<br />

ders önderliğin yaşam öyküsüdür.) Önderliğin ocak çözümlemeleri, mart, nisan-mayıs,<br />

hazıran-temuz, ağustos-eylül, ekim-kasım, aralık çözümlemeleri. Önderliğin 86, 87, 88,<br />

89, 90 çözümlemeleri. (11)<br />

Biz cezeevinden çıkanlar buna yabancıyız. Yani böyle bir önderliğe yabancıyız.<br />

Dışardakiler de partiye yabancı. Çünkü parti denilince, onlar önderliği (Apo'yu)<br />

anlıyorlar. Onlara böyle kavratılmış. Biz ise "önderlik" denilince partiyi anlıyoruz. Bir<br />

gerilla: "Cezaevinden çıkan arkadaşların yaşam tarzı, partinin yaşam tarzına benzemiyor"<br />

diyor "Nasıl benzemiyor? Biraz açıklar mısın?" diyorum. "Örneğin önderliğe karşı<br />

yaklaşımları çok kötü" diyor. "Nasıl yaklaşıyorlar?" diye soruyorum; "Sanki önderlik<br />

arkadaşlarıymış gibi karşısında konuşuyorlar. Konuşurken el kol hareketleri yapıyorlar,<br />

önderlik onları derste ayağa kaldırdığında, kendilerine 'otur' denilmeden oturuyorlar,<br />

önderliğin yanında çok konuşuyorlar, bazıları önderlikle tartışmaya kalkıyor. Bu PKK'nin<br />

uslubu değil, düşmanın uslubudur" diyor. Evet söylediklerini çok iyi anlıyorum. Ama size<br />

devrimciliği, particiliği yanlış kavratmışlar. Abdullah yoldaş, bizim arkadaşımızdır. El kol<br />

hareketleri konuşmayı güçlendirir. Abdullah arkadaşta konuşurken, el kol hareketleri,<br />

hatta kaş göz hareketleri yapmıyor mu? Ona serbest olan, bize niye yasak olsun? Bir insan<br />

derse kaldırıldı mı, gerekenleri söyledikten sonra oturmasında sakınca yoktur. Hatta ayağa<br />

kalkmasına da gerek yoktur. Abdullah arkadaşla tartışmak ya da yanında konuşmak niye<br />

kötü olsun? Abdullah arkadaş günlerce konuşunca iyi de, cezaevinden çıkan arkadaşlar<br />

konuşunca, neden düşmanın uslubu olsun, demek geçiyor içimden. Ama bunu söylemenin<br />

gereksizliğini hissettiğimden susuyorum.<br />

Resmi ideoloji ona öyle buyurmuş ve buyruk tartışılmazdır. Tanrı buyurur, kul "amin"

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!