ayetler_renkli
ayetler_renkli
ayetler_renkli
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
işledigi suçlar ortaya çıktı. Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Gerilla koşullarında, evlilik<br />
ilişkilerini sürdürmenin güçlüklerini biliyorum. Bu durumu göz önünde bulundurarak ileri<br />
bir kadın erkek ilişkisi yaratmamız gerekiyor" diye açıkladım.<br />
Anlattıklarımı herkes pür dikkat dinlemişti. Bütün tabuları yerle bir ettiğimden haberim<br />
yoktu. Tam kul olanlar, <strong>ayetler</strong>e inananlar, başlarına taş yağacak, felaket kopacakmış gibi<br />
sağa sola bakıyorlardı. Dersi anlatan arkadaş, şaşkınlıktan sıyrılınca: "Heval, benim<br />
anlatıklarım önderliğin çözümlemeleridir" dedi. Bu arada eşim söz hakkı istedi; kızmış,<br />
tabusuna saldırılmış, totem dönemindeki bir kadına benziyordu hareketleri. Sözüne,<br />
"bende bir zamanlar evliydim" diye başladı. "Ama şimdi evlilikten nefret ediyorum.,<br />
evlendiğime bin pişmanım! Biz Diyarbakır cezaevinde tutsak iken askerler eşimi soyarak,<br />
beni karşısına götürdüler, eşimin kuralara uymasını istediler. Ve eşim kuralara uydu. Đşte<br />
orda evliliğin düşman işi olduğunu anladım," diye bitirdi. Sakine evliliğimizi savunmak<br />
için ayağa kalktı, susturdular. Ortalık darmadağın, kafalar alak bulak oldu. Meğer ben<br />
<strong>ayetler</strong>e karşı çıkmışım, evliliği yasaklıyana "sapıktır" demişim. Bu akademide ulu<br />
önderimize yapılan en büyük saldırıymış. Derse ara verildi, dışarı çıktık. Kullar kızgın,<br />
kullar şaşkındı. Yönetimde görevli olanlar, ulu öndere rapor yazmak için yönetim binasına<br />
doğru koşuyorlardı. Diğer öğrencilerin çoğu korkulu gözlerle bana bakıyor, ben ise<br />
görüşlerimi dile getirmiştim. Ve dışarda etrafimda toplananlara konuşmaya devam<br />
ediyordum.<br />
Bir ara yalnız başıma gezerken, zeki olduğu gözlerinden belli olan siyah saçlı, orta boylu,<br />
estetiği düzgün genç bir kız yanıma geldi. Benimle konuşmak istediğini söyleyince,<br />
"buyur" dedim. Birlikte yürümeye başladık, adını sordum "Roza" dedi. Ardından:<br />
"Arkadaş, senin bugün anlatıklarını başkası anlatsaydı, önce tutuklanır, ardından<br />
öldürülürdü" dedi. Hayretle kıza baktım "Olur mu öyle şey, ben düşüncelerimi söyledim.<br />
Niye tutuklanayım veya öldürüleyim ki?" dediğide güldü: "Sen daha burayı<br />
kavramamışsın, önderliğin çözümlemelerine karşı ben düşüncelerimi söyledim demek,<br />
nedir biliyor musun, diye sordu. "Nedir?" dedim. Kız ilerdeki bir binayı parmağıyla işaret<br />
etti. " Nedir o ?" dediğimde, "hapishane" yanıtını verdi. Ve konuşmasını sürdürdü:<br />
"Aslında senin söylediklerin çok doğruydu, ama doğrular, her yerde söylenmez. Kendine<br />
dikkat edersen iyi olur, ben başıma gelenleri şu anda anlatamam," diyerek benden ayrıldı.<br />
Roza'dan ayrıldıktan yaklaşık bir saat sonra, akademide savcı olarak görevli olan biri (Bu<br />
şahsin bir ay kadar önce idam cezasına çarptırdığını, tutukluyken "önderlik kimdir ve<br />
doğru temsili nasıl yapılır?" adlı kitabı yazdıktan sonra, ulu önderimiz tarafından af<br />
edilerek akademi yönetiminde savcı olarak görevlendirildiğini sonradan öğreniyorum.)<br />
yanıma gelerek, Roza'nın benimle ne konuştuğunu sordu. Takip altında olduğumu<br />
anladığımdan:<br />
"Roza kimdir?" dedim.<br />
"Biraz önce seninle dolaşan kızın adı Roza idi" dediğinde<br />
"Yani benimle konuşamaz mı?"<br />
"Konuşabilir de… " dediğinde, sözünü keserek:<br />
"Onunla ne konuştuğumu sana anlatmak zorunda değilim. Bir daha böyle birşey yapma!"<br />
"Sakın yanlış anlama, tehlikeli bir tiptır, onun için söyleyeyim dedim."<br />
"Beni yoldan mı çıkarır?" dediğimde, gülerek:<br />
"Hayır, 12 Eylül kişiliğidir de…"<br />
Ulu önderimize hergün raporlar gitmeye başladı. Raporlarda "Akademi elden gitti, dersler<br />
amacından saptırışdı, çözümlemelere karşı çıkılıyor, kendilerini ortamımıza dayatıyorlar.<br />
Önderliği tanımıyorlar " deniliyordu. Yönetim ispiyoncu ağını harekete geçiriyor,<br />
Diyarbakır cezaevinde teslimiyetçi ve ispiyoncu olan, Antep, Adıyaman ve Mersin<br />
cezaevlerinde Türk devletine kul olanlarla birlikte akademide bizi ispiyonluyorlardı.<br />
Kiminle ne konuşuyorsak; on dakika sonra yönetime, akşam Şam'daki ulu önderimize<br />
ulaşıyor konuştuklarımız.<br />
Hiçbirimizin partiye muhalefet etme düşüncesi yoktu. Ama gün geçtikçe, dersleri<br />
dinledikçe, parti diye bir kurumun olmadığını anlıyorum. Parti organizasyonu yok,