ayetler_renkli
ayetler_renkli
ayetler_renkli
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
önderimiz bu görüşmemizde M.Şener olayı ile ilgili kısaca bilgi verdikten sonra<br />
"akademide hazırlanmış bir büroşür var, çok önemlidir, gittiğinde okursun dedi.<br />
"Gittiğimde okurum, içerdeki hatalarını burada da sürdürmüştür "dediğimde bana ters ters<br />
baktı ama, birşey demedi. Yemek yedikten sonra Belgrad´tan birlikte geldiğim Rojbin<br />
arkadaşla kurye eşliğinde akademiye yolladık.<br />
Yaklaşık bir saat sonra akademi yönetiminin binasına vardık. Tarifsiz bir sevinç bu! On<br />
bir yıl sonra yoldaşlarıma kavuşmak! Cezaevine girdiğimde küçük bir grup olan parti,<br />
şimdi binlerce üyeye kavuşmuştu. Askeri akademi kurulmuş, herkesin üzerine askeri<br />
üniforma, ellerinde otomotik silahlar. Bütün bunlar mücadele demekti, özgürlük demekti!<br />
Benim için bundan daha büyük bir mutluluk olamazdı. Akademi yönetiminin binasına<br />
girince; yedi sekiz kişinin içeride oturduklarını gördüm. Bazılarını cezaevinden<br />
tanıyordum, bazıları yabancıydı. Ayağa kalktılar, el sıkıştık "hoş geldiniz " dediler.<br />
Oturduk. Hiçkimse konuşmuyor, soğuk davranılıyordu. Daha sonra akademi yönetiminde<br />
görevli olan eşim geldi. Onunda "hoş geldin" i soğuktu. Kendi kendime ne oldu, bir hata<br />
mı yapıldı? Arkadaşlarımın soğuk davranmalarının nedeni üzerinde düşünmeye<br />
koyuldum. Ardından disiplin askerliğin gereğidir diye düşünüp rahatlamaya çalıştım.<br />
Dr. Baran diğer komutanlara "bölükleri iştimaya çağırın arkadaşlara tören<br />
düzenliyeceğiz," diyor. Komutanlar dışarı çıkınca, bölükler az sonra içtima alanında<br />
sıralar halinde diziliyorlar. Dr. Baran önde, biz kız arkadaşla ardından yürüyoruz. Sırayla<br />
arkadaşların elini sıkıyoruz, sonra taburun önüne geçiyoruz. Dr. Baran kısa bir konuşma<br />
yapmamı istiyor. "Arkadaşlar yokuştan tepeye çıkarken çok zorlandım. Şu anda doğru<br />
dürüst soluk alamıyorum. Mücadeleyi bu aşamaya getirdiniz, halkımın sesini bütün<br />
dünyaya duyurduğunuz için sizlere saygı duyuyorum" dedim. Sonradan öğreniyorum ki,<br />
bu konuşmam resmi söyleme ve ideolojiye tam zıt bir konuşmaymış. Önderliğin<br />
yüceliğınden söz etmemişim, onun çizgisine bağlı kalacağımı belirtmemişim. Her türlü<br />
tasfiyeciliğe karşı, kanımın son damlasına kadar önderlik çizgisinde yürüyeceğimi<br />
vurgulamamışım. Parti önderliğinin beni yarattığını, bana güç verdiğini söylemeyi<br />
unutmuşum. Đşin en kötüsü parti önderliğine saygı duyuyorum demem gerekirken "kıçını<br />
yerden kaldıramayan "gerilla adaylarına saygı duyuyorum demişim. Bu konuşmam PKK<br />
uslubuna aykırı olarak değerlendiriyor ve "cezaevi kişiliği işte böyledir "deniliyor.<br />
Tekrar akademi yönetimi binasına gidiyoruz. Giyinmemiz için bize askeri elbise veriliyor.<br />
Cezaevinde iken direnişlere katılmayan, silahıyla gidip Mardin’de polise teslim olan<br />
Derikli Mecit Gümüş´ün akademi yönetiminde komutan olduğunu görünce; içerdeki<br />
durumu bilinmiyor herhalde diye düşünüyorum. Oturduğumuz bölüme arasıra eşim girip<br />
çıkıyor. Bir yabancı gibi davranıyor; sanki beni hiç görmemiş,´tanımamış, konuşmamış,<br />
sanki benim okul arkadaşım, hayat arkadaşım, yoldaşım, hapishane arkadaşım değilmiş<br />
gibi. Bana hiçbirşey sormuyor. Askeri kural, resmiyet olur da, bu kadar olmaz diye<br />
düşünüyorum. Düşünebiliyor musunuz? Onbir yıl eşinizi görmüyorsunuz, sonra<br />
karşılaşıyorsunuz ve eşiniz sizle konuşmuyor! Ne zaman cezaevinden çıktın? Ailemizi<br />
gördün mü, demiyor.<br />
Yönetim binasında iki arkadaşla sohbet ediyorum. Alışkanlık gereği, ayak ayak üstüne<br />
atmıştım. Bu durumu gören eşim "indir ayağını! Niye ayak ayak üstüne atıyorsun?<br />
Kendini önderlik mi sanıyorsun," diyerek bana bağırıyor. Diğerleri duvar gibi. Halbuki<br />
burası askeri bir akademinin yönetimi, ayak ayak üstüne atılıp oturulmaz dese, saygıyla<br />
karşılar ayağımı indiririm."Sen kendini önderlik mi sanıyorsun "sözünden, burada ancak<br />
ulu önderimizin ayak ayak üstüne atıp oturabileceğini, onun dışında böyle bir harekette<br />
bulunan kişinin, kendini önderlik yerine koymak istediğini, bunun sonucunun veya<br />
akibetinin ne olduğunu anlıyor ve hemen ayağımı indiriyorum.<br />
M.Şener'le ilgili büroşürü istiyorum. Veriyorlar. Hazırlayanların isimlerine göz atıyorum.<br />
Herkes kod ismini değil, asıl ismini kulanmış. Ulu önderimizi öven, başkalarını ajan<br />
olarak damgalayan yazılar dışında kimsenin kendi ismiyle yazı yazamıyacağını sonradan<br />
öğreniyorum. Büroşüre imza atanların çoğunluğunu tanıyorum, onüç isim sayıyorum.<br />
Bunların dördü dışında cezaevinde kimi itirafcılık yapmış, kimi gönüllü polise teslim