ayetler_renkli
ayetler_renkli
ayetler_renkli
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Faysal´a Almanya´ya bir telefon açmak istediğimi söylüyorum, Pascal´ın "okey" in den<br />
sonra Hüseyin ile görüşüyorum. Hüseyin: "PEN, IGM, Uluslararası AF örgütü sana vize<br />
verilmesi için Alman diş işleri bakanlığına baş vurdular" diyor. Selamlarımı ileterek<br />
otelime dönüyorum. Yolda bir kot pantolon bir tişört, spor bir ayakabısı satın alıyorum.<br />
Artık almanya´ya gidebileceğime kendimi inandırmaya çalışıyorum.<br />
1992´nin mart ayında Bekaa´daki Mahsum Korkmaz akademisine idim. Kar yağmış hava<br />
soğumuştu. Ulu önderimiz bana: "hazırlan Almanya´ya gideceksin" demişti. Akademi<br />
yönetiminde komutan olarak görev yaptığım dört ay içinde beni eleştirmemiş,<br />
düşüncelerime önem veriyormuş gibi davranmıştı. Akademide kaldığım sekiz ayın ilk dört<br />
ayında sürekli saldırmış, yermiş, gözden düşürmüş, gözaltında tutmuş takibe almıştı. Son<br />
dört ayında ise; kendi deyimiyle ayağa kaldırmaya çalışmıştı. Bu onun önemli bir taktiği<br />
idi; "Önce düşür, sonra kaldır, kendine bağla" taktiği. Almanya´ya gitmek için Şam´a<br />
gitmeden bir gün önce, ikimiz missafirhanede karşılıklı sohbet ederek, özel hazırlanan<br />
öğle yemeğini yemiş, yemekten sonra Ebubekir ve Mustafa Gezgör´ü yanımıza alarak<br />
silahlı muhafızların güvenliğinde, dağ yürüyüşüne çıkıp, karlı dağlarda fotoğraf<br />
çektirmiştik. Akşam üstü missafirhaneye tekrar döndüğümüzde görevlendirme üzerine<br />
konuşmuştuk. Avrupa örgütünün merkez üyesi, Sexwebun ve Berxwedan gazetelerinin<br />
koardinatörü, Avrupa basın temsilcisi olarak atanıyordum. Ulu önderimiz görevimin<br />
çerçevesini çizdikten sonra; "Medya’da orada, senin kalacağın yere yakındır. Burada<br />
yaptığın gibi yine çatışmayasınız! O da merkezdedir birbirinizi anlayışla karşılayın "dedi.<br />
Bu konuşmamızdan iki ay önce Faysal Dumlayıcı bana "Selim arkadaş, önemli görevler<br />
seni bekliyor, önderlik sana büyük önem veriyor. Dikkat etmişsen hayati konularda,<br />
özelikle senin düşüncelerini soruyor ve dikkate alıyor" dediğinde "biliyorum" demiştim.<br />
Sakine benden önce Güney Kürdistan´daki bir kampa gönderilmiş, orada sesi soluğu<br />
kestirilmişti. (26) Bende Avrupa’ya gönderileceğim, eşimle ilişkilerim düzeltilecek,<br />
mevki verilecek, böylece denetim altında tutulacağım. Avrupada kaldığım süre zarfında<br />
telefon konuşmalarımızda, ulu önderimiz görüşlerime önem veriyormuş gibi görünecek,<br />
yaptığım bütün önerileri kabul edecek, fakat kendisine bağlı Avrupa’daki dalkavuklarla<br />
çembere alınacaktım; düşürülecek, iş yapamaz, partiden anlamaz, disiplinsiz, uyumsuz,<br />
tasfiyeci ilan ettirilecektim. Bu konuda dalkavuklarına aleyhimde rapor ve ifadeler<br />
yazdırtacak, beni bu raporlarla suçlu duruma düşürecek, yargılayacak, sonra raporları<br />
göstererek:"ben birşey söylemiyorum, hiç kimseye vermediğim önemi sana verdim,<br />
beraber çalıştığın arkadaşların´önderliğin çizgisini boşa çıkarıyor" diyorlar, hatta<br />
"objektif, subjektif ajan" olduğunu söyleyenler var. Yakının Mesut bile "cezaevinden<br />
tahliye olduktan sonra, Türk subayı kendisi ile görüşmüş" diyor. Hakkında çok sayıda<br />
ifade var, bu arkadaşların hepsi senin düşmanın değil, önderlik olarak ifadelerini dikkate<br />
alacağım, ya çizgiye geleceksin, ya geleceksin" diyerek kendisine bağlanmamı, af<br />
dileyerek yalvarmamı, yaltaklanmamı ve dört dörtlük kul olmamı sağlayacaktı. Taktik<br />
böyledir ve Almanya´ya gönderiliyorum. Almanya´ya vardığımda ulu önderimizin benim<br />
hakkımda yaptığı "ikinci tip önderlik" dağerlendirmesi, Sexwebun gazetesinde, mart<br />
sayısında yayınlanmıştı. Avrupada’ki dalkavuklara benim hakkımda verilmiş bir talimattı<br />
bu.<br />
Çalışmaya başladığım ilk haftada kuşatmayı ve takibi hemen farketmiştim. Süre içinde<br />
gazetelerle uğrastığımda: "Kendini bir gazeteci gibi görüyor, örgütle uğraşmıyor"<br />
eleştirilerine muhatap oldum. Örgüt işleriyle, kitlelerle uğraştığımda: "Özel ilişkiler<br />
geliştiriyor, kitleleri kendine bağlıyor, gazete işlerine bakmıyor" deniliyordu. Avrupada<br />
yaşayan Kürt aydınlarını Berxwedan gazetesinin etrafında topluyorum, ulu önderimiz<br />
telefonla bana: "çok iyi yapıyorsun" derken, dalkavuklara: "Gazete cephe gazetesi<br />
olmaktan çıktı, aydın gazetesi oldu" eleştirisini yaptırıyordu. Eşimle ilişkilerimi<br />
düzeltiğimde, bu kez dalkavuklar: "Akademide kanlı bıçaklıydınız, burada neden<br />
ilişkilireniz düzeldi? "eleştirisini getiriyorlar. Ardından Radyo ve Televizyon kurma<br />
çalışmasını onaylıyorlar "dört ay boyunca örgüt sorunlarını bir tarafa bıraktı, örgütü radyo<br />
televizyon sorunlarıyla meşgul etti "de deniliyordu. Avrupa örgütünün kararıyla Rio<br />
Djenerio´da yapılan PEN kongresine gidiyorum, daha sonra dalkavukların suçlamasına