22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

karşıya oturunca bana: "Medya'yı Avrupa'ya göndermek istiyoruz, ne dersin?" dedi.<br />

Yanıtımı beklemeden "hastadır, gitsin tedavi olsun, orada bir görev veririz" diyerek<br />

kararını bildirdi. Daha önce "evlenmek alçaklıktır, ajanlıktır" diyen ulu önderimiz, şimdi<br />

benimle hiçbir ilişkisi kalmayan Medya için," Avrupa'ya göndermek istiyoruz, ne dersin"<br />

diyor? Biraz düşünerek: "Ben karışmam, nereye giderse gitsin" diyorum. Bunun üzerine:<br />

"Görüştünüz mü?" diye soruyor "Hayır" yanıtını veriyorum. Gülüyor: "Görüşün görüşün"<br />

diyor, görüşmemizi bitiriyoruz.<br />

Ulu önderimizle görüştüğüm akademinin missafirhanesinden dışarı çıktığımda, bütün<br />

takımların içtima alanında içtimaya geçtiklerini görünce, hızlı adımlarla takımın içinde<br />

belirli olan yerime geçerek düşünüyorum; Medya için benimle görüşmesine, konuyla ilgili<br />

düşüncelerimi öğrenmek istemesine bir anlam veremiyorum. Aylarca bana karşı bir araç<br />

gibi kullanıldı eşim. Onurumuzu, haysiyetimizi, insanlığımızı ayaklar altına alan,<br />

ilişkilerimizi tümden koparan, bizi birbirimize karşı düşman hale getiren ulu önderimiz,<br />

şimdi beni yanına çağırarak: Eşini Avrupa'ya göndermek istiyoruz, ne diyorsun, diyor!<br />

Dalkavuk olmayı kabul etmediğimde, eşimi bana karşı sopa olarak kullandı.<br />

Dalkavukluluk merdivenlerine tırmanmaya başlayınca bu kez onu bana karşı yem olarak<br />

kullanmaya çalışıyor. Yine sömürgecilik, D. Bakır cezaevi celladı Esat Oktay aklıma<br />

geliyor, renkleri ne olursa olsun bütün diktatörlerden nefret ediyorum!<br />

Đçtimadan sonra tören için hazırlandık. Ulu önderimiz tören alanına geldi, hepimizle<br />

sırayla tokalaştı. Medya'nın da gideceğini biliyordum, benimle aynı sırada ilerde<br />

bekliyordu. Törenden sonra kaldığım takıma giderken yanından geçeceğim, kendi<br />

kendime: "kesinlikle yüzüne bakmayacağım, kendisiyle konuşmayacağım, güle güle<br />

demiyeceğim" diyorum. Đçim dolu, dişlerim kenetli, bir ağaç, bir kalas, bir kuru odun gibi<br />

ruhsuzum. Kendimi zor tutuyorum, önünden böyle geçtim. Bir kaç adım ilerledim,<br />

ardımdan bir ses: "Selim" dedi. Duymamazlıktan geldim, daha hızlı yürümeye başladım.<br />

Tekrar "Selim" diyerek, ardımdan koşan ayak seslerini duydum. Yüzlerce kişi bu sahneyi<br />

izledığinden, durmazsam iyi olmaz diye düşünüyor ve dönüp bekliyorum. Vedalaşmak<br />

için elini uzatıyor, ama eli havada kalıyor. Kupkuru bir ağaç gibiyim, yüzüme bakıyor,<br />

bakışlarımı yere cakıyorum. "Ben gidiyorum birşey diyor musun?" diyor, ama bu soru<br />

cümlesine öylesine bir anlam yüklüyor ki, ben gidiyorum beni affet diyor sanki. Tek söz<br />

söylemeden, yüzüne bakmadan yanından uzaklaştım.<br />

Akşam üzeri takım komutanımız, bayanlar takımında kalan bir bayanın benimle görüşmek<br />

istediğini söylüyor, takımımdan ayrılarak bayan takımınin olduğu çadırlarin yanına<br />

varıyorum, çadırın kapısında beni bekliyen bayan elindeki sırt çantasını bana uzatarak:<br />

"Bunları sana vermem için Medya bıraktı" diyor. Çantayı elime alarak, takımımın<br />

konuklandığı yere doğru yürüyorum, Yolda çantayı açıp içine bakıyorum; bir askeri parka,<br />

bir askeri kazak, bir diş fırçası, bir diş macunu, iki vesıkalık fotografı var çantada.<br />

Eşyaları incelerken ister istemez duygulanıyorum. Duygulanmak önderlik çizgisine göre<br />

büyük bir suç ve düşkünlüktür, ben suçumu işliyor ve düşkünleşiyordum. Elbiseleri<br />

katlayıp tekrar çantaya yerleştirirken, eşim, okul arkadaşım, hapis arkadaşım, yoldaşım,<br />

sevgilim, sevdiğim Aysel gözlerimin önünde canlanıyor, Medya’dan nefret ediyorum.<br />

Takımıma doğru yürürken "lanet olsun böyle ilişkiye, lanet olsun böyle sosyalizime, lanet<br />

olsun böyle insanlığa, lanet olsun lanet olsun.....!" diyorum.<br />

Burada ulu öndere bağlı oldun mu, dalkavuk oldun mu "akan sular durur", beceri, yetenek,<br />

bilinç, deney, tecrübe, kararlık, uzak görüşlük önemli değildir burada. Hatta bunların tümü<br />

çok ama çok zararlıdır. Önderlik çizgisine gelmek için başta terk edilmesi gereken<br />

özeliklerdir. Önderliğe bağlı ol, namusuz ve şerefsiz ol, adi ol, ispiyoncu ol, en namuslu<br />

insana kurşun sık ve itirafçı ol, bunlar hiç önemli değil, yeterki önderliğe bağlı ol; akar<br />

sular durur! Ulu önderimize göre devrimci olmanın tek bir tanımı vardır o da şudur:<br />

"Önderlik çizgisini doğru gören, uygulayan, öndere ölümüne bağlanan, bunun dışındaki<br />

tüm duygusal. insansal, toplumsal bağlılıklarını yok eden kişi devrimcidir." Bu tanıma<br />

uymayan, ulu önderimizi tanrı gibi değilde, insan gibi gören herkes özel savaşın ve<br />

T.C'nin ajanıdır. Bu sadece bir belirleme değil, bir ayet ve bir yasadır. Bu ayet ve yasa<br />

öylesine korkunç uygulanıyordu ki; yalnız 1992 yılında, önderlik çizgisine uymadığı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!