ayetler_renkli
ayetler_renkli
ayetler_renkli
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
oğlumun, Amerika`dan gezmeye geldi, ben de az sonra Suriye`ye gitmem gerek" dedi.<br />
Đçmem için bir sigara daha uzattı, çayımızı getirdi, karnımın aç olduğunu adama<br />
söylemeyerek bol şekerli çay içiyorum. Suriye`ye gitmese belki ikna eder evinde kalırım,<br />
ama yardımcı olabilecek birine de benzemiyor. O da kendi derdine düşmüştü. Đkide bir: "<br />
Pasaport sorunumu hal edersem bu evimi satmam, kiraya da vermem, kızlarıma da<br />
bırakmam diyordu. Bir adamım var, Mardinli bir Kürt, şimdi kendisi Đstanbul`da. Yakında<br />
buraya döner, anahtarı ona vereceğim" dediğinde, anahtarı bana ver, ben kalayım<br />
diyeceğim ama adam beni tanımaz, niye versin? Sonunda: " Sana yardımcı olacak<br />
durumda değilim, sen kalk Kürtlerin mahallesine git, ben de Suriye`ye gideceğim" dedi ve<br />
vedalaştık, sokağa çıktım.<br />
Deniz kıyısındaki mağarama yayan gitmem imkansız göründü bana; hem yerini tam<br />
olarak bilmiyorum, hem de çok uzak geldi. Montemar otelinin adını söyleyerek servis<br />
arabasına biniyorum, bin liram daha gidiyor.Yine fax sormaya gidiyorum ´Yok´cevabını<br />
alınca umutsuzluğum artıyor, kafam allakbulak oluyor, midem bulanıyor. Beyrut´tan<br />
nefret ediyorum. Otelden dönünce geniş bir bahçenin içindeki villa dikatimi çekiyor;<br />
balkonun gölgeliğinde yaşlı bir karı koca ile kızları olduğunu tahmin ettiğim gençten bir<br />
kız oturuyorlardı. Acaba çat-pat Đngilizcemle öykümü anlatsam bana yardımcı olmazlar<br />
mı, diye düşünüyorum. Kitaplarda okuduğum öyküleri hatırlıyorum. Ama ardından burası<br />
Beyrut´tur Selim, cebinde dolar olmayınca bütün kulaklar tıkalı, bütün kapılar kapalı,<br />
bütün kalpler Bekaa vadisinin taşları gibi serttir diyorum. Ve mağarama doğru hızla yol<br />
alıyorum. Bildiğim en iyi yerin yine de mağaram olduğunu düşünüyorum.<br />
Yatağımı yerinde görünce seviniyorum. Vucudum terlemiş, ayaklarım botlarımın içinde<br />
yine vıcık vıcık. Denizde yüzmeyi düşünüyorum ama taşlık kıyıya dalgalar öylesine sert<br />
çarpıyorki; girmeye korkuyorum, biraz ilerdeki uçururum altından geçiyorum,<br />
parçalanmış arabaya tekrar göz atıyorum, ilerde yüzebilecek bir yer buluyorum. Burası da<br />
kayalık ama, denizle düz kayalığın bitiştiği bir yer. Dalgalar gelince dört beş metre kadar<br />
düz kayalığın üzerinde bembeyaz köpüklü su serip geri çekiliyor, ardında yemyeşil bir<br />
yosun tabakası kalıyordu. Elbiselerimi çorap ve botlarımı çıkarıyorum, üzerimde sadece<br />
şortum kalıyor. Yosunlu kayalarla dikkatlice basarak ilerliyorum. Yosunlar yumuşacık bir<br />
halı. Cam kırıklarının ayaklarımı kesmesinden korkuyor, sakınarak ilerliyorum.<br />
Dalgalar ayaklarımı yalayıp geçiyorlar, büyük dalgalar dizlerime tırmanınca kendimi<br />
denizin serinliğine bırakıyorum. Cezaevinden tahliye olduktan sonra bu üçüncü kez denize<br />
girişim. Đlki 1991 mayıs ayında Yunanistan`daki Lavrion mülteci kampının plajinda,<br />
ikincisi Rio Djenerio`da, üçüncüsü Beyrut`ta. Evet üç kıtayı dolaşan ben, şimdi küçük<br />
Beyrut`ta çaresizim, kendimle başbaşayım.<br />
Uzun süre yüzdükten sonra kıyıya çıktım. Kızgın güneşin altında güneşlenerek<br />
düşünüyorum: Deniz kıyısında tek kişilik bir mağara, parasız olarak yüzebileceğim<br />
tertemiz deniz ve yakıcı bir güneş, artık tanrıdan ne isteyebilirdim? Denizlerin kirletildiği<br />
dünyamızda böyle bir olanağım var. Bir süre sonra giyinerek barınağıma çekiliyorum.<br />
Akşamdan kalmış suyumdan bir kaç yudum içiyorum. Barınağım gölgelik bir yerde, serin.<br />
Denizden esen nemli rüzgar barınağımın serinliğini artırıyor. Oturup düşünüyorum;<br />
Hüseyin neden yanıt vermedi? Olmaz böyle Hüseyin! Sana güvendim, fax çektim, insan<br />
bir yanıt yollamaz mı? Telefon defterimi cebimden çıkarıp sırayla isimleri inceliyorum:<br />
Abdullah, Ahmet Türk, Avni Kısın, Bahri, babam Selim Çürükkaya, Ali Aytemur, Doğu<br />
Perinçek, Çetin Kaygalak, Ursula Setzer, Rosa, Fadil, Fadime, Av. Eren Keskin, Fetah<br />
Yigit, Fehmi Kaya, Fidan, Esref, Günay Aslan, Hatıp Dicle, Heike Krause, Hüseyin<br />
Erdem, Gurbet Ersöz, Đvon Müller, Đlhan Ersöz, Đsmail Beşikçi, Đsmet Elçi, Mehdi Zana,<br />
Nurettin, Kenan, Memiş dayı, Memet Artan, Mahmut Ekinci, Mustafa Dere, Nezahat,<br />
Nihat Behram, K. Dindarlar birliği, Ömer Özerturgut, Ragıp Duran, Kasım Fırat, Rıza<br />
Sarıkaya, Nazlı, Av. Tulay Ateş, Av. Serhat Bucak, Dr. Süleyman, Selim Fırat, Gazeteci<br />
Tea, Ümit, Zübeyir Aydar, Yayla Bucak, Yücel Arın, Emin, Selim Dindar, Anja, Ahmet<br />
Baraçkılıç, Rose Anderson gibi değişik mesleklerden, dünyanın değişik ülkelerinde<br />
yaşayan tanıdıklarım bunlar.