ayetler_renkli
ayetler_renkli
ayetler_renkli
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
altına alınarak düzeltileceklerdi.<br />
Bir arkadaşımın anlatımına göre, yakınım ve akademi yönetiminde görevli iki komutan,<br />
kamptan firar eden daha sonra tutuklanarak uygulamaya konulan dört Iraklı Kürde,<br />
işkence zoruyla çöp tenekesindeki bütün pislikleri yedirmişlerdi. Bu D.Bakır celadı Esat<br />
Oktay'ın taktiğidir. O da Kürtlere pislik yedirerek islah edeceğine inanıyordu.<br />
Iraklı Kürtler uygulamadan sonra mahkemeye çıkarıldılar; akademiden firar etmenin Kürt<br />
halkına ihanet etmek olduğunu anladıklarını, ölene kadar önderliğe bağlı kalacakları<br />
sözünü vererek tekrar eğitime alındılar. Serbest bırakılanlar, mağruz kaldıkları<br />
muameleleri arkadaşlarına anlatıyorlar. Bu eğitim adayları Güney Kürdistan'a<br />
gönderilmeden önce, ulu önderimiz bölgeleri ile ilgili uzun bir konuşma yaptı. Sonra; bir<br />
isteklerinin olup olmadığını sordu. Kanserli bir delikanlı söz alarak ayağa kalktı: "Seroke<br />
me boğazımda kanser var, spor yapamıyorum, mümkünse beni tedaviye göndersinler"<br />
dedi güzel Kürtçesiyle. Bu sözler karşısında hiddetlenen ulu önderimiz: "Ben burada bir<br />
ulusun tedavisinden söz ediyorum, sen kalkıp pis kişiliğini ortaya atıyorsun eşekoğlu<br />
eşek! Atın bunu dışarı!" deyince, iki gerilla, delikanlının kollarından ayaklarından tutarak,<br />
karga tulumba dışarı sürüklediler. 500 kişi bu manzarayı izledik.<br />
Iraklı Kürtlerin gözleri faltaşı gibi açılmıştı, kullar ise ulu önderlerinin otoriterliğini<br />
hayran hayran izliyorlardı. Ulu önderimiz, ölümcül hastaları: "Kendilerini yere atıyorlar"<br />
gerekçesiyle uygulamaya alınmamasını buyurdu. Eğitime gelenlere sanki: "Namusuzlar,<br />
şerefsizler, burada işiniz ne" deniliyordu. Birleşen, birleşmeye can atan güçlerin<br />
yıldırılması söz konusuydu. Bu durum, uyanmakta olan Kürdistan'ı sömürgeleştirenler<br />
açısından tehlike arz etmeye başlamıştı. Sanki, sömürgeci güçlerin mutabakatı<br />
sağlanmıştı. Suriye sömürgeciliği tarafından yeniden köleleştirilme çabalarının dolaylı<br />
yansımasıyla karşı karşıyaydık. Oysa ulu önderimiz kanser hastası delikanlıya: "Kanser<br />
olduğunu geldiğinde yönetime söylemeliydin. Biz insan hayatına çok önem veririz.<br />
Durumunu doktora anlat, seni hastahaneye sevk etsinler, başka bir isteğin var mı?"<br />
deseydi insanların gönlünü kazanırdı. O, insanların gönlünü kazanma değil, insanları<br />
korkutarak köleleştirmenin peşindeydi. Bu çağda köleliğın olmayacağını; olsa da çok<br />
iğrenç ve ömrünün kısa olacağını, iktidarın verdiği körlük nedeniyle görmüyordu.<br />
Üç aylık eğitimden sonra Güneyli Kürtler guruplar halinde bölgelerine gönderildiler.<br />
Oraya varır varmaz; elerindeki silahları, kendileriyle birlikte olan bir gurup Kuzeyli Kürde<br />
çevirerek, onları önce esir aldılar, daha sonra serbest bırakarak, ailelerine ve aşiretlerine<br />
sığındılar. Bu Astyages yöntemlerinin yarattığı Harpagos'laşmanın aynı topraklar üzerinde<br />
yeniden tekerürüydü.<br />
Sorusturma komisyonunda görevli olduğum dört aylık süre içinde kimseyi tutuklamadım.<br />
Başka yerlerde tutuklanıp bana gönderilenlere işkence ve kötü muamele yapılmasına izin<br />
vermedim. Cezaevlerinde yıllarca işkence gören ben, savcı olunca; işkenceci mi<br />
olacaktım? Asla! Đlk olarak Beyrut'a, gözaltına alınarak bize gönderilen bir bayanla bir<br />
erkeğin soruşturmasını yaptım. Erkeğin adı Abdurrahman, kod adı Sevgat, bayanın adı:<br />
Emine idi. Abdurahman Suruçluydu. Bir yıl önce akademide eğitim görmüş, Beyrut'a<br />
sorumlu olarak atanmış, iri yarı bir gençti. Emine ise Beyrut Kürtlerindendi. Đnce, cılız,<br />
zayıf, hastalıklı birisiydi. Küçük bacısı daha önce gerilaya katılmış, Bitlis'te şehit<br />
düşmüştü. Annesi ve babasi Beyrut'ta oturuyorlardı ve yurtsever bir aileydi. Emine sürekli<br />
evlerine gelen Abdurrahman'a aşık olmuş, "evlenelim" diyormuş. Neticede ikisi arasında<br />
önderlik çizgisinin engelleyemeyeceği bir aşk başlamıştı. Lübnan sorumlusu Faysal<br />
Dumlayıcı olayı duyunca, ikisini tutuklatıp bize göndermişti. Abdurrahmanı ayrı,<br />
Emine'yi ayrı bir odaya kapatıyorum: "Rapor yazın" diyorum sadece ve çekip gidiyorum.<br />
Birgün sonra raporları geliyor. Abdurrahman Türkçe, Emine Arapça olarak yazmış.<br />
Tercüme ettirerek okuyorum ikisinide. "Biz birbirimizle evlenmek istiyoruz… " diye<br />
yazmışlar.<br />
Bir gün öyle üzeri dersten sonra ulu önderimizle akademi yönetimine doğru giderken,<br />
bize: "O namusuzların durumu nedir?" diye sordu. "Evlenmek istiyoruz diyorlar